“Cihan bağında ey âkil, budur makbûl-i ins ü cin
Ne’kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.”

Uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızın yaşadığı şehre gittiniz, bu akşam görüşmeyi umuyordunuz ama size bu akşam müsait değilim dedi, zaten kırk yılda bir görüşüyorsunuz, onda da müsait değilmiş diye kızdınız.

Haftasonu bir programa davetlisiniz ama çocuklara bakacak birine ihtiyacınız var, annenizden bir kaç saatliğine çocuklarınıza bakmasını rica ettiniz ve duyduğunuz cevap maalesef bugün bakamam olduğunda içerlediniz, bir daha da annemden böyle bir şey istemem diye kendi kendinize söz verdiniz.

Ya da arkadaşınız hadi tatlı yemeğe gidelim dedi, ama siz de diyettesiniz, hayır derseniz alınacak, gücenecek diye istemeye istemeye evet dediniz ama baklavayla beraber suçluluk çiğneyip pişmanlık yuttunuz.

Bunun gibi sayısız örnek var hayatımızda. “Hayır”ı demek de duymak da bize hiç kolay gelmiyor. Hayır dediğimizde karşımızdaki kişiyi, ya da onunla ilişkimizi kaybetmekten korkuyoruz. Bu korku çok erken dönemlere, belki bebekliğimize kadar gidiyor. Hayır demenin zorluğu arttıkça evetlerimizin de neşesi kaçıyor, şarkıdaki gibi mecburen, mecburen, mecburiyetten oluyor. İlişkilerimiz yüzeyselleşiyor, kırılganlaşıyor. Tam tersi olmasını bekliyorduk halbuki, istemediğimiz halde evet diyor kendimizden fedakarlık yapıyorken o ilişkinin bekasını düşünüyor, yakınlığı, mutluluğu umuyorduk.

Benzer şey hayırı duyduğumuzda da oluyor. Hayırı duymak da söylemek kadar zor. Bazen hayırı duymanın zorluğundan korktuğumuz için istemekten vazgeçebiliyoruz. Bu bizi yalnızlaştırıyor, yabancılaştırıyor. Bazen de hayır için bir alanımız olmadığı halde isteyebiliyoruz. Daha doğrusu istediğimizi düşünüyor ama aslında talep ediyoruz. Hayıra yerimiz olmadığında, karşımızdakinden isteğimiz mecbur bırakan bir talebe dönüşüyor. Karşımızdaki kişi bu talep karşısında doğal bir tehdit hissedip reddedebiliyor ya da mecbur hissedip kabul edebiliyor. Bizi kaybetmekten korktuğu için, hayır demenin imkansız olduğuna inandığı için, hayır derse kötü bir insan olacağını düşündüğü için istemeye istemeye evet diyor, istemeye istemeye bize istediğimiz şeyi veriyor. Peki gerçekten istediğimiz bu mu? Hayır diyebilmek ve hayırı duyabilmek neden bu kadar zor, daha kolay olamaz mıydı?

Aslında daha kolay olması mümkün, hayır kelimesinin ağırlığını hafifletecek, ilişkileri güçlendirecek, derinleştirecek, nefes aldıracak, hayatımızı canlandıracak bir sır vereceğim size, “Her hayırın içinde bir evet vardır.” Bir yakınım benim bir isteğime, ihtiyacıma hayır dediğinde kendisinin başka bir ihtiyacına evet diyordur. Mesela arkadaşınız sizinle o davete gelmeye hayır dediğinde, yalnız kalma ihtiyacına evet diyor olabilir. Bana o sırada hayır diyebiliyorken benim hayırı kaldırabilme olgunluğuma ve ilişkimizin hayırları taşıyabilme gücüne güveniyordur. Bana hayır derken kendine evet diyordur. Muhtemelen böyle candan bir hayırı mecburi bir evet’e yeğleriz pek çoğumuz. Bunu yeğliyor olmamız hayırı duyduğumuzda üzülmeyeceğimiz anlamına da gelmez, sadece ilişkimizde hayırlara da yer açabildiğimiz anlamına gelir. Hayırlara, evetlere, kendi ihtiyaçlarımıza ve karşımızdakinin ihtiyaçlarına yer olan bir ilişkide; “hayır”ın bize değil, o anki isteğimize geldiğini kabul etmek biraz daha kolaylaşır.

Hayırı kabul edebilme hürriyetine daha kolay isteyebilme imkanı da eşlik eder. İsterken karşımızdakinin mecburiyetten evet demeyeceğini, dolayısıyla isterken yük olmadığımızı bilmek ilişkilerimize bir genişlik ve derinlik kazandırır. Rahatça isteyemediğiniz bir ilişkiyle rahatça isteyebildiğiniz bir ilişkinin farkını düşünün.

Hayırı duymayı kabul edebildiğimizde, hayır demek de kolaylaşıyor. Hayır diyebildiğimde de duymak daha kolay oluyor. Esneyebiliyorum, ilişkilerimin esneyebilme gücünü görüyorum. Hayırı duyuyorum ve ilişki içinde kalabiliyorum, hayır diyorum ve ilişki içinde kalabiliyorum, kalabiliyoruz. Başkasına hayır derken, kendime dair bir ihtiyaca evet diyorum, bu ihtiyaçla bağ kuruyorum. Akşama gelmek isteyen misafire hayır dediğimde dinlenme ihtiyacıma ya da ailemle vakit geçirme ihtiyacıma evet diyorum, arkadaşımla o tatlıyı yemeye hayır dediğimde istikrar ihtiyacıma evet diyorum. Bu esnemeyi sağlayan en önemli malzeme merak. Her hayırın içindeki eveti, her evetin içindeki hayırı merak etmek, kendi ihtiyaçlarımızı ve başkalarının ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak; yargılamadan anlamaya çalışmak ilişkilere esnek bir sağlamlık kazandırıyor.

Havva Başgül