“…Kulları içinde, Allah’tan ancak âlimler/bilginler korkar...”

Fatır; 28

(Bu âyet-i kerîmede, Allah’tan ancak âlimlerin korktuğu bildirilerek, onların gönülleri okşanmakla beraber, sorumluluklarının büyük olduğuna da işaret edilmektedir. Çünkü Allah’ın yüceliğini gereği gibi bilip O’na saygı gösteren ve emirlerine uygun yaşayanlar gerçek âlimlerdir. Onlar, mü’minleri kıbleye yönelttiği gibi, ifade ettiği anlamıyla da tevhide yöneltirler.)

Onlar, halk anlamadı, dinlemedi, bilmedi gibi kısır mazeretler arkasına sığınamazlar. Görevlerini tıpkı Peygamberler gibi, varisleri olma noktasından hareketle, yerine getirmeye çalışırlar.

Günümüz alimleri için bu sorumluluk eski zamanlardakinden çok daha zor ve çetrefilli olsa gerektir. Çünkü zamanımızda insanoğlunu, tabiri caizse ayartacak pek çok heva ve heves, cazip günahlar, renkli ve cafcaflı pek çok haram mevcuttur. Onlara bir meseleyi anlatmak için güncel olarak kullanılan dili, argümanları, materyalleri, delilleri, kullanmak icap eder ki dikkatler çekilebilsin, gönüller uyanabilsin, şuurlar açılabilsin, sözün kıymeti anlaşılıp, kalplerde yer edinebilsin.

Bunun en güzel örneklerini veren ise Merhum Prof. Dr. M. Es`ad Coşan R.Aleyh`dir kanaatimizce. Onda bir meseleyi anlatmak için o kadar çok malzeme vardır ki; anlamamak neredeyse imkansızdır. Sade ama doyurucu bu örnekler, herkesin anlayacağı dilden ve günümüze has ifadelerle verilmiştir.

Merhum Prof. Dr. M. Es`ad R.Aleyh`in bizzat kendisinin tabiriyle “Eski Kitaplarda Olmayan Benzetmeler” diyerek verdiği örnekleri içeren yazımız, merhum Hocaefendinin bu yönünü ilmi yönden ele alan bir yazı değildir. Ancak sohbetleri esnasında verdiği güzel örneklerden mest olmakla, kulağımıza çarpan ve bize hoş gelen, aklımıza ve gönlümüze kazıdığımız, mis kokulu bir demet sunmaktan ibaret bir çaba olarak değerlendirilmesini rica ederiz.

Günümümüzde yıllık izin, bütün yılın yorgunluğunu atmak için güzel bir fırsat olarak kabul ediliyor. “Dinlenmek iş değiştirmektir” düsturunu benimsemiş M. Es`ad Coşan R.Aleyh Ramazan`a atıfta bulunarak yıllık izine bambaşka bir boyut kazandırıyor;

  • Ramazan; Bir ay yıllık izin değil, bir ay yıllık eğitim.  

Recep ayı ile başlayan üç aylar araba örneğiyle anlatılırsa ne olur? Gayet akılda kalıcı olur;

  • Recep ayında oruca başlamak Ramazan`a hazırlık, tıpkı hızla giden bir aracın frenine basmak gibidir. Nasıl ki hızla giden bir araba, frene bastığınız anda hemen duramaz biraz sürüklenir öyle durur. İşte Recep ayında, nefisler frenlenir, Şaban ayında hız keser, Ramazan`a hazır hale gelir..

Sünnetler hayatımızın ışığı, onları öyle yaşamalıyız ki, tıpkı;

  • Çayın içinde şekerin eridiği gibi sünnetlerde erimeliyiz.

İman ancak Allah`a imandan sonra Resüne iman ile ve onu ilan etmek ile tamam olur;

  • Lailahe illalah Muhammedur Resulullah; Allah`ın rızasının şifresidir. Sadece Allah`a inanmak yetmez, Resulullah`a da inanacaksin. Bu sözü söyledin mi herşeye sahip olursun. Tipki bazi kapıların şifreleri olduğu gibi, ancak o şifreyi tam olarak girersen kapı açılır, yoksa açılmaz.

Kitaplarda pek çok Müslüman tarifi var. Müslüman yalan söylemez, Müslüman zina yapmaz, Müslüman harama bakmaz vs. Bakın hocamız kamil bir Müslümanı nasıl tarif ediyor;

  • Gece en iyi derviş, gündüz en iyi iş adamı. Dünya ve ahiret dengesi tam bir Müslüman böyle olmalı.  

İhlas her işi Allah rızası için yapabilmektir. Evet öyledir ama bir de modern zamanlarda ihlas nasıl tarif edilir bakalım;

  • Araba var motoru yok. Namaz var ihlas yok. Araba motorsuz olmazsa, namaz da ihlassız olmaz. Yani her iş Allah rızası için yapılmazsa kıymeti olmaz.

İbadetlerin kabul olma şartı sizce nedir;

  • Bazı yiyecekleri bozulunca yiyemiyoruz. Neden çünkü yenilebilir özelliklerini kaybetmiştirler. Bunun gibi ibadetlerin de püf noktaları, kabul olma şartları var. Bu şartlar olmazsa ibadetler kabul olmaz.

Ailede bütüncül eğitimin sınırları ve nasıl olması gerektiği yine güncel bir örnekle veriliyor;

  • Hanım namazda, bey sarhoş veya günah yolunda; tıpkı arabanın tekerlekleri gibi, biri dönüyor, biri duruyor. Yarısı canlı, yarısı ölü.  

Örnek almak, örnek olmak, hayırda öncü olmak her müslümanın şiarı olmalı. Müslüman yanlışları ve yanlışlıkları da bilmeli ki, ondan kaçınabilsin. Kötü iyinin zıttıdır. Bazen iyiyi anlamak kötüyü bilmekten geçer. Bazen bir şeyi anlatmak için en tersinden, en can alıcı noktadan vurmak gerekir;

  • Peygamberimiz (sas) Yahudilerin kıblesinden yüz çevirmişti. Kıble için bile kafirlere uyulmazken, günahlar için nasıl uyulur.

Öğrenciliğimiz yıllarında okul kitaplarımızda bolca “tabiat ana” kelimesini görürdük. Hocamız bu “tabiat ana”, “tabiat kanunları” vs. gibi sözlere, müthiş bir karşılıkla hazırdır;

  • Allah kör bir tabiat kuvveti değildir.

Hiç kilim dokudunuz mu veya iğne ile bir oya yapıp, yünden bir kazak ördünüz mü? Nasıl bir sabır ve gayret ister bu işler, bilir misiniz? Laf ile peynir gemisi yürümez, ama sabırla koruk, helva olur;

  • Tebliğ kilim gibidir, nasıl ki kilim bir tek düğümden oluşmaz, zamanla ve sabırla milyonlarca düğümden oluşur. Tebliğ de öyledir, hemen bir defada olmaz, sabırla, ilmek ilmek düğüm atılacak.  

1000 aydan hayırlı Kadir gecesi için söylenilecek başka söz var mıdır:

  • 83 yıllık ömre bedel bir gecedir. 83 yıl insan gece gündüz ibadet etse, uyumasa bile yapamaz; bir Kadir gecesi o kadar kıymetlidir.  

Gözümüzün nuru namaz ve gönlün kıblesi, o güzel gönüllü insanın dilinden şöyle dökülür;

  • Namaza dururken Kâbe’yi gözünüzün önüne getirdiniz ama gönlünü Allah’a döndür bakalım, nasıl olacak?  Hocam bu gönül nerede? Vitesi nerede? Direksiyonu nerede? Nasıl döner? Gönlünü Allah’a döndüreceksin. Dünyadan çevireceksin, Allah’a döndüreceksin. Namaz bu. İnsan durduğu yerden “bal bal” dese ağzı tatlı olmaz. Bir şeyi hissetmediği zaman, yaşamadığı zaman kıymeti olmaz. Namaz müminin miracıdır.  

Hangimiz hatadan beriyiz. Ama cezaya müstehak kul isek ve bize bir fırsat daha verilmişse ne yaparız;

  • Trafikte yanlış bir şey yaparsınız. Polis sizi durdurur, ceza keser, şu kadar para ceza vereceksiniz der. Sonra da halinize acır, hadi bir seferlik affettim bir daha olmasın deyince nasıl sevinirsiniz. İşte Allah da bu mübarek gecelerde cezaya müstehak olan biz kullarını affeder.  

Hadislerde kötü huyların yapılan amelleri silmesinden bahsedilir. Hocamız bunu, konunun daha iyi anlaşılması için, elimizin altındaki malzemelerden bir örnekle açıklamayı uygun görür;

  • Balın içine sirke koyarsanız, balın terkibini yok edersiniz, bal; bal olmaktan çıkar. Kötü huylar da insanın amelini öyle mahveder.  

Yalan bütün kötülüklerin başıyken ve Peygamberimiz (sas) şaka bile olsa yalan söylememizi men etmişken 1 Nisan da nedir;

  • Bir nisan; Yalan söyleme günü.

Mübarek geceleri isimlendirme konusunda son kararımız;

  • Bizde kandil yok, kandili ihya etmek yok, geceyi ihya etmek var, geceyi ihya edin. İnsanlar gecelerin ismini unuttu, Miraç gecesini, Berat gecesini, Regaip… gecesini kutlayın.

Ne dediğini ve nasıl davranacağını, kime uyacağını bilmeyen Müslüman mı olur;

  • Tezatlı Müslüman olmayın… Bir tarafı yanar, bir tarafı döner olmayın, dört başı mamur Müslüman olun. 

Bilmece sorarak konuya dikkat çekme, büyük küçük herkesin öğrenmesini sağlar;

  • Bir bardak suyun üstünde ne vardır, altında ne vardır?  El-cevap; üstünde Besmele, altında Hamd. 

Farklı mürşitlere bağlılık hiç de öyle anlaşılmayacak şey değildir;

  • Farklı cemaatlere bağlılık; farklı fakültelere gidip, farklı hocalardan ders almak gibidir. Veya, proteine, sebzeye, vitamine ihtiyacımız olduğu gibi zenginlik ve çeşitliliktir.

Derleyen; Rabia Yener, Saadiyye Eryılmaz