Burma/ Myanmar/ Arakan/ Rohingya Müslümanları;
Yeni adı Myanmar, eski adı Burma…
Rakhine/Arakan; Myanmar`ın beş eyaletinden biri ve Rohingya müslümanlarının yaşadığı bölge
Rohingya Müslümanları; Arakan bölgesinde yaşayan müslümanlar
Rakhinler/Maglar; Arakan’da yaşayan Budistler
İnsanoğlu; demokrasinin ve insan haklarının tavan yaptığı, verilmeyen hakların söke söke alındığı, değil kendilerinin, kedilerinin bile ayağına diken batsa büyük yaygaraların koparıldığı bir dünyada barış(?) içinde yaşıyor.
Her gün, her saniye ölümle hayat arasında mücadele veren Rohingya Müslümanlarını sadece seyreden, hatta seyretmek zahmetine bile katlanmayan İnsanlık ise; insaf, vicdan, merhamet, utanç, insan hak ve hürriyetleri ve demokrasi üzerinden çetin bir sınava tabi tutuluyor. Ve maalesef, bütün insanlık bu sınavdan sınıfta kalmış görünüyor.
Kısaca Myanmar(Burma)
Myanmar; Bangladeş, Hindistan, Laos ve Çin ile sınırları bulunan, Dünyanın 40.nci, Asya`nın 2.nci büyük bir Güney Asya ülkesidir. Başşehri Naypyidaw, en kalabalık şehri Yangon`dur.
Myanmar Güney Asya`daki en fakir ülke. Ülke`nin sadece yüzde 25 i elektriğe sahip. Büyük şehirler hariç yollar asvaltsiz.
Ülkenin yüzde 60` i pirinç tarlası. Myanmar dünyanın ikinci afyon üreticisi. Ülkede, safir, yakut, jade(yeşimtaşı), inci gibi değerli taşlar çıkarılıyor. Ayrıca tekstil, ahşap ürünleri, inşaat malzemeleri de ülkenin gelir kaynaklarından. El değmemiş, plajlar, temiz havası ve eşi benzeri olmayan güzellikte doğa manzaralarıyla Myanmar Dünya`nın en güzide yerlerinden biri olma özelliğine sahip. Myanmar, mücevher, doğal gaz, petrol ve diğer mineral kaynaklar bakımından oldukça zengin bir ülke olmasına rağmen ülkedeki fakirlik ve düşük ücret seviyesi açısından dünyadaki 187 ülke arasında 150. sırada…
Rohingya müslümanları, Arakan
Bazı Rohingya tarihçileri “Rohingya” teriminin Arapça bir kelime olan Raham ‘yani’ “merhamet” kökünden türediğini söylerler.
Arakan (Rakhine) bölgesi Rohingya müslümanlarının yaşadığı bir bölge. Bölgede geçmişte yaşayan Rohingyaların toplam nüfusu beş milyon civarındayken, bugün asimilasyon çalışmaları sonucu azaldığı ve 3 milyon budist nüfusa karşılık, yaklaşık sadece 2 milyon müslüman olduğu tahmin ediliyor.
Sadece Müslüman kaynaklar değil, Çin kaynakları da Myanmar-Yunnan sınırı boyunca Farsça konuşan Müslüman toplulukların tarihinin 860 yılına kadar gittiğini söylüyor.
Kabul gören anlayışa göre bu bölgeye İslam, Arap ve İranlı tüccarlar vasıtasıyla 8. yy da ulaşmış. 15. yüzyılın başında Kral Narameikla’nın İslamiyet’i seçmesinin ardından Arakan İslam Krallığı kurulmuş ve bu tarihten sonra İslamiyet, Kralının sarayında danışman, bürokrat, asker ya da tüccar olarak görev alan, sözü geçen, saygın Müslümanlar sayesinde yayılmış.
Arakan İslam devleti 1430- 1782 yılına kadar kesintisiz olarak bu topraklara hâkim olmuş ve Arakan’da 350 yıl İslam hukuku uygulanmış.
Arakan İslam devleti 1782 yılında Budistlerin saldırılarıyla yıkılınca bölgede Budist işgali başlamış. Bölgedeki Budist hâkimiyeti kırk yıl boyunca sürmüş. Daha sonra da İngilizler Arakan’ı işgal ettmişler ve Arakanlı Müslümanlar 1942 yılına kadar İngiliz işgali altında yaşamışlar.
İkinci Dünya Savaşı sonrası İngilizler Burmalı Budistlerle yaptıkları Pinlong Anlaşması ile Arakan’ı Budistlere bırakmışlar ve bölgeden çekilmişler. İngilizler bölgeden ayrılır ayrılmaz Budist fanatikler tarafından başlatılan olaylarda 100 binden fazla Müslüman katledilmiş ve bu olaylar zinciri, Arakan`ı tarihin en kanlı katliamliamlarının yaşanacağı bir bölgeye dönüştürmüş.
Katliamlar, darbeler…
İngilizler ülkeden çekilir çekilmez, Arakanlı Budist Rakhinler Rohingya Müslümanlarına karşı toplu katliamlara girişmişler. Müslüman köylerine saldıran rakhinler, köydeki kadınlara tecavüz ederek, erkek, kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden mızraktan geçirmiş, köyleri yağma etmişler.
Hükümet bölgede, sokağa çıkma yasağı ve acil durum ilan etmiş. Ancak olayların müsebbibi olarak müslümanlar gösterilerek pek çok müslüman tutuklanarak, hapse atılmış. Onlarca budist rahip organizasyonu da bölgeye insanı yardım ulaştırmayı engelleyerek hükümet askerlerine destek vermişler.
1948 de bu kez de iç savaş başlamış; Hükümet ile Kachin bağımsız ordusu; Rohingya müslümanları ve hükümet ve hükümete ait olmayan gruplar; Shan, Lahu ve Karen etnik grupları arasında çetin mücadeleler olmuş…
1974 yılında Arakanlı Müslümanlar, Rohingya Vatansever Cephesi isimli bir siyasi oluşuma gitmişler. Ancak ordunun müdahalesiyle karşılaşmışlar. 1978 yılında, 200 bin civarında Arakanlı, topraklarını terk etmek zorunda kalmış.
1962 yılında darbe ile iktidarı ele geçiren askerî rejim, bütün özel işletmeleri ve bankaları devletleştirmiş, bu tarihten sonra da Arakan’da önemli işletmeleri elinde bulunduran Müslümanlar iktisadi güçlerini kaybetmişler.
Myanmarlı olmak, Budist olmaktır…
1961 yılında devlet başkanı U-Nu’nun, “Myanmarlı olmak, Budist olmaktır” sloganı ile başlayan budistleştirme hareketi, bir sonraki devlet başkanı Ne-Win`nin, “tek ulus, tek dil, tek din” ilkesiyle zirveye ulaşır. Artık bu ülkede bir müslüman olmak, ateşten gömlek giymekten farklı değildir.
Üstüne Devlet kontrolündeki medyanın, Rohingya Müslümanlarının bölgenin yerlisi olmadığı yönünde yayınları, Arakanlı Budistlerin Müslümanlara karşı nefretini ve şiddetini körükler. Devleti arkasına alan budist cenneti Myanmar; azınlık durumundaki mağdur, mahsun müslümanların cehennemi oluverir….Sonra gelsin katliamlar, gitsin sürgünler…Gelsin zulüm, gitsin insanlık…
Arakan`da Terorizm?
Konu müslüman olunca budistlerin bu kadar insanı öldürmesi çok akla yatkın bir mazereti de beraberinde getirir; Deyim yerindeyse, minareyi çalan kılıfını da çoktan hazır etmiştir. Medya tarafından kulaklara, Müslüman grupların arasına Al Qaide nin sızdığı fısıldanır ve böylece katliama güzel bir kılıf bulunur; Terörizm…ve teröristler…
Tarihçilere göre; Darbe liderlerinin görevi; Arakan bölgesinde yönetimi Budistleştirme girişimidir. Sınır bölgesinde görev yapan Müslüman polislerin neredeyse tamamı görevden alınır, Myanmar ’in en ücra köşelerine sürülür. Devlet kademelerindeki birkaç memur ve öğretmen dışında, Rohingyaların yerine budistler ve kısa süre önce Pakistan’ın doğusundan bölgeye göç etmiş olan Rakhinler getirilir.
Ayrıca Müslümanlara yönelik ekonomik yaptırımlar iyice sıkılaştırılarak, kasabalar arası ticaret Müslümanların elinden alınır Budist Rakhinlerin kontrolüne verilir.
Bu uygulamalar nedeniyle cesaret bulan Budist Rakhinler bundan sonra gördükleri her yerde Müslümanlara saldırmaya ve onlara ait eşyaları gasp etmeye başlarlar. Devletin ve yetkililerin tutumu, budist halka cesaret verirken, müslümanların gözü korkutulmuş, aba altından sopa gösterilmiş olur. Hak ve hürriyet arayışları ise ilelebet gelmeyecek bir bahara kalır.
Arakan`da neler oluyor?
Tecavüzler, ölümler, bulunamayan cesetler, kimliksiz vatandaşlar, diri diri yakılan insanlar, vatansızlaştırılmaya çalışılan bir toplum, akıbeti bilinmeyen bir gençlik, toplama kamplarında, konservelerden daha çok sıkıştırılmış bir hayat, (tabi buna hayat denirse), açlık, hastalıklar, şiddet, zulüm… yine zulüm ve hep zulüm…
Arakan bölgesi, kanla ve vahşetle kaynıyor. Çoluk çocuk, genç ihtiyar herkes ölüyör ancak baskınlarda özellikle genç nüfus hedef alınıyor. Bunun sebeplerini araştırmaya bile gerek yok; İhtimal genç nüfusla müslümanlığın daha hızlı yayılma korkusu…Zaman zaman azalmış gibi görünen baskı ve zulüm aslında hiç durmadan devam ediyor, ancak medyaya yansımıyor.
Rohingya müslümanların Bangladeşli oldukları gerekçesiyle kendilerine vatandaşlık belgesi verilmiyor. Buna karşılık Bangladeş`e sığınmak isteseler Bangalades hükümeti ülkenin ekonomik durumunu gerekçe göstererek, müslümanları Ülkeye kabul etmiyor..
Zaman zaman hükümet görevlilerinin evlere yaptığı baskınlarda, çanak çömlek ne varsa yerle bir ediliyor. Zaten ev diye adlandırdıkları, üstü muşamba ile çevrili olan ve içinde bir kaç çömlek ve yiyecekten ibaret bir barınak sadece.
2005’ten bu yana iki Müslüman evlenmek istediğinde en az 2 ila 3 yıl öncesinden müracaat etmek zorunda bırakılıyorlar. Bekleme sonunda genclerin şansları varsa izin çıkıyor, yoksa gizlice evlenmek zorunda kalıyorlar veya Bangladeş`e gidiyorlar ancak bir daha ülkelerine dönemiyorlar.
Myanmar`da Devrimler, insan hakları ihlalleri
Biz sadece Çin işkencesini biliyorduk, meğer bir de Budist işkencesi varmış;
- Harf devrimi ile Arap alfebesi yerine Burma alfabesinin kabulü.
- Eğitimde Budist kültürüne uygun Burma müfredatı uygulaması,
- Camilerdeki mevcut İslami külliyelerin ve okulların kapatılmasıyla İslami eğitime son verilmiş. Müslümanlar çocuklarına gizli olarak dini eğitim veriyorlar. Budistler bunu haber alınca cezalandırmakta gecikmiyorlar. Bu cinayetler genellikle faili meçhul olarak kalıyor.
- Arakanlı Müslümanların liseden sonra okumalarına izin verilmiyor. Bir öğrencinin liseden sonra okuması için mutlaka din değiştirmesi gerekiyor.
- Kamusal alanlarda başörtü yasağı getiriliyor, kadınlar başörtülerini çıkarmaya zorlanıyorlar.
- Kurban kesemiyorlar,
- Sakallı veya takkeli Müslümanların toplu taşıma araçlarına binmeleri veya resmi bir daireye girmeleri yasak.
- Müslüman Alimleri, davetçileri, liderleri öldürülüyor. Müslüman alimler ve yaşlılar hiçbir suçları olmadığı halde belirsiz vakte kadar tutuklanıyor. 1960’dan beri Arakan’a yeni bir caminin yapılmasına izin verilmediği gibi camilerin tamiri bile yasak.
- Arakan’da bir Müslüman bir yerden başka bir yere gideceği zaman askerden resmi izin almak zorunda bırakılıyor. Belgesiz dolaşanın cezası 7 yıl.
- Ekinleri ellerinden alınıyor, yurtdışı ile iletişim kurmaları (haberleşmeleri)engelleniyor.
- Müslümanlar göçe zorlanıyor ve Arakan’dan göç eden Müslümanların topraklarına Budist aileler yerleştiriliyor.
- Toprak sahibi olmaktan resmi bir izin olmadığı halde menediliyorlar ve ikiden fazla çocuğa sahip olamayacaklarına dair belge imzalamak zorunda bırakilyorlar.
- Myanmar`da 130 dan fazla etnik grup olmasına rgmen, Rohingyalılar azınlık olarak dahi kabul edilmiyorlar.
- Myanmarlı Müslümanlarla Arakanlı Müslümanların bir araya gelmeleri engelleniyor. Arakanlı bir Müslüman Myanmar’ın merkezinde yaşayan bir Müslümanı ziyaret edemiyor. Myanmarlı Müslümanların da Arakan’ı ziyaret etmeleri yasak.
Bu arada, Myanmar hükümeti kim müslümanlardan yana tavır takınırsa takınsın aldırmıyor. Obama başkanlığının ilk günlerinde ülkeyi ziyarete gittiğinde Rangoon üniversitesinde konuştu. Müslümanlar ile budistler arasındaki şiddetin de bitirilmesi gerektiğinden bahsedince, konuşmasının bu bölümünde sözleri tercüme dahi edilmedi.
Mültecilerin durumu;
Pakistan, Suudi Arabistan, Tayland, Hindistan ve Malezya’da toplam 1 buçuk milyon Arakanlı mülteci yaşıyor. Arakanlıların mülteci olarak nüfuslarının en kalabalık olduğu ülke ise Bangladeş. Bangladeş’de bugün 600 bin belki de daha fazla Arakanlı mülteci olduğu söyleniyor.
Kampların durumu ise hazin. İnsanlar su ihtiyaçlarını kampın yakınındaki bataklıktan sağlıyor. Tek odalı barakalarda yedi-sekiz kişi bir arada kalıyor, eşyaları ise bir veya iki adet tabaktan ibaret. Yatak olmadığından, toprak üzerinde yatıyorlar. İki veya üç günde bir ancak boğazlarından yemek geçiyor. Bu sebeple çocuk ölüm oranı çok fazla.
Dünya Gıda Programı veya Batılı yardım kuruluşları sadece resmi mülteci kamplarına yardım ediyor. Fakat asıl trajedi bölgedeki gayri resmi mülteci kamplarında yaşanıyor. Tayland-Myanmar sınırında bulunan 9 kampa yerleştirilen yaklaşık 111.000 mültecilerden bir kısmı gruplar halinde Tayland’dan açık denizlere sevk ediliyorlar ve çoğunun akibetleri bilinmiyor.
Aung San Suu Kyi
Aung San Suu Kyi bir zamanlar Burma`nın bağımsızlığında önemli rol oynayan General Aung San`ın kızıdır. Kendisi iki yaşındayken babası General Aung San öldürüldükten sonra kendisi annesiyle birlikte uzun süre Hindistan’da kalır. Daha sonra tahsil için İngiltere`ye gider.
İngiltere`den bir süreliğine hasta annesini ziyarete geldiği sıralarda ülkede ayaklanmalar çıkar. Babasının bağımsızlık sevdasını bildikleri Suu Kyi`ye sivil toplum kuruluşları ülkedeki karışıklığın bitirilmesi için yardım teklif ederler. Ülkesine kayıtsız kalamayan Suu Kyi ayaklanmaları bastırmak için liderlik görevi üstlenir ve halkı organize etmeye başlar. Şiddetten kaçınan barışçıl ve pasif direnişler(!) göstermesine rağmen 1989 da cunta tarafından ev hapsine mahkum edilir.
Ev hapsi devam ederken, 1991 de kendisine Nobel Barış ödülü verilir. 2010 yılında ev hapsi kaldırılır. 2012 seçimlerinde ise Myanmar parlementosuna seçilir.
Peki bunca haksızlığa uğramış, yıllarca ev hapsinde kalmış, bu sebeple nobel barış ödülü almış bir insanın ülkesinde insan hakları çiğnenirken, acaba Aung San Suu Kyi`nin tavrı ne olmuştur?
Gazetecinin biri soruyor“Arakan’daki Müslümanlar Myanmar vatandaşı mıdır?”
Suu Kyi`nin cevabı “Ben bilmiyorum” oluyor.
Peki diyor gazeteciler “Oradaki insanların hukuki düzen çerçevesinde hakları mevcut mu?”
Suu Kyi bu soruya “Burada önemli olan vatandaşlık kanunun nasıl icra edildiğidir” karşılığını veriyor.
Sürgündeki sürgündekinin; tutsak, tutsağın; mazlum mazlumun, yani damdan düşen damdan düşenin halini anlamalıdır. Peki ya insanlar veya halklar noturleştirilmişse, hiç bir zulüme, hiç bir haksızlığa karşı gelemeyecek hale getirilmişse?
İşte bir halkı, bir ülke insanı pasifize etmek isteyenlerin en büyük başarısı bu olmuştur tarih boyunca. Çünkü zülumle, zorbalıkla bir yere varılamayacağını en iyi zorbalar bilir. Öyleyse en iyisi kimliğine, manevi değerlerine açıkça müdahale etmeden, onu pasifize etmek suya sabuna dokunmaz hale getirmektir. Suu Kyi`ye Nobel ödülü verenler, ağzına bir parça bal çalarak bunu pek güzel başarmışlardır.
Son Söz…
Rohingya müslümanları için açlık, suzusluk, hastalık, vahşet, zulüm ve ölüm…günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş. Koskoca dünyada küçücük bir toprak parçası, başlarını sokacakları bir ev, herkes kadar bir yiyecek ve giyecek, günlük yaşamlarını sürdürebilecekleri çalışma hakkı kendilerine çok görülmüş.
Peki ya müslümanların kendi dindaşlarına reva görülen bu zulme sessiz kalmaları nasıl açıklanabilir? Bu kayıtsızlık, bu lakaytlik, bu ciddiyetsizlik, bu taştan katı kalplerimizle herşeyden şikayetçi, şımarık halimiz ne ile izah edilebilir?
Eşref-i mahlukat olarak yarattığı kullarının; biri zulme maruz kalarak mazlum, diğeri zulme sessiz kalarak zalim kullarının hali; Rabbimizin razı geleceği bir durum mudur? Hala el açıp “Ya Rabbi razı ol bizden” diyebilecek miyiz?
Allahu Alem.
Araştırma; Rabia Yener
Kasım/2014
Yorum Bırakın / Leave a Comment