Evvela sizi tanımakla başlayalım. Kısaca kendinizden bahseder misiniz? 

İsmim Anse  Kaplan. 1989 yılından beri  Florida’nın Tallahassee şehrinde  yaşıyorum. Yaşları yirmi altı ila ondört arasında, birisi kız, üçü erkek, dört çocuğum var.

Samsun, Türkiye’de doğdum ve büyüdüm. İmam Hatip Lisesi mezunuyum. Ankara Gazi Üniversitesi, Kimya Mühendisliğinde okudum. O yıllarda Emek Mahallesinde, başörtülü öğrencilere vakf edilmiş bir evde yaşadım. Arkadaşlarımın çoğu, gittikleri üniversitelerin ilk başörtülüleriydi. Öğrenciliğim sırasında Ankara’nın Üreğil köyünde bir sene, Hacı Bayram Kız Kur’an Kursunda da üç sene Kur’an öğreticiliği yaptım.

Amerika’da  çocukları büyüttükten sonra, 2003 yıllarında  Çevre Mühendisliği konusunda master yaptım. Şu anda bir üniversitede laboratuvar teknisyeni olarak çalışıyorum.

Gayri Müslim bir ülkede Müslüman olarak yaşamanın manevi değerlerinize ne gibi etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Daha önce de İngiltere’ de yaşadığım için, buraya geldiğimizde ortamın gayri Müslim olması, şahsım adına beni korkutmamıştı. Niyetimiz buraya yerleşmek değildi, iki sene kalıp dönmekti. Dördüncü senenin sonunda, Türkiye’ye dönmeyeceğimizi anladığımda, çocuklarımın yetişmesi konusunda  kaygılanmaya baslamıştım. Burada, Müslüman bir aile olarak çocukları, dinlerini kaybetmeden yetiştirebilmek  çok zor bir iş. Gayri Müslim bir ülkede yaşamakla,  olan manevi değerleri kaybetmiyorsunuz, fakat  çok uğrasmazsanız ilerletme imkanı da az oluyor. Burada Türkiye’dekinden çok daha fazla gayret edip, çok daha az mesafe kat ediyorsunuz manevi yönden.

Amerika’da uzun yıllar yaşamanın elbette size getirdiği çok kazanç vardır. Bunlari bizimle paylaşabilir misiniz? Peki kazançların yanında kayıplar da oluyor mu? 

Hayatınızı nerde olursanız olun, hayır işleyerek, ihlasla yaşarsanız kazançlısınız tabii. Ben böyle bir ülkede yaşadığım , böyle bir tercihi yaptığım için, çok  fazla mesuliyet duyuyorum ve bu yüzden Rabbimin beni cezalandırmasından korkuyorum. Şahsım adına, uzun yıllar burada yaşamış olmanın bir kazanç olup olmadığı konusunda kararsızım. Belki de bir kayıptır. Allahu a’lem.

Bu ülkede, çocuklarınızı kaybedebilirsiniz. İlk defa Hilary Clinton’dan duymuştum “It takes a village to raise a child” demişti bir konuşmasında. Çocuğunuz büyürken sadece sizden etkilenmiyor; cemiyet, okul, ve ev üçlüsü çocuğu yetiştirir. Müslümanın evi; eğer okulunu açamamıssa, cemiyet, okul- arkadaş etkisi karşısında yalnız ve zayıf kalıyor. Çocuğunuzun dinini kaybetmesi, sizin onu kaybetmenizdir. Bence en büyük kayıp budur. Bu da, Amerika’da yaşamanın en büyük riskidir.

Elhamdülillah, Müslümanlar bu konuda uyanık davranıyorlar. Bir çok büyük şehirde özel okullar açılmış ve çocuklar bu okullara gidiyor. Normal derslerin yanında  Arapça, dini bilgiler ve Kur’an öğrenerek çoğu İslami şuurla yetişiyor. Ayrıca hafız yetiştiren yatılı medrese tipi okullar da bulmak mümkün bu ülkede. Oğlumun bir tanesi, ilkokuldan sonra Atlanta Georgia’da hıfz okudu. Normal liseye  sadece bir sene gitti ve dışardan bitirdi. GED (lise diploması) aldı. Yaşıtlarıyla aynı yıl üniversiteye girdi ve şu anda eczacılıkda okuyor. Kızım da IIE diye bilinen Chicago Illinois’ da  Darul Ulum’ a  online bağlanarak, yaz tatillerini orada geçirerek tamamladı hafızlığını ve üniversite diplomasını aldığı sene Şeriat Programından da diploma aldı. Elhamdülillah.

Çoğu Müslüman, Amerika’da yaşamın, doğup büyüdüğü ülkeden çok daha rahat olduğu fikrinde. Siz ne düşünüyorsunuz? Mesela bir hanım açısından soralım; başörtülü olmak Turkiye’de mi kolay, Amerika’da mı?

İlk geldiğim yıllarda kendimin ve çocuklarımın burada yaşama ve okuma şansımız olduğu için çok şanslı olduğumuzu düşünmüştüm. Eğer manevi kayıplar olmazsa, buradaki okul sistemi Türkiye’ye nazaran çok daha esnek, mesela, kızım lisedeyken, iki sene Türkiye’de Kur’an kursuna gitti. Lise derslerini online aldı ve geldiğinde 12. sınıfın sadece ikinci yarısına devam ettigi halde sınıfının en başarılı ve başörtülü bir öğrencisi olarak mezun oldu. Üniversiteye başlarken de peçe takmaya karar verdiğinde, peçeni aç diyen olmadı. Stajını da buralardaki ilkokullarda yaptı, “başın kapalı, peçen var, gelemezsin” demediler. Onlar için normal olmasa da, farklı giyindiği için onu açıkca dışlamadılar. Farklı olmak, farklı giyinmek ve olduğun gibi kabul edilmek zor bir iş, Amerikalılar da  hoşlanmıyor olabilirler ama bunu  yüzünüze açıkca söylemiyorlar. Hatta alanında iyiysen, kapalı bir kadının devlet dairesinde iş bulması Türkiye’de olduğu gibi imkansız değil.

Amerika’da hayat maddi imkanları iyi olanlar için çok güzel bir ülke. Kendine ait bahçeli bir evin ve evindeki her ferdin de kendine ait arabası olabilir. Her sene memleketine tatile gider, istediğini yapabilirsin. Müslümanın da bu imkanlardan etkilenmemesi imkansız. Bilhassa buraya göç eden Müslümanlar genellikle doktora yapmış bilim adamları, doktor, ya da mühendis oluyorlar ve kendi ülkelerinden çok daha rahat şartlarda yaşıyorlar.

Kendi açınızdan bakınca burada bulunmanın iyi ve kötü yanları desek?

Türkiye’deki akrabalarımın, arkadaşlarımın, doğumlarında, düğünlerinde cenazelerinde hastalıklarında yanlarında olamamak çok zor. Bayramlarda sadece telefonla konuşmak, annenizin elini öpememek, babanızın mezarı başına gidememek, çok sevdigim Samsun’umu her mevsimde görememek de burada yaşamanın olumsuz yönlerinden sayabileceklerim.

Bu ülkede Müslüman olan- olmayan diğer ülkelerin insanlarıyla tanıştım.  Din kardeşliğinin, diğer kardeşliklerden daha değerli olduğunu burada öğrendim.  Bilhassa Müslüman ülkelerden buraya gelmiş yerleşmiş Müslümanlarla çok iyi, kardeş derecesinde yakın arkadaşlarım var. Bunu da burada elde ettiğim bir kazanç görüyorum.

Yaşadığınız sehirdeki Müslüman nüfusu ve faaliyetleri hakkında kısaca bilgi verir misiniz? 

Tallahassee şehrinde Müslüman nüfusu bin civarındadır sanıyorum. Burası bir üniversite şehri olduğu için, insanlar geliyor, birkaç sene yaşayıp ayrılıyor. O şekilde gelip de arkadaşlık kurduğumuz, beş altı sene sonra da güle güle dediğimiz aileler çok olmuştur.

Müslümanlar arasında, her milletten insan var. Pakistanlı, Hindistanlı, Bangladeşli, Afrikalı, Türk, İranlı, Moritanyalı, Libyalı, Faslı, Cezayir, Suudi Arabistanlı, Endonezyalı ve Amerikalı Müslümanlar ve daha niceleri…

Tallahassee’ de üç camii var. Birisi siyahi Müslümanların gittiği çok küçük bir mescid. İkincisi, kampüsün içinde, zamanında Müslüman öğrenciler için alınmış, geçen senelerde de yenilenmiş eski camimiz, ama şimdiki yeni Dava Center’ımız ve en son alınan, bayram namazlarımızı kılabildiğimiz büyük bir bahçesi olan üçüncü camimiz de Mascid-ul Ansar.

Son yıllarda camide, Pakistanlı Müslümanlar aktif, yönetim onların elinde. Pazar günleri Müslüman çocukların gittiği İslami okulumuz var.

Ben, daha ziyade kadınlar arasında dini sohbetlere katılıyor ve hafta sonu islami okulda da, çocuklara Kur’an dersi veriyorum. Üniversitede aktif bir Türk talebe cemiyeti var. Yine camiide beylerin katıldığı dava çalışmaları çerçevesinde, ceza evleri ziyaretleri yapılıyor. Haftanın bazı günlerinde camide Fusha Arapça dersleri verilmeye başlandı kısa bir müddet önce de.

11 ayın sultanı mübarek Ramazan ayının içindeyiz. Türkiye’de camiler mahyalarla süslenmiş, iftar davetleri ard arda dizilmiş, mukabeleler, teravihler… nice güzellikler yaşanıyordur şimdi. Biraz da Ramazan hakkında konuşalım. Siz Amerika’da Ramazan ayını ve bayramları nasıl yaşıyorsunuz? Gayri Müslimlerin Ramazan aktivitelerinize yaklaşımı nasıl oluyor? Onları da iftara davet ettiğiniz oluyor mu mesela? 

Elhamdülillah bir Ramazan’a daha eriştik. Günler uzun, havalar cok sıcak, Rabbim hakkıyla idrak etmeyi nasip etsin (Amin). Her dinde bir çeşit  oruç var. Bu yüzden Amerikalılar genellikle Ramazanda  oruç tuttuğumuzu bilirler. Tallahassee’ de  değişik  ülkelerden gelmiş Müslümanlarca, camimizde her gün iftar yemeği verilmesi adettir. Her ülkenin kendine has yemeği ile oruç açmak ayrı bir zevk  oluyor. Bu iftarlara  Müslüman olmayanlar da davet edilirler. Geçmiş yıllarda bir lise hocasının talebelerini iftara getirdiğini hatırlıyorum.

Ramazanı Türk adetlerine göre mi geçirirsiniz, yoksa diğer Müslumanlardan size geçen alışkanlıklar oluyor mu? Mesela menünüzde sadece Türk yemekleri mi olur?

Ben körili Hindistan, Pakistan, Malezya gibi ülkelerin yemeklerini sevdiğim  icin Pakistanlı/Hindistanlı arkadaşlarımdan aldığım iftar davetlerini hiç kaçırmam. Bu arada Nijeryalı arkadaşın, kestigi keçinin traş edilmiş derisinin ikram edildiği iftarı da, ilginç iftar yemekleri arasında sayabilirim. Ayrıca Türk aileleri de kendi aramızda  haftada bir, iftarda buluşuyoruz. Ramazan ayı yememe ayı olduğu halde bu ayda biz kadınlar işimiz icabı, yemekten, iftardan daha çok konuşuyoruz değil mi?

Camiide beraberce açılan oruçlar ve kılınan teravih namazları Müslümanların yakınlaşması ve kaynaşması için büyük bir vesile oluyor. İmam Arapsa, teravih uzun kıyamlarla 8 rekat kılınıyor. Eğer imam Pakistanlıysa, kısa kısa 20 rekat kılıyoruz. Teravih namazını geçmiş senelerde hatimle kıldığımız da olmuştu. Her teravihin sonundaki vitr ise ayrı bir dikkat istiyor. Bazi imamlar (Arap olanlar) biz Türklerden farklı 0larak üçüncü rekatta rükuya gider, kalkar, elleri semaya açar ve çok etkilendiğim duygulu dualar ederler.

Peki bayramları nasıldır Tallahasse’nin?

Bayram Türkiye’dekinden farklı kutlanıyor burada. Namaza, sabah erken kalkılır, bayramlıklar giyilir, elde seccadeler, tekbirlerle ailece camiye gidilir. Camii önündeki geniş yeşil alana yayılan kalın örtülerin üzerine seccadelerimizi serer, erkeklerin gerisinde yerimizi alırız. Namaz başlamadan, biz kadınlar etrafımızı süzer, rengarek kıyafetler içindeki diger Müslüman hanımları sevgi ve kardeşlik içinde selamlar ve hocanın namazın nasıl kılınacağı tarifinden sonra omuz omuza cemaatle bayram namazımızı kılarız.

Tanıdık, tanımadık herkesle bayramlaşmaya çalıştıktan sonra, bayram kahvaltısını hep birlikte yapacağımız evin yolunu tutarız. İlk yıllarda sadece Türklerle başlayan, daha sonra diğer Müslüman arkadaslarımızın da katılımıyla çok daha renkli ve zevkli bayram kahvaltıları yapıyoruz elhamdulillah. Türkiye’ye dönen arkadaşlarımızdan en çok Tallahaessee’ de ki bayramları özlüyoruz diyen mesajlar almamız bu bayramların, güzel etkilerinin göstergesi olduğunu sanıyorum.

Teşekkür ediyoruz Anse hanım, çok güzel bilgiler ve tecrübeler aktardınız bize. Ramazanınız mübarek, bayramınız kutlu ve mutlu olsun şimdiden.

Ben teşekkür ederim. Yüce Rabbim, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azad olan bu ayın şükrünü  gereği gibi eda etmeyi bizlere nasib etsin inşaAllah. Ben de sizin bayramınızı kutluyorum.

Röportaj: Nurgül Çelik