Ciddi uzmanlık gerektiren, hatta insan sağlığını doğrudan etkileyen konularda, sosyal medya köşelerinden koca koca TV kanallarına kadar, hakkında bilen bilmeyen herkesin görüş beyan ettiği/edebildiği bir dönemde yaşıyoruz. Yeni nesil kablosuz haberleşme teknolojilerinin günümüzdeki adı olan 5G de, özellikle Covid-19’la ilgili iddialar sonrasında bundan nasibini aldı. İnsanların bugüne kadar heyecanla bahsettiği 5G, bazı endişe ve soru işaretlerine sebep olmaya başladı. Bu yazıda 5G’nin ne olduğu ile ilgili genel bir çerçeve çizmeye ve hakkında öne sürülen iddiaları cevaplandırmaya çalışacağız.

1980’lerde 1G, bugün ise 5G olarak gündemimize giren G’ler mobil haberleşme teknolojilerindeki nesilleri temsil ederler. Bu sebeple İngilizce “generation” kelimesini temsilen G harfi ile adlandırılırlar. Yeni bir nesil demek, kullanıcıya devrim niteliğinde gelişmeler sunabilecek teknolojiler bütünü demektir. Bunun yanı sıra bir nesil kendi içerisinde de evrilir ve gelişir. Mesela bir 4G teknolojisi olan LTE geliştirilmiş ve bir süre sonra yaklaşık 5 kat daha hızlı veri haberleşmesi sağlamak iddiasıyla LTE-Advanced olarak kullanıma sunulmuştur. Türkiye’de adına 4.5G denilen bu teknoloji aslında hala 4G ailesinin bir parçasıdır. Çok detaya girmeden öncelikle bu nesil geçişleri günümüze kadar nasıl oldu, hep birlikte bir göz atalım.

İlk mobil haberleşme jenerasyonu (1G) ses iletişimini sağlayan analog haberleşme teknolojilerinden oluşmaktaydı. Yani bu nesil içinde çıkan telefonlarla sadece konuşabiliyor, kısa mesaj dahi gönderemiyorduk. 2G ile beraber dijital haberleşme hayatımıza girdi. Artık mobil cihazlar veriyi dijital olarak aktarabiliyordu. Bu sayede dijital veriye çevrilebilecek herhangi bir şeyi kablosuz olarak gönderme imkanımız oldu ve bu teknolojiyi en yaygın haliyle SMS (short message service/kısa mesaj servisi) olarak kullandık. 2G’yle birlikte EDGE gibi teknolojilerle mobil internet çok yavaş da olsa ilk defa hayatımıza girdi.

3G’den itibaren ise artık odağımızda internet vardı. Daha hızlı bir internet sayesinde hem istediğimiz web sitelerine çok daha hızlı erişebilecek hem de görüntülü aramalar yapabilecektik. Görüntülü arama konusunda 3G pek yeterli olmadı, ama internet hızında bariz bir iyileşme oldu. İnternet üzerinden resim, video göndermek oldukça yaygınlaştı, sesli ve yazılı iletişimi internet üzerinden yapmayı sağlayan WhatsApp gibi uygulamalar da bu dönemde oldukça arttı. 3G ile aynı döneme denk gelen çok mühim bir gelişmeye de bu arada şahit olduk; akıllı telefonlar.

Şayet akıllı telefonlar hayatımıza girmeseydi yeni nesil iletişim teknolojilerine belki de çok fazla ihtiyaç kalmayacak ve 4G’de sunulan veri hızları bize fazlasıyla yetecekti. Fakat akıllı telefonlar, haberleşme için yepyeni bir alan açtı ve artık adına “uygulamalar (applications)” dediğimiz şeyler hızla çoğalmaya başladı. Bu uygulamalarla artık bilgisayarda yapabileceğimiz hemen her şeyi cebimizdeki telefonla yapabilir olduk. Bugün mobil cihazlarımızla, onlarca kişiyle grup görüşmeleri yapabiliyor, Dropbox gibi bulut sistemlerinde bulunan çok büyük boyutlu dosyalara erişebiliyoruz. Online oyunlar, HD video/film izlemeler, genel sosyal medya aktiviteleri artık rahatlıkla telefondan yapılabiliyor.

İnsanın sürekli daha fazlasına erişme arzusu sebebiyle eskiden hayal dahi etmediğimiz, hiç de ihtiyaç duymadığımız şeyler çoktan ihtiyaç haline gelmiş durumda ve sınırsız bir talep var. Artık yukarıda saydıklarımızı yapabilmek de yetmiyor, daha çok kalite, çok düşük gecikme ve kopmayan bir haberleşme isteniyor ve herkes evde, arabada, kalabalık ortamlarda, hatta kırsal bölgelerde dahi bu imkana sahip olmak istiyor. Sahip olamadığında ise mutsuz oluyor, dolayısıyla imkan olduğu an bunun için para ödemeye de hazır. Bu sonu belirsiz talep karşısında teknoloji şirketleri ve araştırmacılar tabii ki boş durmuyor. Özellikle Çin’in de güçlü şekilde dahil olduğu muazzam bir rekabet var, insanlar ise hiç olmadığı kadar gelişmelerle ilgili…

Tabii bu ortamda bilen bilmeyen pek çok kişi tarafından farklı iddialar öne sürüldü ve günün sonunda ciddi bir bilgi kirliliğine şahit olduk. Bu kirliliğin biraz olsun önüne geçebilmek adına önce 5G’nin teknik kısmına kısaca göz atıp daha sonra kafalarda oluşmuş olması muhtemel soru işaretlerine değineceğiz.

Daha önce de değinildiği üzere 2G’den sonraki jenerasyonların odağında, internet hızını artırmak vardı diyebiliriz. Nihayetinde 4G içerisinde 100 Mbit/s gibi hızlara kadar çıkılmış oldu. 5G vizyonu içerisinde ise artırılmış veri hızı servisinin (eMBB / enhanced mobile broadband) yanı sıra iki önemli gündem maddesi daha var. Bunlar ultra dayanıklılık-düşük gecikmeli haberleşme (URLLC / ultra reliable-low latency communications) ve yoğun makina türü haberleşme (mMTC / massive machine type communications).

URLLC servisleri sayesinde gecikme ve iletişim kopmasına toleransı çok düşük olan kritik alanlara “haberleşme” dahil olabilecek. Bunun içinde; uzaktan yapılan cerrahi uygulamalardan otonom araçların haberleşmesine kadar bir çok uygulama düşünülebilir ve düşünülüyor. mMTC ise küçük bir alanda bulunan çok sayıda cihazın birbiriyle haberleşmesi için sunulması planlanan bir servis. Artık her yerde karşımıza çıkan IoT (internet of things/nesnelerin interneti) veya IoE (internet of everything/her şeyin interneti) türü uygulamalar mMTC servisleri sayesinde mümkün olacak ve günlük hayatımızda, yaşam alanlarımızda çok daha fazla akıllı teknolojiye yer verebileceğiz.

Teknoloji sever bir kullanıcı gözüyle 5G ile gelecek herşey güzel görünüyor. Hayat boyu karşılaştığımız zahmetli şeylerin ciddi bir kısmını daha bizim için teknoloji yapacak ve biz zamanımızı daha özgürce kullanabileceğiz. Akıllı teknolojiler hayat kalitemizi yükseltecek, hatta hayatımızı kurtaracak. Örneğin, otonom araçlar ile insan hatası kaynaklı trafik kazaları belki neredeyse sıfıra inecek, trafik ışıklarından çok daha verimli bir yöntemle yolda geçirdiğimiz vakit azalacak. Hatta araçlar artık bir yaşam kabini haline gelecek ve evde/ofiste yapabildiğimiz işlerimizi rahatça arabada yapabileceğiz. Akıllı medikal teknolojiler sayesinde, hastaların doktor ziyaretleri azalacak. Bir implant ile kalp krizi gibi ölümcül hadiseler geç olmadan anlaşılıp hastaya zamanında müdahale edilebilecek. Ameliyatlar için şehirler hatta uluslararası yolculuklara gerek kalmayacak.

Örnekler çoğaltılabilir ve gelişmeleri takip eden biri bilir ki bunlar artık hayal değil, hatta çoktan uygulanmaya başlandı. Ancak tabii ki endişeler de var ve bu endişelere tamamen yersiz demek doğru olmaz fakat bilinçli bir kişinin yapması gereken, her konuda olduğu gibi bu konuda da işin uzmanlarına itibar etmektir. Burada “uzman”dan kastımız, konuyla ilgili ciddi bir ihtisas yapmış ve işin bizzat içinde bulunan kişilerdir. Kaynağı belirsiz toplama bilgilerle (ki bunların miktarı sınırsızdır), bir konu hakkında çok bilir görünüp çok konuşan kimselere asla itibar edilmemelidir.

Yazının bundan sonraki kısmını sıkça sorulan bazı sorulara ayıracağız.

1. 5G ile Covid-19 ilişkisi nedir?

Covid-19 salgınını ve hızlı yayılımını 5G’ye bağlayan iddialar oldukça ciddiyetsiz ve temelsizdir. Örneğin, Almanya gibi 5G’yi hızlı aktif eden bir ülkede salgın uzun süre kontrol altında tutulmuşken, İran gibi 5G’nin hiç olmadığı ülkelerde durum çok daha kötü ilerlemiştir. Herhangi bir şey (bir meyve, sebze, X ülkesinden ithal edilen oyuncak vs.) için benzeri hikayeler uydurulabilir. İlgili hikaye yazarlarının 5G gibi henüz çok sınırlı bir bölgede servise açılmış bir teknoloji yerine kullanımı daha yaygın şeylere yönelmeleri daha isabetli olacaktır.

2. 5G’nin sağlığa herhangi bir zararı var mı?

Kablosuz iletişim teknolojileri için bu tür şeyler uzun zamandır konuşulmaktadır ancak bugüne kadar net bir delil ortaya çıkmış değildir. Yine de uzun vadede olması muhtemel sağlık problemlerinin önüne geçmek adına belli tedbirler (telefonu uzun süre kalp veya baş bölgesine yakın tutmamak gibi) tavsiye edilmektedir. 5G’nin bu noktada mevcut teknolojilerden daha fazla risk taşıdığını da söyleyemeyiz. Hatta baz istasyonu sayılarının artmasıyla elektromanyetik yayılım kaynaklı riskler daha da azalmıştır. Çünkü eskinin aksine daha düşük güçlü sinyallerle haberleşme mümkün olabilecektir. Önceki soruyla da ilgili olarak bu konuda Dr. Popovski’in yazısını [1] okumanızı öneririz.

Burada esas sorun iletişim teknolojisinin sağladığı imkanların bilinçsiz kullanımı ve bunun sebep olduğu sosyal ve psikolojik sorunlardır.

3. Ülkemizde neden doğrudan 5G’ye geçmek yerine 4G için para harcadık?

4G standardizasyonunu tamamlamış, 5G gibi yeni bir teknolojiye nazaran oldukça kolay kullanıma açılabilecek bir teknolojidir. Nitekim, 5G teknolojileri henüz dünyada ürün aşamasına geçmeden, ülkemizde 4G aktif edilmiştir. Şayet doğrudan 5G’ye geçmek isteseydik, çok daha uzun süre 3G teknolojileri ile sınırlı kalırdık.

Ayrıca unutmamak gerekir ki yeni bir standarda ait teknolojiler eski teknolojileri hemen rafa kaldırmaz. Örneğin GSM teknolojisi bir 2G ürünüdür ve bugün dahi kullanılmaktadır. Yeni standarda ait ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileşmesi, altyapının kurulması ve yaygınlaşması oldukça zaman alan süreçlerdir. Bugün gelişmiş ülkelerde dahi 4G teknolojilerine her yerde erişilememekte ve yer yer 3G teknolojileri servis sağlamaktadır. Dolayısıyla 5G de uzunca bir süre her yerde erişilemeyecek ve esas kapsama alanı 4G teknolojileriyle sağlanabilecektir.

4. 5G haberleşme ne kadar güvenli olacak? Özellikle kritik alan ve uygulamalarda güvenle kullanabilecek miyiz?

Güvenlik, mobil haberleşmenin en kritik konularından biridir ve kritik alanlarda kullanımı yaygınlaştıkça önemi artacaktır. Buna doğru orantılı olarak literatürde de çok sayıda çalışma yer almaktadır ve alternatif güvenlik yöntemleri geliştirilmektedir. 5G ile erişilebilecek kapasite sayesinde daha güçlü güvenlik yöntemlerinin kullanımı da mümkün olacaktır. Ancak burada eskisinden çok farklı kullanım senaryolarından bahsetmekteyiz ve şu aşamada her şey güvenli olacak veya olmayacak demek doğru değildir. Bir kullanıcı gözüyle bakarsak, son zamanlarda siber saldırılarda ciddi bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Kullanıcı bu konularda tedbiri elden bırakmamalı, bilgilerini nerede ve nasıl paylaştığına özellikle dikkat etmelidir.

Elektronik-Haberleşme Mühendisi

Zahid Arifzade

[1] Petar Popovski- 5G technology: Why Not to Worry and What to Do if You are Still Afraid of It