Malcolm X – Hayat Hikayesi (Alex Haley’nin Kaleminden)

Alex Haley tarafından 1964’te yayınlanan bu kitapta; dilleri, dinleri, kültürleri ve tarihleri unutturulan, hürriyetleri ellerinden alınarak zorla köleleştirilen Afrika asıllı bir topluluğun İslamiyet ile köklerine yeniden kavuşmasını temsilen, bu topluluktan çıkmış, lider, insan hakları savunucusu, mücahid Malcolm X’in hayat hikayesi anlatılmıştır. Eser; içinde tarih, toplum, insanlık onuru ve dramı, yenilmez iradenin gücü, engellenemeyen özgürlük, samimiyet, dürüstlük, cömertlik gibi birçok olguyu barındırırken, olaylar sosyolojik ve psikolojik yönleriyle kaleme alınmıştır.

 

 

Kızı Attallah Shabazz tarafından yazılan hacimli bir önsözden sonra Malcolm X’in kendi ağzından çocukluğunun ilk yıllarından başlayarak hayatının her aşaması gerçekci bir bakışla ve birçok başlık altında sunmuştur.

 

“Bu kitabı basılmış halde okumaya ömrümün yeteceğini sanmıyorum.” ifadesiyle hislerini belirttiği gibi, Malcolm daha 40 yaşını doldurmamışken gerçekleştirilen elim bir suikast sonucu hayatını kaybetmiş ve hayat hikayesinin anlatıldığı otobiyografisinin basımına şahit olamamıştır. Kurduğu bu cümlenin içinde acılarla ve tehditlerle geçirdiği bir yaşam mücadelesinin derin izleri vardır.

 

Malcolm’un güvenini kazanmanın hiç de kolay olmadığını itiraf eden yazarın akıcı üslubu, kitabın baş kahramanı ile okuyucuyu adeta Massachusetts’in Roxbury ve New York’un Harlem sokaklarında dolaştırmakta ve birçok zaman da olayların içine çekmektedir.

 

Kitabın ilk bölümlerinde; Malcolm’un ten renginin kardeşlerinden daha açık olmasından dolayı annesinin ona kötü anlamda farklı davranması, babasının öldürülmesi, annesinin ruhsal akibeti, kendisinin evlatlık verilmesi, başarılı olmasına rağmen okulu bırakmasının nedenleri anlatılmıştır. Okul hayatında bir gencin karşılaşabileceği birçok olumsuz olaya maruz kalması, başarılı bir öğrenci olmasına rağmen bazı öğretmenler tarafından siyahi olduğu için alay konusu edilmesi, hayalindeki avukatlık mesleğinin imkansız olduğunun söylenmesi ve bunun gibi birçok vaka onun hayatında büyük kırılmalara vesile olmuştur.

 

Kitabın ilerleyen bölümlerinde; hayallerinin yıkılmasıyla okulu terk eden Malcolm’un başka bir şehirde yaşayan baba bir ablasının yanına taşınması, yeni hayatında kimlerle tanıştığı, hangi işlerle uğraştığı, ahlaki bakımdan hayatının en kötü anları, hapishaneye girmesi, ardından Elijah Muhammed’in tanıttığı İslam’a girmesiyle hala hapisteyken kendisini geliştirmek için nasıl çabaladığı, hapisten çıktıktan sonra X soyadını alması, Nation of Islam bünyesinde yıllarca Elijah Muhammed’in sağ kolu oluşu, vaiz olarak büyük bir başarıya ulaşması ve bu dönemde yaptığı ırkçılık söylemleri yer almaktadır.

 

Kitabın sonlarına doğru ise; Nation of Islam’dan dışlanmasıyla hakikate doğru yolculuğunun başlaması, evliliği, Muhammed Ali ile olan dostluğu, hac sonrası kendisinde, duygu ve düşüncelerinde oluşan değişiklikler, ırkçılık söylemlerinden vazgeçmesine rağmen medyanın suçlamalarından kurtulamaması, Orta Doğu, Avrupa ve Afrika ziyaretleri, Amerika’da yaptığı son konferanslar, üzücü bir hadise olan suikastinin nasıl gerçekleştiği ve cenazesinin nasıl defnedildiğinden bahsedilmektedir. Bir insanın her an öldürüleceğini bile bile yine de değerlerinden ödün vermeden, pes etmeden mücadelesini son nefesine kadar nasıl sürdürdüğü ve aynı zamanda çevresini de etkilemeye hala nasıl devam ettiği bu son bölümde gözler önüne serilmektedir.

 

Mücadeleci ruhunu daha çok küçük yaşlardayken kazanan Malcolm, çevresinde gerçekleşen adaletsizliklere karşı sesini yükseltmesi gerektiğinin farkına varmasını şu sözlerle ifade etmiştir: “Hayatımın erken dönemlerinde öğrendim ki, eğer bir şeyi istiyorsan, biraz gürültü yapsan iyi olur.” Bunu hayatının bir düsturu edinerek, inandığı gerçekler için ömrü boyunca sesini yükseltmekten hiç korkmamıştır.

 

Malcolm’un “Little” soyadı, onun Hristiyan bir ailenin içinde kendisini dinsiz olarak tanımladığı safhaya, “X” soyadı, Elijah Muhammed’in liderliğindeki Nation of Islam’ın öğretisi olan siyah ırkçılığa dayalı anlayışı (siyahların üstün olup beyazların ise şeytan olduğu anlayışı) benimsediği safhaya ve son olarak El-Hajj Malik El-Shabazz soyadı ise Elijah Muhammed ile yollarını ayrıldıktan sonra hac ziyareti sonrasında Ehl-i Sünnet inancına dayalı gerçek İslam anlayışını benimsediği safhaya tekabül etmektedir.

 

El-Hajj Malik El-Shabazz, hayatı boyunca kendisini ve çevresindekileri anlamaya çalışmış, öğrenme merakını ve azmini yitirmemiştir. Mal, mülk ve şöhretin parıltılarına gönlünü hiç kaptırmadan, yenilgilerden korkmadan mücadele etmiştir. Yaşadığı topraklarda ten renginden dolayı 400 yıldır insan yerine konulmayan bir ırkın ferdi olarak, kendisinden beklenilenin aksine, birçoklarının hızla ve kitleler halinde ana dinleri İslamiyete girmesinde öncü olmuştur.

 

Merhum El-Hajj Malik el-Shabazz insanların birlik, beraberlik, hoşgörü ile birlikte yaşayacakları dinin İslam olduğunu son nefesine kadar savunmuştur.

 

Özetle “Amerika’yı Titreten Adam” olarak anılan 20. yüzyılın en etkili insanlarından biri olan El-Hajj Malik el-Shabazz’ın sözleriyle yazımızı sonlandırıyoruz:

 

“Ben özgürlüğe inanan bir dine inanıyorum.”

 

“Şan Allah’a özgüdür! Benim olan tek şey ise günahlarım.”

 

Ruhu şad olsun.
Sümeyye Ulcay

Bir Yorum / One Comment

  1. Nezahat Derin 28/09/2020 at 17:24 - Cevapla / Reply

    Amin, Allah cc onlardan razı olsun.Her biri bir tuğla islam duvarında, binasında, bir basamak bugüne islamı taşıyan. Ne mutlu kıyamete kadar hayırla yâd edilecek birisi olabilme nimetine erişmek, dininin hizmetçisi kıl Allahım bizi ve neslimizi, bizden kabul buyur gayretimizi❤️

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Go to Top