Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla,

Benzer acı tecrübelerden, benzer zorluklardan geçen insanların birbirlerinden çok farklı tepkiler verebildiğini görmüşüzdür. Bazılarımız tereyağından kıl çekercesine yaşarken, bazılarımız hayatın neredeyse her aşamasında çok zorlanır. Peki tereyağından kıl çekercesine yaşayanların sırrı nedir? Hangi özellikleri hayatı onlara kolaylaştırıyor?

Güncel araştırmalar bu soruya özşefkat cevabını veriyor, yani kendi kendimizle nazikçe, ilgiyle, şefkatle dost olabilme becerisi. İçimizden yükselen ve bize “yalnız değilsin” diyen “zorlanıyorsun ve zorlanman normal”, “geçecek”, “iyi şeyleri hak ediyorsun” diyen o nazik ve şefkatli ses. Bu ses sayesinde acımıza gömülüp kendimizi diğer insanlardan uzaklaştırmıyor, “gözyaşıymış insanın insana rabt olduğu cevher” diyen şiirdeki gibi, acı aracılığıyla da insanlığımızla ve tüm insanlıkla bağ kurabiliyoruz; kendi kendimize güçsüz hissettiğimiz için kızmıyor, acziyetimizi, acı çekmeyi, başarısız olmayı şefkat ile kabul ediyoruz. Acziyetimizi, eksikliğimizi yüce bir şefkate teslim ediyoruz. Duygularımızı eleştirmeden, olduğu gibi kabul etmek, acı çeksek, kızsak, üzülsek bile kendimizle bir barışı da beraberinde getiriyor.

Duygularımızı eleştirmek ise, o duyguları kördüğüm yapan şey oluyor. Özlemenin kendisi değil, bu duygunun, “Onu nasıl hala özleyebilirsin” yargısıyla düğümlenmesi; kıskanmanın kendisi değil, bu duygunun “ne hakla kıskanabilirsin” yargısıyla düğümlenmesi; yorulmanın kendisi değil, yorgunluğun “nasıl bir anne çocuğundan yorulur, sıkılır” eleştirisiyle düğümlenmesi, yalnızlığın kendisi değil “yeterince çaba harcamadığın için yalnızsın, acı çekiyorsun” hükmüyle düğümlenmesi, zorlanmanın kendisi değil, “bu kadar zorlanan bir tek sensin, bak herkes gayet de iyi idare ediyor” mukayesesiyle düğümlenmesi durumların içinden çıkılmaz bir hal almasını sağlıyor. Araştırmalara göre içsel eleştirileri beynimiz fiziksel bir saldırı gibi karşılıyor. Tehlike anında amigdalamız vücudumuza kortizol ve adrenalin hormonlarını yükselten bir sinyal veriyor, bu da hızlıca kaçabilmemizi, savaşabilmemizi ya da donup kalarak kendimizi koruyabilmemizi sağlıyor. Fiziksel tehlike anında ortaya çıkan savaş-kaç ya da don mekanizması, psikolojik tehdit ve tehlikelerde de açığa çıkıyor. Bir başkasından ya da kendimizden gelen duygusal saldıralar karşısında fiziksel saldırılara verdiğimiz tepkilerin aynısını veriyoruz.

Özeleştiri, stres hormonu olan kortizolu tetikliyorken, kendi kendimize şefkatli davranmak ise oksitosin hormonunu tetikliyor. Yüksek düzey oksitosin hormonu, güvende, emniyette, insanlarla bağlantılı, nazik, cömert ve başkalarına ve kendimize karşı sıcak ve şefkatli hissetme eğilimimizi artırıyor. Kendi kendimize yüce bir şefkati kabul etmek için izin verdiğimizde çevremize karşı daha açık ve esnek, daha güvenli ve daha az savunmada oluyoruz. Emniyette hissetmek ve savunmada olmamak (gerçek bir tehdit yoksa) enerjimizi açığa çıkarmaya, potansiyelimize çıkmaya, çiçeklenmeye ve zırhların dikenlerin ötesinde insanlarla gerçek, derin ve açık bir iletişime kapı açıyor. Araştırmalar sonucunda ilginç bir şey bulunmuş; kendi kendimize şefkatle dokunduğumuzda ve durduğumuz yerde hafifçe sallandığımız zamanlarda, oksitosin seviyesi artıyor, kortizol azalıyor ve kardiyovasküler sistemimiz rahatlıyor. Bir annenin bebeğini kucaklayıp, hafifçe sallamasının bebekte yarattığı rahatlama gibi.

İsterseniz beraber bir deneme yapabiliriz:

Sonsuz merhamet ve şefkatli Allah’ın adıyla;

Elinizi kalbinize koyarak, kalbinize odaklanın, şu anda nasıl hissediyorsunuz fark edin. Bir yandan ufak ufak sallanabilirsiniz durduğunuz yerde. Derin bir nefes alın, yavaşça bırakın. O yüce şefkati kalbinizde hissedin ve derin bir nefes alın, şefkatin nefesinizle beraber kalbinize, kalbinizden tüm vücunuduza yayılmasına izin verin.

Aynı şeyi zorlandığımız bir zamanda da deneyebiliriz, bir yandan elimiz kalbimizde hafif hafif sallanıyor ve kalbimize doğru şefkati nefes alırken; çok şefkatli ve ilgili bir arkadaşımızı, onun bizle konuştuğunu hayal ederek, kendimizle öyle dostça bir konuşma yapmayı deneyebiliriz, kendimize şefkati kabul etmek için izin verebiliriz.

Havva Başgül