İzcilik Nedir

İzcilik temel manasıyla din, dil, ırk ve millet ayrımı gözetilmeden herkese açık, politik olmayan, üniformalı bir eğitim programıdır. Amacı; bireyin bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel yönden gelişmesini sağlamaktır.

İzcilikte hem gönüllü, hem de disiplinli olmak esastır. Zira, bireyi 7 yaşında alıp 70’ine kadar sistemin içinde tutmak, zararlı alışkanlıklardan korumak, iyi alışkanlıklar edindirmeye çalışmak, gönüllü ve disiplinli olmayı gerektirir. Liderler usta çırak ilişkisinde veya ahilik teşkilatında olduğu gibi izcilerine örnek olurlar. Lider, yemin eden izcisinin boynuna fuları kendisi takar ve artık her sevincinde, üzüntüsünde, ihtiyacı olduğunda onun yanında olur, rehberlik yapar.

İzcilikte akran eğitimi de ön plandadır. İzciler bir diğerine güzel davranışlarıyla örnek olur, yeri gelince birbirini eğitir ve olumsuz hal ve hareketlerden uzak tutarlar.

İzcilik, milli ve manevi duyguları en güzel ve kalıcı şekilde kazandırır.

Türkiye’de İzciliğin Tarihi

Türkiye’de izciliğin 1912 yılında Galatasaray Lisesi beden eğitimi öğretmenleri Ahmet ve Abdurrahman Robenson kardeşler ile başladığı biliniyordu. Ancak 2012 yılında ülkemizde izciliğin 100. yıl kutlama çalışmaları sürerken, Federasyon Başkanımız Hasan Dinçer Subaşı’nın Beyrut’taki izcileri ziyareti esnasında eline geçen bir kitap, ülkemizdeki izcilik tarihinin yeniden yazılmasına vesile olmuştur. Çünkü bu kitap Osmanlı Müslüman keşşaflarının (keşşaf; bol bol keşfeden manasındadır ve o dönemlerde izcilik keşşaflık adı altında yapılmaktadır) bir yönetmeliği niteliğindedir.

Bu kitaba göre, ilk izcilik teşkilatı 1910 yılında kurulmuştur. Bu tarih, Çanakkale Savaşı yıllarına denk gelmektedir. Savaşta, izcilerin de vazife aldıkları, hatta üniformalarıyla cepheye koştukları görülmektedir. Balıkesir Lisesi izcilerinin Çanakkale Savaşına gidip hiçbirinin geri dönmediğini yazılı tarihten biliyoruz. Yine İstiklal Savaşında, izcilerden 5000 kişilik bir ordu kurulmuş ve savaşa katılan bu orduya bir alay sancağı verilmiştir.

Cumhuriyetle birlikte izcilik çalışmaları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış, ardından 1950 yılında Dünya İzcilik Hareketi Teşkilatı’na (WOSM), 1987 yılında da Dünya Kız İzci Teşkilatı’na (WAGGGS) üye olunmuştur.

MEB izcilik çalışmalarını okullarda yürütürken, 1991 yılında Türkiye İzcilik Federasyonu kurulmuş ve izcilik iki ayrı koldan devam etmiştir. 2012 yılında MEB izcilik teşkilatı kapatılmış ve bütün izciler Türkiye İzcilik Federasyonu çatısı altında birleştirilmiştir. Türkiye İzcilik Federasyonu, Dünya İzcilik Federasyonu tarafından Türkiye’de izcilik yapan tek teşkilat olarak tanınmaktadır.

Ülkemizde izcilik, 2004 yılından itibaren federasyon başkanımız Hasan Dinçer Subaşı ile hızlı bir ivme kazanmış, hem Türkiye izcilerinin sayısı ve niteliği artmış hem de dünya izciliği içinde söz sahibi olmuş, farklı bir yer edinmiştir.

İzci Olmanın Şartları

İzci olmanın tek şartı bunu istemek ve bu yolda gönüllü olmaktır. Yani yaşı tutan her çocuğumuz bu çalışmalara katılabilir. İzcilik 7 yaşında başlar, 18 yaşına kadar sürer: yavrukurt (7-11), izci (11-15) ve ergin izci (15-18) diye basamakları vardır. 18 yaşından sonra lider yardımcılığı, 21 yaşından sonra da liderlik başlar. Lider yardımcılığı, liderlik temel kursu, oymakbaşılık kursu, sonra da diğer temel branşların kursu alınır.
İzci olmak isteyen çocuk, adaylık nişanesi olan pembe fuları takarak izci adayı olur ve bu andan itibaren en az üç ay içerisinde ant içmeye hak kazanacak belirli davranışları edinmeye çalışır. Bu dönem içinde izci, ant ve türeyi ezberlemiş ve öngördüğü vasıflara sahip olmaya başlamışsa, liderinin onayıyla ant içmeye hak kazanır. Ant içme töreninde kulüp fuları takarak izci olur ve sorumluluğu artar.

İzciliğin Bireye Yüklediği Sorumluluk ve Kazandırdığı Ayrıcalıklar

Toplumda yüklendiği sorumluluk sebebiyle, izci olmak bireye bir ayrıcalık kazandırır. Bir ilkokul öğretmeni olarak bunu en basit şekliyle şöyle izah edebilirim: Sınıfımdaki bir öğrencim izci olmak isteyip pembe fuları taktığında, bu sorumluluğu yüklenmenin farkındalığıyla, davranışlarına çeki düzen verir. Yere çöp atmamak, yeşili korumak, sağlıklı beslenmek, arkadaşlarına yardımcı olmak, iyilik yapmak gibi pek çok örnek davranışı hiçbir uyarı olmadan gönüllü olarak yapmaya başlar. Diğer çocuklar da izci arkadaşlarının davranışlarını takip ederler. Yaptıkları herhangi bir hatayı eğer bir izcinin de yaptığına şahit olurlarsa; “Öğretmenim, izci olduğu için o daha fazla sorumluluk sahibi olmalı, o hatayı yapmamalıydı.” diyerek kendilerini savunurlar. Yemin edip kulüp fularını takan taze izci ise, artık sahip olduğu sorumluluğun farkındadır.

Ayrıca, izcilikte sadece kendisinden değil, bulunduğun öbekteki, obadaki ve ekipteki tüm arkadaşlarından sorumlu olma bilinci vardır. Sadece bireysel iyilik yetmez, hep birlikte iyi olunmalıdır. Ödülde ya da cezada “ben” yoktur, “biz” vardır.

Kısa zaman önce İzmir’de (30 Ekim 2020) yaşadığımız depremden bir örnek vermek isterim: Depremin üzerinden henüz bir iki saat geçmişti ki ergin izci ekip başı bizi arayıp ‘’Liderim, nerede yardıma ihtiyaç var? Biz hazırız gelelim mi?’’ diye sordu. Herkes henüz olayın şokunda iken onlar bir hasar almadan depremi atlattıklarını farkeder farketmez, diğer insanların yardımına koşmak için vakit kaybetmediler. Cevaben; ‘’Gelin, biz enkaz alanındayız, çadırlar kurulacak.’’ dememizin ardından hemen geldiler ve bir hafta boyunca AFAD ve Kızılay ile beraber çadır kurup yemek dağıttılar, temizlik yapıp yardım çalışmalarında görev aldılar ama yorgunluktan hiç şikayet etmediler. Çünkü gönüllü çalıştılar. Böylece, izciliğin çocuklara kazandırdığı güzel vasıflara bir kez daha yakinen tanıklık etmiş olduk.

Aynı şekilde liderlikte de aldığımız her belge sorumluluğumuzu arttırır. Bir izci yetiştirmek için önce kendimizi yetiştirme gayretimiz artar, çünkü izci liderini örnek alır.

Ailecek İzci Olmak

Biz ailecek izciyiz; ben ocakbaşıyım, eşim iki tahtalı izci lideridir, büyük oğlum 11 yaşında izci oldu, şimdi 23 yaşında bir izci gönüllüsü ve küçük oğlum ise 7 yaşında yavrukurt olarak izciliğe başladı, şimdi 15 yaşında bir ergin izci. Bizim izciliğe başlamamız büyük oğlumun vesilesiyle oldu. İzci olduktan sonra ondaki değişikliği, gelişimi ve kazanımları görünce; “Biz de başka çocukların hayatına dokunmalıyız” diye düşündük. Önce eşim başladı. Onlar kamplara gidince evde yalnız kaldım ve sonra ben de aralarına katıldım.

Bu yıl Nisan ayında Server Gençlik ve Server Genç Hanımlar’ın ortaklaşa çalışmalarıyla, salgın döneminde herkesin evinden katıldığı “Evim Kampım Olsun” isimli bir organizasyon gerçekleştirildi. Bu kampa biz de ailecek katıldık. Bu vesileyle önceden farkında olmadığımız bir gerçeği gördük; kampın normal hayatımızdan tek farklı yanı, üniforlarımızı giymekti ve izcilik bizim için artık bir yaşam tarzı olmuştu.
Örnek vermek gerekirse; belirlenmiş bir kural olmamasına rağmen herkesin kendi işini yapma sorumluluğuna sahiptir. Açıkçası, bu durum en çok beni memnun ediyor. Yemek yoksa, mutfağa giren hepimizi doyuracak sofrayı kurabilir, mutfağı benim yaptığımdan bile daha temiz bırakabilir, giymek istediği kıyafet ütülü değilse ütüleyip giyer. Aslında evimizde kimse görev tanımı yapmamıştır ama doğal bir iş bölümü vardır. Yapamadığımızda da sorun edilmez; eksiği, ihtiyacı gören bunu yapar, tamamlar. Eksikliği anlaşılmadan o ihtiyaç giderilir, dile getirilmez.

Mesleğimiz için ayırdığımız zamanların dışındaki tüm zamanları birlikte geçirmekten keyif alırız. Doğada dinleniriz. Evimize tadilat gibi meseleler için usta girmez. İzciler kendi işlerini kendileri yaparlar. Herkes kendi söküğünü kendi dikebilir. Her türlü teçhizat evimizde mevcuttur. Baba-oğul takım çalışmasıyla işler halledilir. İzcilik kendimizde olan becerilerin ortaya çıkması için güzel bir imkandır. Boya, badana, marangozluk, tesisat, berberlik, inşaat işleri ve kurban kesimine kadar ne derseniz yaparlar.

Ben de zaman içinde kendimi bir çok konuda geliştirdim. Kurban derisi yüzmeye yardım ettiğimde anneciğim şaşkınlığını gizleyemeyip; “Kızım sen karıncadan bile korkardın. Bu izcilik size neler yaptırdı.” demekten kendini alamadı. Ocakbaşı kursuna gittiğimde horoz kestiğimi anneme söylediğimde artık diyecek bir şey bulamamıştı. Ben de; “Acaba izcilik bizi nelere, hangi şartlara hazırlıyor?” diye düşünmüyor değilim bazen.

İzcilik vesilesiyle tatil anlayışımızda da değişiklikler oldu. Eskiden de pahalı otellerde tatil yapmazdık ama, güzel bir yerde hazır yemekli tatiller tercih ederdik. Şimdilerde çadır, tulum, mat, kamp malzemelerimizle her yerde sınırsız tatil yapabiliyoruz. 5 yıldızlı otellerden çok yıldızlı ormanlara doğru bir konfor geçişimiz oldu.Tüm bunları yaparken kamp planı yapar gibi tatil planımızı yaparız. Görev paylaşımından sonra, herkes kendi sırt çantasını alır çıkar.

Evimizde sorunlar konuşularak çözüme varılır. Kararlar birlikte alınır, birlikte uygulanır. Kısacası oba sistemi geçerlidir. Oba başımıza güvenimiz tamdır. “Ben” yoktur, “biz” vardır.

İzcilik Etkinlikleri

İzcilikte tüm faaliyet ve kamplar öncesi mutlaka gerekli resmi izinler alınır. Mesela günübirlik il içi bir faaliyetin yapılabilmesi için, yıllık planda yer alması ve kulüp faaliyeti olarak onaydan geçmiş olması gerekmektedir. Ancak şehir dışında yapılacak faaliyetler ve tüm kamplar için, kulüp, il temsilciliği ve federasyon vasıtasıyla İl Gençlik Spor Müdürlüğünden onay alınır. Velilerden de seyahat izin belgeleri istenir. Yapılan her faaliyette, gerekli şartları taşıyan liderlerin de bu faaliyetlerde bulunması şartı vardır. Mesela kış kampına gidiliyor ise yanlarında kış kampçılığı kursu, arama kurtarma kursu, ilk yardım kursu almış bir lider olmalıdır. Faaliyet tamamlandığında otomasyon üzerinden raporlama yapılır.

İzcilikte her biri bir eğitim fırsatı olarak, haftalık kısa süreli buluşmalar ve bilhassa açık hava faaliyetleri çok önemlidir. Faaliyetler esnasında hiç boş vakit bırakılmaz. Kamplarda uyku bile saatinde olur. Dinlenme zamanı diye ayrılmış bir vakit aralığı yoktur. Dinlenme zihnen ve bedenen olur. Zihnen yorulduklarında fiziki bir faaliyetle, bedenen yorulduklarında ise fikri bir faaliyet yaparak dinlenirler. İzciler soluk soluğa kalacakları, koşmalı, atlamalı, zıplamalı oyunları severler. Bu oyunlar onların fiziksel ve ruhsal gelişimlerine yardım eder. Lider “ne oynatacağım” sorusunun yanıtı için önce “neyi öğretmek istiyorum” sorusunun cevabını düşünür. İzcilik prensipleri ile örtüşen, güvenlik açısından sorunsuz, amaca yönelik eğitsel oyunlar oynanır.

Kamp ateşleri izcilerin eğlenirken eğitildikleri en çok sevilen etkinliklerden biridir. Kamp ateşi etrafında yetenekler sergilenir. Bireysel, ekipçe, obaca veya öbekçe sahneye çıkıp roller sunulur, puanlar alınır. Müziğin de izcilikte önemli bir yeri vardır. Müzik vesilesiyle eğlenmenin yanı sıra, daha iyi motive olur ve kaynaşırlar. Durağan geçen bir faaliyet, müzik sayesinde canlılık kazanır. İzci marşları, şarkıları, alkışları son derece önemlidir.

Kamplar

Kulüp olarak tüm küme, oymak, ve ocakların katılımiyla hem bulunduğumuz il dahilinde hem de iller arası ortak faaliyetler ve kamplar yaparak kocaman bir aile olur, uluslararası kamplarda dilini bilmediğimiz izcilerle kardeşlik kurar, her kamptan çok güzel anılar ve dostluklar kazanarak döneriz.

Çanakkale Milli Bilinç Kampında şehitlerimizin saçları varsaydığımız otların üzerine kurduğumuz çadırlarda onlarla koyun koyuna yatar, ruhlarını yanımızda hisseder, bayrağı onlardan emanet aldığımızı biliriz. Şehitlerimizin yaşadıklarını temsilen yaşar, sabah top sesleriyle uyanır, kınalanır, bir bardak mercimek çorbası ve bir tane pişi ile yola çıkar, onların yürüdüğü yollarda yürür, onların izinden gideriz.
Samsun Kurtuluşa İlk Adım Kampında İstiklal Mücadelesinin ruhunu en yakından hisseder, başladığı yerde ilk günkü gibi coşkuyla o anları yaşarız. Marşlarla sesimizi tüm dünyaya duyururuz.

Bolu Yaz Milli Kampında Bolu Aladağlar’da en güzel keşiflere tanıklık ederiz. Bolu Kış Milli Kampımızda ilk kez kar gören İzmirli izciler olarak en çok biz eğleniriz. İlk olan sadece kar görmemiz değildir. İlk kez soba gören izciler sobayı yakar ve sönmemesi için çok mücadele ederler. Kampın son günü tam soba yakmanın ilmini öğrenmişken, ayrılmak üzere olan izciler ‘’Liderim seneye de gelelim, sobayı ben yakarım‘’ diye sözler verirler. Evde sabah okula gitmek için annelerinin nazla uyandırdığı çocuklar o soğukta gece 3-5 nöbetini tutmak için lidere yalvarırlar. Nöbeti alamayınca gönül koyar, ertesi günkü 3-5 nöbeti için söz alırlar. Karda gece yürüyüşüyle biriktirilen hatıralardan ömür boyu anlata anlata bitmeyecek hikayelerimiz olur. Karda çadır kurulur, kurulan çadırda kalınır, kar mağarası yapılır. Ertesi sene tekrar gelince kar mağarası hem yapılır, hem de bir gece mağarada kalınır.

İzcilerimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Müdürlüğü ile Türkiye İzcilik Federasyonu işbirliğinde İstanbul Beykoz Kent Ormanı’nda düzenlenen Yaz İzci Kamplarını bütün yıl dört gözle bekler. Her yıl orada görüştüğü diğer illerden gelecek izci kardeşleriyle buluşma ümidi onları heyecanlandırır. Bu kamplarımızda bir izcinin ailesiyle beraber yapmasına imkanların el vermeyeceği çok çeşitli etkinlikler olur.

Biz her yıl, yaklaşık 2 ay süren bu kampın Uluslararası Kız İzci Kampı’na denk gelen haftasında kampa gitmeyi tercih ederiz. Sadece kız izcilerin ve bayan liderlerin olması nedeniyle gönlümüzce çok keyifli bir kamp yapar, kamp ateşlerimizde doyasıya eğleniriz. Kano, okçuluk, yüzme, badminton, tırmanma, bisiklet binme, at binme, oryantiring, ebru, el sanatları, yürüyüş gibi çok eğlenceli istasyonlarımız olur. İl dışından gelen izciler için kampın bir gününde Eminönü, Sultan Ahmet, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Yerebatan Sarnıcı’na ve bir başka gününde de Eyüp Sultan, Panorama, Miniatürk’e düzenlenen ziyaretler kaçırılmayacak fırsatlardır.

Bir de Sarıkamış Kampımız var. Ona sadece 18 yaş üstü izci gönüllüleri ve liderler katılabilir. Ben henüz Sarıkamış Kampına gidemedim. Şartlarının çok zor olduğunu giden arkadaşlarımdan duydukça bu yıl değil de seneye gideyim diye niyet ediyorum ama henüz nasip olmadı. Giden arkadaşlarımdan dinlediğim kadarıyla, bir izcinin yaşayabileceği en güzel ve mutlaka gidilmesi gereken bir kampmış. Bu yıl salgın nedeniyle gerekli tedbirler alınarak kamp yapılırsa -ki inşallah yapılır- bana da bu yıl gitmek nasip olur diye ümid ediyorum.

Yine kendim gidemediğim ama uluslararası katılım için yeterlilik şartları tutan bir izcimi göndermekten gurur duyduğum Bosna Hersek Kampımız var. İki hafta boyunca bizim olan topraklarda milli duyguların tazelendiği, buram buram tarih kokan bir kamp olduğunu biliyorum. Liderlerin katılabilmesi için gerekli olan şartları tamamlayıp gidebilmeyi çok istiyorum inşallah.

Her kamp izci için yeni arkadaşlıklar, yeni tecrübeler, yeni kazanımlar demektir. Her kamptan yorgun ama inanılmaz mutlu dönülür. Ve son kamp ateşinden alınan kömürler aslında bir sonraki kampa gitmek için niyet etmek demektir.

Ve bütün izciler bilir ki: İzci kamp yaptığı sürece yaşar. İzcilik anlatılmaz yaşanır.

Emine Özdemir- Ocakbaşı, İzmir Asil Gençlik Spor ve İzcilik Kulübü