Bosna Hersek Tarihine Kısa Bir Bakış;
Bosna Hersek, 1463`te Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilir. Bununla birlikte Boşnaklar İslamiyeti benimseyerek Müslüman olurlar. Ülke 1878`de Avusturya-Maceristan İmparatorluğuna bağlanarak elimizden çıkar.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yugoslavya devletinin kurulmasıyla Yugoslav topraklarına katılır. Sırplar tarafından yönetilen Yugoslavya`da o zamanlar; 1.3 milyon Bosnalı Sırp, 1 milyon Bosnalı Müslüman, 0.7 milyon Bosnalı Hırvat yaşamaktadır.
1980′ de komünist parti lideri Tito ölünce, Bosnalı Hırvatlar ve Müslüman Boşnaklar bağımsızlık aramaya başlarlar. 1987`de Sırp lider Slobodan Milosevic başa geçer ve küllenen ama hiç bir zaman sönmeyen Sırp milliyetçiliği yeniden alevlenir.
1991`de yapılan seçim sonunda Hırvatistan ve Slovenya`da milliyetçiler üstün gelir ve bağımsızlıklarını ilan ederler. Bosna Lideri Aliya izzetbegoviç de 6 Nisan 1992`de Bosna`nın bağımsızlığını ilan eder. Fakat Bosnalı Sırplar bundan memnun kalmazlar ve 1993`de Radovan Karadzic`in liderliğinde kendi cumhuriyetlerini ilan ederler. Hemen ardından Ratko Mladic komutasındaki Bosna Sırp ordusu, ülkenin üçte ikisini işgal eder.
O gün Sırplar protesto eden yüzlerce insanın üzerine acımasızca kurşun sıkar, 30 kişiyi yaralar, 5 kişiyi öldürürler. Bir gün sonra da Saraybosna Sırplar tarafından kuşatılır ve üç yıl sürecek, katliam, hainlik, vahşilik ve barbarlık süreci böylece başlamış olur…
Savaşta Bosnalılar;
Savaş yıllarına kadar Bosnalılar, Osmanlı’dan gelme bir hoşgörü ile herkesi kendileri gibi zannetme eğilimi içinde olmuşlar. Bu zamana kadar Sırplarla ve Hırvatlarla evlenmiş, kız alıp kız vermiş, alışveriş ve iş ortaklığı yapmış, aynı yemeği paylaşmış, arkadaş olmuş, aynı okula gitmiş, komşuluk etmişler.
Sırp komşularımızdan bize zarar gelmez düşüncesi, boşnakların savaşa hazırlıksız yakalanmalarına sebep olur. Ama işin böyle olmadığını, çok acı tecrübeler ve bedellerle öğrenirler maalesef.
1992`de bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra, nüfuslarının çoğu Müslüman olan Bosna şehirleri birer birer kuşatılmaya, bombalanmaya ve yağmalanmaya başlanır. Yüzbinler, milyonlar evlerini yurtlarını terkeder. Geride kalanlar için ise inanılmaz katliamlar, işkenceler, açlık susuzluk ve temel gıda ve tıp malzemelerinden yoksun bir hayat başlar.
Erkekler toplama kamplarına götürülür, kimisi oralarda can verir, kimisi kaçarken öldürülür. Kimisi de elleri arkalarından bağlanarak önce haince dövülür, sonra teker teker kurşuna dizilir. Kadınlar çocukları ile birlikte ayrıca kamplara götürülüp, genç kızlara ve kadınlara hamile bırakılana kadar tecavüz edilir. Korkunç bir etnik temizlik ve aşağılamaya, psikolojik teröre maruz bırakılırlar.
Saraybosna ve Srebrenitsa düşer. Saraybosna tamamen kuşatılır. Şehre giden bütün yollar, havaalanları da dahil olmak üzere kesilir. Yaşamak için gerekli hiç bir malzemenin şehre girmesine izin verilmez.
Srebrenitsa Katliamı;
1993`de savaşın başlamasından hemen sonra, Saraybosna, Srebrenitsa, Goradze ve diğer Müslüman yerleşim bölgeleri, Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bölge ilan edilir. Yani bu bölgeler Birlemiş Milletler barış askerleri tarafından korunuyor demektir. Nasıl bir korumaysa, Temmuz 1995`de Sırplar tarafından Srebrenitsa işgal edilir. Sırp otoritesi, BM tarafından getirilecek yiyecek, su, tıbbi malzeme ve diğer insani malzemelerin Srebrenitsa`ya girmesini yasaklar. Bununla kalmayıp BM karargahının hemen dışında, BM barış askerlerinin gözleri önünde, General Ratko Mladic tarafından seçilen, 23.000 kadın, çocuk ve yaşlı otobüslere doldurulup bölgeden uzaklaştırılırken, 15 ila 60 arasındaki eli silah tutabilecek yaştaki 8000 erkek de öldürülür.
Tanınmamaları için cesetleri köpeklere parçalattırıp, buldozerlerle toplu mezarlara atılır. Koskoca bir şehrin bu şekilde boşaltılması sadece dört gün sürer. Ve BM tarafından korunulan (!) Srebrenitsa`da bu katliamı durdurmak için tek bir kurşun bile atılmaz.
Bugün toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerin sadece 70 tanesinin kimliği belirlenmiş durumda. Sonuçta Srebrenitsa`da evlerinden çıkarılan Müslümanların yerine Sırplar yerleştirilir.
Yaşayanların değil, seyredenlerin utancı; Tecavüzler;
Bosna Savaşında Müslüman neslini kirletmek ve Müslüman kadını psikolojik olarak çökertmek amacıyla, bilerek, planlanarak ve sistematik olarak yapılan tecavüzler, Bosna Savaşının en derin, en acı, etkisini hala sürdüren ve unutulması ve kapanması mümkün olmayan yaralarından bir tanesi… Müslüman neslinin devamını sağlayan, nadide, temiz, iffetli Müslüman kadının başına gelbilecek en kötü, katlanılması en zor olay. Ölümden beter, insanı her gün öldüren, kahreden, kanını kurutan korkunç bir gerçek.
Bir çok tecavüzün, kadınların; çocuklarının, erkek kardeşlerinin ve babalarının gözü önünde yapılmış olması olaya başka bir boyut daha kazandırıyor; bu iğrenç olayın, sadece tecavüze uğrayanların değil, olayı izlemek zorunda bırakılan aile üyelerinin de hafızalarına kazınmak istenmesi, böylece hem yaşayanı, hem izleyeni cezalandırıyor olması.
Tecavüzler toplama kamplarında kadınları hamile bırakana kadar devam eder. Ve artık çocuğu aldırmanın mümkün olmadığı bir süreye kadar kamplarda tutulurlar. Sonra da çocuklarını doğurmaları için salıverilirler. En genci 12 hatta aralarında 9 yaşındaki çocukların olduğu 20.000 ila 50.000 kadına ve genç kıza tecavüz edilir. Bunlardan kesin olarak bilinmemesine rağmen, 1000 ila 2000 çocuğun doğduğu, pek çoğunun terkedildiği veya çocuk yuvalarına bırakıldığı, çok az bir kısmının anneleri tarfından yetiştirildiği söyleniyor. Pek çok kadın başına gelen olayı anlatmıyor, tanıklık etmeyi bile reddediyor, o sebeple kaç kadın bu olayı yaşamış kesin olarak bilinemiyor…
Ellerinde bu vahşeti durdurmak için güç bulunduranlar, bu zulmün yaşanmasına göz yumdukları için, tecavüze uğrayan genç kızların yüzlerine bakmaktan utanmalıdır. Bu utancı onlar değil, aslında olaya seyirci kalan bütün insanlık yaşamalıdır.
Zorluklar insanın zekasını geliştirir;
Saraybosna`da Umut Tüneli
Bombalar Saraybosna`ya yağıp durduğu, tankların şehre giden bütün yolları kestiği, sırpların Saraybosna tepelerinde mevzilendiği, halk kapana tıkılmış vaziyette, aç ve susuz bodrum katlarında yaşamak zorunda kaldığı, ellerindeki son yiyeceğin de, her türlü yardım ümidinin de tükendiği bir anda, beklenmedik bir şey olur.
Zorluklar ve sorunlar insanın zekasını geliştirdiğini söylerler. Şöyle ki; Saraybosna`nın kenar mahellesi olan Butmir`de yaşayan Bojra Kolar`ın evi staretejik öneme haiz bir yerde, Sırp hattının ötesinde, aynı zamanda Saraybosna havaalana yakın bir yerdedir.
Bosna ordusu Kolar`a, evinden başlayıp, havaalanın altından geçerek, diğer Müslüman bölgesine ulaşımı sağlayacak bir tünel kazmayı teklif eder. Tünel, dünya ile bağlantısı kesilen Saraybosna için tek kurtuluş çaresidir. Kolar hiç dereddüt etmez. 1993`un başlarında karısı oğlu ve 200 askerle birlikte 2500 feet (yaklaşık 762 metre) toprağı kazmaya başlarlar. Tünel 5 feet (yaklaşık 1,5 metre) yükseklikte kazılır ve çömelerek çalışmak zorunda kalırlar. Duvarlarını eski madenlerde olduğu gibi, odunlar ve çelik krişlerle güçlendirirler, hatta içine bir tren yolu döşerler. Dönüşümlü olarak, günde sekizer saat çalışarak Temmuz ayında tüneli bitirirler. O andan itibaren tünel, Saraybosnalılar için yaşamak, hayatta kalmak, Sırplara karşı direnmek ve zulümden kurtulmak için bir umuda dönüşür.
Fakat tüneli kullanmak o kadar da kolay değildir. Tünelden bir geçiş iki saati bulur ve sadece tek yönlü geçiş yapılabilir. Dar, kirli ve karanlıktır. Patlamalar tünelde korkunç titremelere yol açar. Şehre girmek veya çıkmak isteyenler, yaralılar, hastalar, hep bu tüneli kullanırlar. Allah`ın yardımıyla son derece ilkel şartlarda yapılan tünelin hiç bir kısmı çökmeden savaş tamamlanır.
Tarihçiler tünelden bir milyondan fazla gidiş geliş yapıldığı ve yaklaşık 20 milyon ton yiyecek, büyük zorluklar ve zahmetlerle makineli tüfekler, mühimmat sandıkları, tıbbi ve insani malzemenin Saraybosna`ya taşındığını belirtiyorlar.
Bugün ev müze olarak kullanılıyor. Bazıları onu hayat tüneli, bazıları ümit tüneli olarak adlandırıyor. Bize göre o hayat kurtaran umut ve zeka tüneli.
Savaşın Bilançosu;
Zamanın Amerika İç İşleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke, Bosna Hersek Savaşını “1930`lardan bu yana Batının en büyük hatası” olarak değerlendirir. Ama bu savaşı ve katliamı sadece bir hata olarak değerlendirmek acaba ne kadar doğrudur?
İşte sonuçlar;
- Bu savaşta 200. 000 ila 400.000 insan öldürüldü.
- 20,000 den fazlası hala kayıp. (Yani toplu mezarlarda kimlikleri henüz teşhis edilmemiş.)
- 2.000.000 kişi göç etmek zorunda kaldı.
- 20.000 ila 50.000 kadına tecavüz edildi.
- 1000 ila 2000 babası belli olmayan çocuk doğdu.
Kültürel katliam;
Bosna`nın 500 yılı aşkın kültürel mirası ve tarihinin de yok edilmeye çalışıldığı savaşda, 1,5 milyon kitap kütüphanelere yapılan bombardıman sonucu yok oldu. Ülkenin en zengin koleksiyonunu barıdıran milli kütüphanesinde Osmanlıca, Farsça ve Boşnak dilinde yazılmış, eşi benzeri olmayan el yazması kitaplar imha edildi.
1000 tane cami yıkıldı. Bugün bir çok cami otantik veya yeni şekliyle tamir edilmeye çalışılıyor; Mimar Sinan`ın talebesi Mimar Hayrettin`in 16 yy.`da, Mostar`da yaptığı eski köprü de yeniden inşa edilenlerden.
Katiller nerede?
Milosevic; 2001`de Belgrad`da tutuklandı, davası sürerken, parlemento seçimlerine katıldı ve kazandı bile. İnsanlığa karşı suç işlemekten, çoğu Boşnak ve Hırvatı öldürmekten suçlu bulundu. Sağlığının bozulmasından dolayı dava pek çok kesintilere uğradı. 2004 yılında 200 den fazla aleyhte, aralarında eski İngiltere başbakanı Tony Blair ve eski Amerikan başkanı Bill Clinton`un da bulunduğu 1631 lehinde şahitle savunmasına başladı. 2006 `da davası sonuçlanmadan hapishanede öldü.
Radovan Karadzic; Savaş sırasında Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan, psikiyatrist ve şair Radovan Karadzic ise 1995`de savaş suçlusu ilan edildi. 13 yıl adaletin elinden kaçmayı başardı. Sonunda 2009`da Belgrad`da tutuklandı. Bu süre zarfında, kimliğini ve görüntüsünü tamamen değiştirerek, alternatif tip ile uğraştığı, kendi web sayfası olduğu ve normal hayatını sürdürdüğü öğrenildi…
Radko Mladic; Savaş sırasında Sırp Generali olan Radko Mladic 2011`e kadar kaçmayı başardı ve Belgrad`da tutuklandı. Eski Yugoslav devlet başkanının evine çok yakın bir yerde oturduğu, altı adres arasında sürekli yer değiştirdiği ve ordu içinden kendisine destek geldiği ve korunduğu öğrenildi. 11 kişi onu korumaktan ayrıca tutuklandı…
Radislav Krstic; Mladic`in kumandanlarından Radislav Krstic 1998′ de yakalandı ve Srebrenica`daki katliamdan yargılandı. Katliamı organize etmekten, katliama taraf olmaktan veya olaylara sessiz kalmaktan dolayı suçlu bulundu ve 2001 de sadece 46 yıl hapis cezasına çarptırıldı…
Araştırma; Rabia Yener
Mayıs 2012
Çocuktum o savaş günlerinde annem babam dua ettirirdi “affeyle Allahım affeyle bizi, gafletten uyandır herbirimizi, sen koru Bosnalı kardeşlerimizi Müslüman Kalesi Bosna yanıyor.”
umarım toprağın altında 4 dönüyorsundur milosevic!! seninle aynı dünyada yaşamış olmaktan utanç duyuyorum.
böyle hapis iddam mı olurmuş çok saçma bunları yapan ve yaptıran cahilmiş
Açıktan islam düşmanlığı yapılıyor.. yüzyıllarca yapıldı ve yapılacak ne yazık ki bizler hakiki Müslüman olmayı beceremediğimiz sürece… ve en büyük silahımız çoğu zaman eksik.. DUA DUA DUA…
incir kuşlarını bende okudum Allah bu sırpları binlerce kez kahretsin.kitabı okuyunca psikolojim bozuldu ben ozaman 8 yaşında olduğum için hiç farkında değildim müslümanlar herzaman baskı zorbalık gördü boşnak müslümanlar kat be kat zulüm gördü.dünya nasıl sessiz kalmış ben anlamıyorum ama şunu biliyorumki boşnaklşar sırplara bunuyapsalardı bütün dünya ayaga kalkardı.müslümanlar her durumda birleşse kimse önlerinde duramaz ama biz hep seyirci kalıyoruz.şuanda suriyedede aynı durum var 2014 yılında bile hala müslümanlara olan oluyor.
Eminim bu sucu işleyenlerin soyunu kurutmuşdur. Okurken ağladım resmen, hepsinin cezası verilecek bu dünyada da ahirette de. O kızların o masumların suçu günahı neydi onlara bu utancı bu zulümü yaşattılar …
Boyle serefsizlere hapis mi olur idam olsun once bizlere yapilan eziyetlerin aynisi sonra idam allah boyle durumlari bir daha yasatmasin imanimizi kuvvetlestirelim kardesler tarih tekkerruden ibarettir bunu bilelim ona gore davranalim …
evet bende tam 17 yaşındayken televizyondan öğrenmiştim.sadece ağlayıp dua etmiştim.dün LEYLA adlı kitabı okudum sabaha kadar uyuyamadım.kitapta yazanlar çok korkunçtu.müslüman biri olarak diyorum ki ister müslüman ister sırp veya başka bir din ,hiçbir kadın böyle aşağılanmamalı.bu tür vahşilik hayvana bile yapılmaz yaa.işallah dünyanın hiçbiryerinde birdaha savaş olmasın .ama şimdi suriye de kanlar akıyor.bizde gözyaşı onlarda kan .toparlayaamıyorum beynımdekilerini.İŞALLAH BİR DAHA SAVAŞLAR OLMAZ.
Leyla, şu an elimde okuduğum kitap .gerçekten çok korkunç şeyler yaşanmış .Size İNCİR KUŞLARI kitabını tavsiye ederim ben okurken çok ağladım. Allah kimseyi savaşın ortasında sahipsiz bırakmasın .
−
Profil Görseli
İslam cumhuriyeti
🙁 inşallah bunların intikamını alıcaz
Ahirette zerre miktari kotulugun bile cezasi verilecegini akildan cikarmadan, yasanilanlardan ders cikarmak ve ozumuzu dogrutmak, en guzel intikam alma sekli olacaktir. Selamlarimla
Rabia çok haklısın ozumuzu doğrutmuş olsaydık bunlar başımıza gelmezdi zaten . Savaştan önce yapılan hataları göz ardı etmemek lazım .ha bu demek degil ki bu insanlar bu yapılan zulmü hakettiler . Bizler müslümanlar olarak daha dikkatli davranmalıyız .cenab i Allah zalimlerin eline düşürmesin. Onlarda bizde bulunan merhametin zerresi mevcut degil ki olsaydı bu yaşadığımız bedbaht olaylar olmamış olurdu.uzun lafın kısası uyanık ve şuurlu olalım yeterAllahimanet.
Selam ben bu savaş yaşanırken 17 yaşındaydım ve malesef televizyonda ilk defa bir savaşa tanık olmuştum. Ailece çok ağladığımızı hatırlıyorum. Yıllar sonra bugün izlediğim Kan ve Bal Ükesi Filmiyle tekrar hatırladım ve yıllar sonra tekrar ağladım.ne yazıkki yapabildiğim tek şey buydu o zaman içinde…. nasıl bu kadar duyarsız kalabildi ülkeler aklm almıyo üstelik tv de bile izlerken… utanç verici!!! Savaşın izlerini kolaymı silmek? orada daha ne çok iğrenç hikayeler vardır en az iki neslin unutamıyacağı,hayatlarından çıkaramayacağı……
Sevgili Yesim, biz duymaktan ve gormekten kahroluyoruz, ya o zulmu bizzat yasayanlara ne demeli. Yaziyi hazirlarken bile bazi konulari nasil aktaracagimi, nasil yazacagimi bilemedigim anlar oldu. Dunya bu zulme bilerek ve isteyerek karsi durmadi. Bunu bilmek bile insani can evinden vuruyor. Ve aslinda baska soze de hacet birakmiyor.
Eminim Bosnali kardeslerimiz icin dokulen gozyaslariniz, rahmete vesile olacak ve zulme ugramis kardeslerimize yaninizdayiz mesaji verecektir. Geldiginiz ve duygularinizi paylastiginiz icin tesekkur ederim. Sevgi ve muhabbetlerimle
S.a Rabia’cığım insanın tüylerinin diken, diken olmasına sebeb olan bu eşi görülmemiş zulmün bir daha olmaması için RABBİMİZE çok yalvarıp KUR’ANI Kerimin emirlerini anlayarak uygulamamız
lazım diye düşünüyorum.İslamı tehdit eden unsurlar ve çarelerini de kıymetli Es’ad hocamın tabiriyle güzel öğrenmemiz gerekiyor.
Kuluna zulmetmez Hüdası
Kulun çektiği kendi cezası.
Was Sevgili Misafirimiz, Rabbimizin cezasini, gercekleri gormek, gozunu acmak ve hikmetinden haberdar olmak icin bir nimet olarak degerlendirmek lazim. Fakat Bosnalilarin imtihani cok buyuk olmus. Hem canlarindan, hem yerlerinden hem iffetlerinden olmuslar. Bu onlara hem de bize ibret olmali aslinda. Insallah Bosnalilar gereken dersi cikarmislardir.
Ziyaretiniz ve yorumunuz icin tesekkur ederim.