Tuba Hanım, bize kendinizden ve Kanada`dan bahseder misiniz?

Tuba Çetin YAMAN; 1985 Kocaeli doğumluyum. İlkokuldan sonra rahmetli hocamızın “Asil kızlarımız yetişsin” diyerek açılışına vesile olduğu Yalova Asiller Kız Lisesi’nde yatılı olarak ortaokula başladım. Daha sonraki yıllarda önce Kocaeli de devam ettim ve Sakarya Kerime Hatun Lisesinden mezun olduktan sonra 2007 yılı başında Kocaeli Üniversitesi’nde lisans eğitimimi tamamladım. Küçük atlasımda dünyayı nereden gezmeye başlasam diye hayal kurarken, belki en son uğrarım diye düşündüğüm, haritada yerine bile etraflıca bakmadığım Kanada nasipte ilk durakmış. 2009 yılında tanıştığım eşimle evlenerek Kanada’ya yerleştim.

Kanada, büyüleyici tabiat manzaralarına sahip, Kuzey Amerika kıtasının en kuzeyindeki, 10 eyaletten oluşan, anayasal Monarşi ile yönetilen, Kraliçe II. Elizabeth’in devlet başkanı ve hükümdar olduğu bir federasyondur. Eski bir Fransız ve İngiliz Kolonisidir.İngiliz Milletler Topluluğu’na bağlıdır. Alan bakımından dünyanın en geniş 2. ülkesidir. Dünya Kanada’yı hep soğuk bir yer olarak hayal eder ve her ne kadar ortalama sıcaklık kışın -25C dereceye kadar düşse de, yaz aylarında nem ile birlikte 35C derecenin üzerinde hissedilir. İlkbahar ve Sonbaharı biraz kısa sürer fakat sonbaharda yeşilden-kırmızıya dönüşen yaprakların oluşturduğu görüntü, sadece bu manzara için bile Kanada’ya gelmeye değecek güzelliktedir.

Buraya gelirken ne gibi beklentileriniz vardı ve bunlar gerçekleşti mi, bize ilk izlenimlerinizden bahsedebilir misiniz?

Tuba Çetin YAMAN; Kanada’ya gelirken hayalim; dinimi, inancımı özgürce yaşayabilmek, bu konuda daha fazla saygı görebilmekti. İlk geldiğim haftayı hatırlıyorum; görmeyi beklediğim meraklı, on yargılı bakışları bulmak yerine güler yüzlü, en ufak şeyde dahi yanlış anlaşılmaya engel olmak üzere özür dileyen, saygılı insanlar tarafından karşılandım. En çok hoşuma giden şey ise namaz kılmam gerektiğinde nerede olursa olsun birinden rica ettiğimde hemen bana bir yer ayarlamaları oldu. Mesela bir keresinde bir arkadaşım beni ünlü bir operaya davet etti. Ben de kabul ettim, içeri girdiğimizde namaz kılmadığımı hatırladım ve resepsiyondaki bayana durumu izah ettim. Hemen üşenmeden, nazik, güler bir yüzle ibadet yapabileceğim bir odayı göstermek üzere bana eşlik etti ve bu ortam son derece elit bir ortam olmasına rağmen rahatsız olacak hiç bir eleştirel bakışla karşılanmadık. Fakat tabi herşey mükemmel olmuyor, özellikle mübarek gün ve gecelerde, bayramlarda ya da her vakit işitemediğimiz ezan sesi, gün be gün insanı başka açıdan mahzunlaştırıyor. Fakat elhamdülillah Rabbim heryerde herşeye bir kolaylık veriyor. Evde bilgisaylara ve cep telefonlarına kurduğumuz ezan programları son derece faydalı oluyor. Allah razı olsun programlayanlardan.

Kanada halkından farklı muamele görüyor musunuz? Müslüman kimliğinizi herhangi bir sorun olmadan taşıyabiliyor musunuz?

Tuba Çetin YAMAN; Ben Toronto da yaşıyorum, burada insanlar son derece nazik ve saygılı. Mesela bir yerde birşey satın almak için ya da bir işlem görmek için sıraya giriliyorsa asla itişip kakışan, görevlinin üzerine neredeyse abanacak şekilde yaklaşanı göremezsiniz. Kasalara ya da görevlilere yaklaşık 1m mesafeden başlar sıra, önünüzdekinin işlemi bittiğinde görevli sizi çağırmadan ilerlemezsiniz. Bir kapıdan girerken ya da çıkarken sizin için önünüzdeki kapıyı tutar. İngilizceniz çok düzgün olmasa da insanlar sabırla dinleyip yardımcı olmaya çalışır. Bunlar çok güzel şeyler, herşey düzenli, kurallı, daha önceden bilmek gerekmiyor, ülkeye ayak basar basmaz siz de otomatik olarak sosyal kuralları uyguluyorsunuz. Fakat, Toronto’dan daha köklü, göçmen akışının sık olmadığı insanların olduğu yerleşim yerlerine doğru gidildikçe, durum biraz göçmenler karşı ön yargıya dönüşüyormuş, çok şükür ben şimdiye kadar gittiğim yerlerde pek bir sorunla karşılaşmadım.Ki kendi vatanımızda bile karşılaştığımız olumsuz durumları düşünürsek ben normal olduğunu düşünüyorum, bu yüzden genel olarak düşüncelerim olumlu.

Kitap, dergi, giyecek, yiyecek vb alışkanlıklarınızı Türkiye’deki kadar rahat karşılayabiliyor musunuz?

Tuba Çetin YAMAN; Yiyecek olarak temel olabilecek şeyleri taze bulamasak da burada bulunun Türk ve Arap marketlerinden nefsimizi körleyecek şekilde, biraz pahalı olarak temin edebiliyoruz. Türkçe kitap ise malesef çok zor, Türkiye’ye gittimizde tedarik etmemiz gerekiyor. Giyecek olarak; eşarp ve tesettüre uygun tunik ceketler bulmak pek kolay değil ve tecrübe ettiğim bulabildiklerimiz de hem istenilen kalitede değil hemde pahalı.

Özellikle ilk günlerinizde ne gibi zorluklarla karşılaştınız, anlatabilir misiniz?

Tuba Çetin YAMAN; İlk 2-3 hafta daha önceden dil biliyor olmama rağmen, söylenenleri algılamakta çok zorlandım. Sanki kelimeleri ben anlamayayım diye kısık sesle konuşuyor gibiydi insanlar. Fakat Allah razı olsun eşim beni devamlı üzerime bir sorumluk vererek yada bir sorum olduğumda benim yerime ben hallederim demeyerek bu konuda da kendime güvenimi kuvvetlendirdi, çok şükür şu an burada yaşayalı yaklaşık 1 yıl oldu fakat resmi-gayri resmi her işimi kendim halledebiliyorum. Böyle durumlarda insan kendini zorlayıp çekingenliklerini ne kadar kısa sürede aşarsa yaşadığı o yeni ülkeye o kadar kolay adapte olur diye düşünüyorum. Diğer bir konu da ulaşım meselesi; Türkiye de alışmış olduğumuz gibi otobüs, minibüs çok sık geçmiyor, dolayısıyla bir yere gitmek çok uzun zaman alıyor ya arabanız olacak ki; Türkiye’den ehliyetiniz bile olsa burda tekrar alıyorsunuz ve kurallar son derece sıkı ya da müsaitse istediğiniz yere sizi eşiniz götürecek . İnşallah yakında bu problem de çözülecek.

Alışkanlıklarınızın, zevklerinizin, yaşam tarzınızın değiştiğini düşünüyor musunuz?

Tuba Çetin YAMAN; Henüz geleli çok uzun süre olmadı. Fakat elbette bu süre zarfında bile farkettiğim etmediğim birçok şey değişmiştir çünkü burada hayat tarzı çok farklı. Rahatlık ön planda ve çoğu konuda ülkemizde alıştığımız lüks anlayışı, sanıyorum yarı-sosyalist bir ülke olması sebebiyle burada çok farklı. Mesela, bizim İngilizce öğrenirken kitap ve filmlerde gördüğümüz çamaşır makinaları, çamaşırhaneler meğerse 1980’lerden kalma değil, 2010 yılında bile güncel, var olan ekipmanlarmış. Yani demek istediğim çok fazla fonksiyonları ya da görsel zenginlikleri olan beyaz eşya hatta mobilya bulmak çok, çok zor fakat insanların hayatlarını düzgün bir şekilde devam ettirebilcekleri seviyedeler. İnsan yeni bir ortamda mutlaka değişiyor. Dünyanın öbür ucundaki farklı kültür ve sosyal hayata sahip bir ülkede elbette değişim, gelişmek ve uyum sağlamak maksatlı oluyor, olmalı da diye düşünüyorum.

Kanada`da komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Tuba Çetin YAMAN; Çok şükür çevremde çok fazla Türk var, yan komşumda dahil olmak üzere oturduğumuz apartmanda 4 Türk aileyiz, bu nedenle komşuluk ilişkileri konusunda eksiklik çekmiyorum.

Türkiyede mevcut olup yaşadığınız yerde bulamayacağınız sizin için önemli olan bi şey var mıdır, varsa nedir?

Tuba Çetin YAMAN; Deniz, herhalde. Kanada, Toronto göllerle çevrili bir yer ve büyüklükleri Marmara Denizi’nden bile büyük, fakat nedense kıyısında yürümeye gittiğimizde ördekler, kuğularla da büyülensem gözlerim hala deniz arıyor.

Türkiye’den giderken yanınızda götürdüğünüz ve yaşadığınız yerde özlemini duyduğunuz, ulaşması zor veya imkansız yiyecekler nelerdir?

Tuba Çetin YAMAN; Hamsi, İstavrit gibi balıkları çok özlüyorum, fakat yanımızda getirmemiz mümkün değil. Bu kadar gölün olduğu bir memlekette, taze balık restaurantları falan olmamasına çok şaşırmıştım. Yanımızda getirebilip burada bulamadığım en önemli şeyler ise; aktardan aldığım kuru bitkilerim ve tarhana…

Mümkün olsa, yaşadığınız ülkeden Türkiyeye birşeyler götürmek, taşımak isteseydiniz, bunlar neler olurdu?

Tuba Çetin YAMAN; Kanada’ da doğal parklar muhteşem güzellikte ve ulaşmak için dağlara çıkmanız gerekmiyor. Bakıyorsunuz şehrin içerisinde koskocaman bir yeşil arazi, işte bu bölgeler devlete ait parklar. En sadesi bile görkemli ağaçlara sahip, temiz, bakımlı çimenleri olan, sincapların ağaçlarda-çevrenizde oynaştığı, rengarenk kuşlarla daha da bir renklendiği piknip alanlarına sahip. İnsanlar en ufak tatillerinde bu mekanları tıklım tıklım doldurmalarına rağmen kimsenin hiçbir kimseye rahatsızlığı yok ve hep temiz…Ülkeme bu doğayla iç içe, insanla-tabiatın uyum içinde olduğu parkları taşımak isterdim.

Gözlemlerinize veya tecrübelerinize dayanarak, yaşadığınız ülkede çocuk yetiştirmek konusunda Türkiye`ye kıyasla zorlukları veya kolaylıkları nelerdir?

Tuba Çetin YAMAN; Gözlemlerime göre, bir de kendi öğrencilik hayatımdan tecrübe ettiğime göre bu ülkede çocuk yetiştirmek, heykeltraşlık zorluğu bakımından daha kolay. Ülkemizde son yıllarda okullar son derece dejenere olmuş şekilde. Çocuğunuzu sizinle aynı düşünen paralı bir okula bile gönderseniz, dinini öğrenemez, Kur`an öğrenemez, başını örtemez ve üstüne üstlük bunlara karşı akıma kapılması çok kolay. Çünkü bir insanın dini değerleri, sınırları ufak yaşlarda işlenebiliyor. Donanımlarına daha sonradan öğrenilenler, nedense çok kolay sarsılıyor, çok kolay aksi istikamette yön değiştirebiliyor. Bu engeller burada olmadığı için daha disiplinli, daha kaliteli insan yetiştirmek daha kolay gibi.Tabiki anne-baba farklı kültürde, farklı din, dil etkisinde yaşamanın eksikliklerini çocuğuyla daha ciddi iletişim kurarak kapatırsa.
Yakınlarınızın olmaması çocuklar üzerinde bizim kültürümüzde alışılagelmişin dışında olan sadece anne-baba otoitesi kurmayı kolaylaştırıyor. Fakat yardımcı olabilecek büyükler olmadığından özellikle annelerin sorumlukları çok büyük ve ağır; bırakabilecek kimse yok, çocuğunuza vermek istediğiniz eğitime uygun kreş bulmak zor ve masraflı. Dolayısıyla aynı anda çalışmak ve anne olmak riskli.

Röportajımıza katıldığınız için teşekkür ederiz.

Merak edenler için Kanada;

Kısaca bilgi verirsek, güneyinde ve kuzeybatısında Amerika Birleşik Devletleri ile komşu olan Kanada, Kuzey Amerika kıtasının kuzey yarısını hemen hemen kaplar. Doğusunda Atlas Okyanusu’na, batısında Büyük Okyanus’a kıyısı vardır ve Kanada’nın kuzeyi Kuzey Kutbu’na kadar ulaşır. 1867’de resmen kurulmuş, başkenti Ottawa, resmi dili İngilizce ve Fransızca’ dır.
Kanada’da, iklimi İstanbul ile benzerlik gösteren Vancouver’dan, 70. Kuzey paralelin sürekli buzlarla kaplı bölgelerine, British Columbia’nın batı kıyılarındaki verimli bitki örtülerine kadar pek çok farklı iklim bölgesi mevcuttur. Bununla beraber, Kanada’nın ABD ile sınır bölgeleri boyunca uzanan kesimlerinde dört mevsim yaşanmaktadır. Dünyadaki tüm göllerin %60’ı Kanada da bulunmaktadır. Maalesef hava kirliliği ve sonucundaki asit yağmuru gölleri ciddi olarak etkilemekte ve ormanlara hasar vermekte; maden arıtımı, kömür yakan işletmeler ve taşıtların egzos yayımı tarımsal ve ormansal üretimi etkilemekte; okyanus suları tarımsal, endüstriyel, madencilik ve ormançılık faaliyetleri nedeniyle kirlenmektedir. Aynı zamanda dünyanın en büyük çinko ve uranyum üreticisi olan Kanada, fosil yakıt kaynakları, nükleer enerji üretimi ve hidroelektrik güç üretim imkânları ile enerji bakımından da kendine yeterlidir. Ekonomi yüksek miktarlardaki doğal kaynaklarına dayalıdır. Güney komşusu Amerika Birleşik Devletleri’nin onda biri nüfusu ile, Kanada’nın ekonomik gücünün de onda biri olması beklenirken; gerçekte bu oranı genellikle aşar. Geleneksel Kanada mutfağı, sebze ve salatalar yerine daha çok yerli av eti ve balığa dayanır. Giderseniz Fransız mutfağının etkisinde kalmış yöresel tatları denemeyi sakın unutmayın, bizden hatırlatması…
Varlıklı ve yüksek teknolojiye sahip endüstriyel bir toplum olarak Kanada bugün, serbest pazar merkezli ekonomik sistemi, üretim modelleriyle ve yüksek yaşam standartları ile ABD’ye çok benzer. II. Dünya Savaşı’ndan bu yana imalat, madencilik ve hizmet sektörlerindeki artış Kanada’yı kırsal ekonomiden endüstriyel ve şehirsel bir toplum haline getirdi. Kanada-ABD sınırı dünyanın en uzun korunmayan sınırıdır, ve ABD ile Kanada devletleri ticaret, ekonomi ve hukuk konusunda birçok alanda işbirliği içindedirler. Çoğunluğu Kanadalı, İngiliz ve Fransızlar dan oluşan ülkede devamlı göçlerden dolayı Kanadalılar ülkelerini bir eritme kazanı yerine eşsiz göçmen kültürlerinin bir mozaiği olarak görmektedirler.
Gelelim eğitim mevzuuna…Kanada’ ya öğrenci olarak gitmek için bir sürü sebebiniz var: Mesela; hem ülkenin hem de eğitim sisteminin uluslar arası saygınlıkta bulunması, aynı zamanda tüm devlet üniversitelerinin, YÖK ‘den denkliği, kaliteli üniversitelere ev sahipliği yapması ve sınıflarda öğrenci sayısının mantıklı düzeylerde oluşu, İngilizce ve Fransızca gibi iki farklı yabancı dil imkanı olması, okullarda eğitim kaynaklarının oldukça fazla olması, öğrenci kütüphaneleri, eğitimleri, klüpleri vs v.s. özellikle ve belki de en önemlisi devamlı göçmen kabul eden bir ülke olması nedeni ile, farklı milletlerden insanlara ev sahibi yapması ve sonuçta farklı kültürleri tanıma olanağı. Kimbilir belki bir gün bakarsınız sizin de yolunuz düşmüş binlerce km uzaklardaki o ülkeye…