“Yolculuk, önce seni sözsüz bırakır, sonra da iyi bir hikaye anlatıcısına dönüştürür” demiş ünlü seyyah İbn-i Battuta. Gerçekten de başka yerleri gezip görmek, başka insanların gözleriyle dünyayı görmenizi sağlarken, farklı kültürleri ve dinleri en önemlisi de insanları tanımanın kapılarını açar bize. Kitaplarda okuduğumuz bilgileri kendi gözlerimizle görürüz. Bu sebeple seyahat notları önemlidir bizim için. Bir ülkeye başkasının penceresinden bakmamızı, o ülkede yaşayan insanları, kültürünü, örf ve adetini, daha iyi anlamamızı sağlar.

Bu düşüncelerle, eğitim maksadıyla Japonya’da bulunan kızını ziyarete giden bir kardeşimize orada bulunduğu kısa süre içinde edindiği izlenimleri sorduk. Sizi söyleşimizle baş başa bırakıyoruz.

Japonya’ya gittiğinizde dikkatinizi çeken ilk şey ne oldu?

Bizim Japonya gezimiz Narita Havaalanı ile Tokyo arasında geçti. Her yolculuğa çıkarken yaptığım gibi, gitmeden önce Tokyo’nun nasıl bir şehir olduğunu internetten araştırdım. Tokyo’ya “Doğunun Başkenti” denildiğini ve 38.5 milyon kişinin yaşadığı dünyanın en kalabalık, en büyük ve en pahalı kenti olduğunu öğrendim. Gerçekten öyleydi; inanılmaz kalabalıktı. Diğer büyük şehirlere göre kıyasla makul fiyatlarda restoranlar bulunurken, meyveler çok çeşitli olsa da fiyatları çok yüksekti. 

İlk dikkatimi çeken, havaalanından başlayan ve tüm Tokyo’da devam eden temizlik anlayışları oldu. Evde ayakkabı giymemeleri, mağazaların giyinme kabinlerine girerken ayakkabılarını çıkarabilecekleri bir basamaklı platform kullanmaları, havaalanında giyinme-soyunma kabini ve mescit olması, temizlikleri, kadını ve erkeğiyle, yüzünüze çok bakmadan hafif eğilerek mütevazı bir şekilde konuşmaları, nefis terbiyelerine ve çok iyi eğitilmiş egolarına güzel bir örnek teşkil ediyordu.

Hoşuma gitmeyen şeylerin başında şehrin aşırı kalabalık oluşunu söyleyebilirim. Sakin saatlerde dışarı çıktığımız halde sokaklarda yürümekte zorlandık. Ayrıca reklam panolarını ve yazıları çok abartılmış bulduk. Bu durum hem binaların görüntüsünü bozuyor ve hem de gözü yoruyor.

Diğer hoşuma gitmeyen şey ise; kalabalık saatlerde metroya bindiğinizde, beyaz eldivenli bir görevlinin her an sizi metroya itekleyip, arkanızdan kapıyı kapatabileceğini öğrenmek oldu. Neyse ki biz şanslıydık, sadece uzaktan gördük.

Japonların sağlıklı yaşam ve sağlıklı beslenme konularına dikkat ettiklerini biliyoruz. Siz bu konuda neler söylersiniz?

Bence Japonlar çok sağlıklı besleniyorlar, bildiğiniz gibi en çok suşi, balık, deniz ürünleri, sebzeli taneli çorbaları seviyorlar. Sebzeleri çok pişirmeden tüketiyorlar. Sabah kahvaltısı balıklı, az salata ve değişik soslardan ve çorbadan oluşuyor.

Malum Japonya deprem bölgesi, zaman zaman çok büyük depremler oluyor. Siz çok kısa bir süre kalmışsınız ama, kaldığınız sürede hiç deprem oldu mu? Sivil savunma konusunda neler yapılıyor?

Depremler çok sık yaşanıyor, biz de sürekli internetten günlük deprem, tsunami vs güncellemesi yapan jma.go.jp sayfasından uyarıları takip ettik.

Kızım orada bulunduğu sürece birçok defa deprem olmuş ama biz orada iken olmadı. Herkes hem çok bilinçli hem de binalar depreme dayanıklı. Ayrıca tedbirler de alınmış, mobilyalar sabitlenmiş mesela. Ancak en büyük tehlike depremden çok sonrasında olabilecek tsunami, elektrik ve su kesintisi. Bu yüzden de her evde acil kullanım için su bulundurulması tavsiye ediliyor.

Hiç Müslüman Japonlarla karşılaştınız mı? Diğer insanlarda İslam’a karşı olumsuz bir davranış hissettiniz mi?

Müslüman Japon’a orada rastlamadım ama Konya’da yıllar önce Mevlana anma törenlerinde karşılaşmıştım o zaman çok nazik bulmuştum Japonları. Gezi süresince ise çok saygılı oldukları için hiç olumsuz bir davranış, ya da yabancılık, ayrımcılık hissetmedim.

Tokyo Camisi’ni ziyaret edebildiniz mi? Gözlemlediğiniz kadarıyla cemaatinden bahsedebilir misiniz?

Tokyo Camisi çok güzel ve Osmanlı mimarisi tarzında inşa edilmiş. Mimarı Diyanet Center of America’nın da mimarı olan Muharrem Hilmi Şenalp. Hem cami hem de kültür merkezi olarak işlev görüyor.

Her ülkeden gelen Müslümanlara hizmet veriyor. Ayrıca sık aralıklarla dışardan ziyaretçi kabul ediyor. Mesela bir defasında huzur evinden bir otobüs dolusu ziyaretçisi vardı ve ziyaret eden bayanlar saygıdan başlarını örtmüşlerdi. Ziyaretçilere alışkın olan cami imamı camiyi tanıtıp bilgi veriyordu.

Ramazan ayında ise herkese açık iftarlar olduğunu ve kızımın farklı ülkelerden gelen yabancı arkadaşlarıyla bir çok kez gittiklerini, çok sevdiklerini ve eşarp örtmeyi de ihmal etmediklerini duymuştum.

Japonya teknolojisi ile bilinir. Gözlemlediğiniz kadarıyla teknolojinin kullanıldığı ilginç alanlar var mı?

İlk olarak havaalanında gördüğümüz tuvaletler dikkatimizi çekti. Her kültüre göre tuvaletler var; alaturka, alafranga ve bizim “alajapon” ismini verdiğimiz teknolojik olarak gelişmiş tuvaletler.

Ancak ilginç olan şey; bizim için sorun değildi ama orda yaşayanlar için internet bankacılığı yoktu ve bankamatiklerdeki hizmetler de sınırlıydı.

Metro tünellerini çok gelişmiş ve ferah buldum mesela. Özellikle Londra’nın kalabalık ve dar metro tünellerinden sonra, hem çok geniş olmasını, hem de yeraltını alışveriş, kafe, restoran ve dinlenme yerleriyle donatmalarını şaşkınlıkla izledim. Tokyo’da iki dünya var sanki; biri yer üstünde diğeri yer altında. Son derece modern binaların yanında tarihi binaları, köprüleri, körfeziyle kesinlikle görülmesi gereken bir şehir ve medeniyet diyebilirim.

Teknolojinin hayatın her alanıyla entegre olmasına bir başka örnek olarak ise, restoranlardaki insansız servis hizmetini söyleyebilirim. Oturduğunuz masanın kenarındaki tabletten dilediğiniz zaman ara ara verdiğiniz siparişiniz raylı bir sistemle masanıza geliyor. Yine masaya monte edilmiş sıcak su vanasını açıp dilediğiniz kadar yeşil toz çaydan içebiliyorsunuz.

Japonların ahlaki hakkında okuyucularımıza fikir verebilecek ilginç bir anınız var mı?

Japonlar saygılı, hürmetkar, nazik ve sessizler. Tapınak gezisi yaptığımızda, oradaki geleneksel kıyafet giymiş bir kaç bayanla resim çektirmek istedim. Rehberimiz hemen engel oldu, “Ne olur onlardan böyle bir şey istemeyin, buraya ibadet için gelmişler ve rahatsız edilmek istemezler. Böyle bir şey isterseniz asla kırmazlar, kabul ederler ama bu onları çok üzer.” dedi. Yani nezaketlerinden hayır diyemiyorlarmış.

Tapınağa gelen ziyaretçiler orada asılı kağıtlara dua ve dileklerini yazıp aşmışlar. Herkes kendi dilinde dua yazmış. Biz tabi ki bu geleneğe uymadık ama oraya gelmiş ve gelecek olanların hidayete ermeleri için dua ettik.

Ayrılık günü geldiğinde kızımın kaldığı yurttan ayrılırken, tıpkı bizim büyüklerimizin misafirleri bahçe kapısına kadar uğurladıkları gibi bizimle vedalaştılar. Sadece su dökmediler o kadar.

Japon evleri çok sade ve küçük oluyor. Peki oteller nasıl?

Kaldığımız otel çok temiz güzel bir oteldi. Her türlü ihtiyaca hitap eden fonksiyonel ama gerçekten normal otel odalarına göre çok küçüktü. Kapıdan bir kişi ancak geçebiliyordu. Dolayısıyla bu konuda da bize göre tutumlular diyebiliriz.

Helal lokanta bulabildiniz mi? Japonya’da ne yenir?

Zaten deniz ürünü satan lokantalar çoğunlukta olunca, kısa süreli bir gezi için sorun olmadı. Biz hazır gitmişken sabah akşam suşi yemek istemiştik ama çok güzel balık lokantaları da vardı. Mesela Manhattan Fish Market en güzeliydi ve helal bir lokantaydı. Sanırım Avustralya, Amerika, Malezya, Singapur gibi birçok yerde de şubesi var.
Ayrıca halalinjapan.com sayfasından Japonya’daki helal restoranların bilgilerine erişebilirsiniz.

Japonların güneşten korunmaya çok dikkat ettiklerini biliyoruz. Bu yüzden kılık kıyafetlerine denize girerken bile çok dikkat ediyorlar. Giyim tarzlarını siz nasıl buldunuz?

Son derece modern, şık ve bakımlı buldum. Kılık kıyafetlerinden gündemde neyin moda olduğunu hemen anlayabiliyorsunuz. Cilt bakımına ve beyaz kalmak için güneşten korunmaya çok dikkat ediyorlar. Birçok kişi sıcaktan korunmak için şemsiye ve maske kullanıyor. Şemsiye işini o kadar ciddiye alıyorlar ki bazı otellerin önünde şemsiye kiralama istasyonları bile var.

İlk kez gittiğiniz bir ülkeye karşı bazı beklentiler veya önyargılar olabilir insanda. Kısa bir ziyaret de olsa Japonya sizin beklentilerinizi karşıladı mı veya önyargılarınızı değiştirebildi mi?

İçimde bir Asya ülkesini görme merakı olsa da çok fazla beklentim yoktu. Ama Japonya’yı hem çok beğendim, hem çok şaşırdım. Bir Müslüman olarak İslam dininin yaşanabileceği örnek bir ülke olduğunu hissettim. 

Mütevazı duruşlarından çok etkilendim, dünyada farklı medeniyetler de varmış dedim. Her ülkenin, her dilin, her kültürün başka bir dünya olduğunu, Yüce Rabbimizin sonsuz güzellik ve zenginlikte nimetleri olduğunu düşündüm. Günümüzde her şey gösteriş ve reklamdan ibaret olduğu halde onlar buna hiç ihtiyaç duymadan en öne geçmişler, çok çok önden ilerledikleri için görememişiz belki. Onları değil de, Amerika’yı, Avrupa’yı örnek almışız maalesef.

İzlenimlerime göre Müslüman aileler evlatlarını rahatlıkla Japonya’ya eğitim için gönderebilirler. Genel olarak suç oranları çok düşük olduğundan özellikle bayanlar için çok güvenli bir ülke diyebilirim.

Allah (c.c.) şükrümüzü ve farkındalığımızı arttırsın. Amin.

Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz.

Akwa- 2017