2020 Hac mevsimi… Kabe`nin yürekleri yakan boş fotoğrafları… İptal edilen hac yolculukları… Covid`e kurban giden bir hac…

Çoğu Müslümanın ömründe bir kere fırsat ve imkan bulabildiği, uygulanan kota sebebiyle; istediği zaman değil, sıra kendisine geldiği zaman hacca gidebilen ve bu bekleyiş uğruna yıllarını, sağlığını ve hatta gençliğini kaybeden milyonlarca Müslümanı düşündüğünüzde, Covid`e ne çok kurban verdiğimizi daha iyi anlayacaksınız. Ömründe sadece bir kere gidebileceği için yıllar öncesinden hazırlıklarını yapan Ömer beyler, hayallerini, rüyalarını süsleyen Kabe`yi göremeden dünyasını değiştiren Ayşe hanımlar, sırf hacca gidebilmek için birikimlerini, varını yoğunu, malını mülkünü kutsal yolculuk için yatıran hac aşığı Mehmet amcalar, yıllar ve yıllar sonra tam da bu yıl hac sırası kendisine gelmişken haccın iptal edildiğini öğrenen Fatma teyzeler…

Kader, kısmet, takdir, nasip, hayal kırıklığı, kalp sızısı, imtihan, ceza, daha da depreşen bir özlem ateşi, ümitsizlik belki de arınma, temizlenme, yeni bir başlangıç yapma… Hangisi?… Belki hepsi… Ama dünyayı bir imtihan yeri olarak gören ve imtihanı sabır veya şükürden başka bir şey olmayan mü’min için ne farkeder ki!

Adına ister kader kısmet, ister imtihan veya ceza, ister arınma ve temizlenme deyin, bu yıl hac yolculuğu yapılamayacak. Kabe sadece Suudi Arabistan`da yaşayan belli sayıdaki hacılara ev sahipliği yapacak. Ve Müslüman bu yıl, kendi arınması, kendi yolculuğu, kendi kalp acısı, kendi özlemi, kendi imtihanı ve kendi sabrı ile başbaşa kalacak.

Osmanlı’dan Sonraki Türkiye’de Hac

Esasen Türk milleti tarihte bu duruma çok yabancı değil. Kabe kapıları Müslümanlara değilse de, Türk sınırları Kabe`ye gideceklere uzun yıllar kapalı kalmıştır. Yakın zamana kadar tarih kitaplarında pek de yer almayan bu durumu Alev Alatlı çok güzel izah eder; “Tarih, tarihçilere bırakılmayacak kadar önemlidir, asıl tarih edebiyatçıların eserlerinden öğrenilir.”

Nitekim Ali Ulvi Kurucu, Türk Tarihine “Hatıralar-1” adlı kitabında bir iki cümle ile not düşer;

“Hicaz’a Hac için izin vermeyen Türkiye, 1947`de ilk defa az sayıda insana müsaade etmişti. 1949’ da amcamlar teyyare ile gelmişlerdi.”

Ali Ulvi Kurucu, “Hatıralar-1”, S, 258, 13. Baskı

Zekeriye Yakarsun ise “Türkiye’nin Hac Politikaları” makalesinde, Ali Ulvi Kurucu merhumun kısa cümlelerine ilaveten, o günleri şu cümlelerle açıklığa kavuşturur;

“Son hac kafilesi ve Sürre gönderimi, 1917 yılında Medine’ye kadar yapılabilmiştir. Ancak hacca gitmek kesilmemiştir. Türkiyeli Müslümanlar bireysel olarak ve imkan buldukları yolları kullanarak hacca gitmeye devam etmişlerdir.”

“Zira kuruluş yıllarında Türkiye devletinin içinde bulunduğu iktisadi şartlar buna imkan vermediği gibi eski hac yolları da kapalıydı. Suriye, Ürdün ve Irak manda idaresi altındaydı ve Türk hacılar için güvenli bir güzergah değildi. Mısır üzerinden gitmek oldukça pahalıydı. Ayrıca savaş yıllarında neredeyse bütün şirketleri iflas etmiş olan Türkiye’nin, hac kafilesini ne karadan ve ne denizden Haremeyn’e ulaştıracak vasıtaları da bulunmuyordu. Diğer taraftan, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden dini hayata egemen olmasına rağmen yeni devlet anlayışı, -paradoksal bir biçimde- hac meselesi ile ilgilenmeyi, laiklik prensiplerine aykırı buluyordu. Nitekim ancak 1947 yılında, ilk resmi Türk hac kafilesi, deniz yoluyla yeniden hacca gidecekti.”

Yukarıda bahsedilen satırlardan sonra daha iyi anlıyoruz ki, kıtlık, parasızlık, ülkenin ekonomik durumu, başka ülkelere seyahati engelleyecek boyutta olmazken, pekala haccı engelleyecek boyutlarda olduğu düşünülmüş ve Müslüman ahali hasret dolu uzun yıllar hacca gitmeyi gözlemek zorunda bırakılmıştır. Evet hac yolculuğu engellenmemişse de, imkan sunulmamış, teşvik, yardım görmemiş, önü açılmamış, velhasıl en basit ve insaflı ifadeyle Müslümanlar dini vecibelerini yaşamada yalnız bırakılmış, ihmal edilmiştir. Üstelik hac meselesi ile ilgilenmenin, resmi olarak hac seferleri tertip etmenin laiklik prensiplerine aykırı olabileceğine kanaat getirildiği için.

Dünya Müslümanları ve Hac

Haccın tarihte 40 kez iptal edildiğini biliyor muydunuz?

Kutsal topraklara hac yolculuğu tarihte çeşitli siyasi nedenler, savaş ve salgın hastalıklar yüzünden pek çok kez yapılamamıştır. Bütün dünyada büyük bir hızla yayılan Covid-19 salgını sebebiyle, hacıların sağlığını ve güvenliğini tehdit ettiği ve salgının daha fazla yayılmasına engel olmak amacıyla 2020 hac yolculuğunun iptal edilmesine karar verilmiştir. Bu yıl 41.sine şahit olduğumuz tarihte haccın iptal ediliş olaylarından bir kaçı şöyledir:

Tarihte Karmati İsyanı olarak bilinen olay, Abbasilerle Fatimilerin bir kolu olan Karmati Kabilesi arasında gerçekleşir. Her iki taraf üstünlük davası uğruna vuruşurlar. Tarihçiler Karmati Kabilesi’nin reisi Ebu Tahir’in ordusunun Mekke’de bulunan 30.000 civarında hacıyı katlettiğini iddia ederler. Abbasilerle Karmatiler arasındaki savaş 983 yılında haccın iptaline sebebiyet verir. Karmatiler bununla da yetinmeyerek Hacer-ül Esved taşını parçalayıp yağma ederek kabilelerine götürürler. Kabe sekiz yıl boyunca 991’e kadar kapalı tutulur. Hacer-ül Esved ise ancak 20 yıl sonra yerine konulabilir.

Diğer bir olay, Moğol istilası sebebiyledir. 1258’de Mekke`nin Moğol istilasına girmesiyle Moğollar, pek çok ülkeden Müslümanların Kabe’ye girişini yasaklar ve bu durum on yıl kadar sürer. O günlerde şimdi olduğu gibi sadece Hicaz halkı haccını yapabilmiştir.

Yüz yıllar sonra, bu sefer de sahnelere Napolyon çıkar. Napolyon’un bölgedeki İngiliz sömürge nüfuzunu kontrol etmeyi amaçlayan askeri saldırıları, 1798 ve 1801 yılları arasında yani üç yıl boyunca haccın yapılmasına mani olur.

Salgın Hastalıklar ve Hac

Haccın iptal olmasına siyasi nedenler ve savaşlar dışında bir de salgın hastalıklar sebep olacaktır. Bu hastalıkların ilki 967’de patlak veren veba salgınıdır. O yıl veba binlerce insanın ve hayvanın ölümüne yol açınca hac iptal edilir.

Dünya tarihinde ki en ölümcül hastalık olarak bilinen veba/kara ölüm hastalığı sadece 14. yüzyılda 200 milyon kişinin ölümüne sebep olmuştur. Avrupa’yı kasıp kavuran hastalık neticesinde 75 milyon olan Avrupa nüfusu 3’te 1’ini kaybederek 50 milyona düşmüş, halk açlık ve hastalıklar nedeniyle salgından 200 yıl sonra ancak toparlanabilmiştir.

Yakın zamanlarda vuku bulan hadiselerin başında 19. yüzyılda baş gösteren kolera salgını gelir. Kolera salgını binlerce hacının hayatını kaybetmesine sebebiyet vermiş, 19. yy ve 20. yy başlarında uzun süre ciddi tehdit olarak kalmış ve zaman zaman haccın kesintiye uğramasına sebebiyet vermiştir. 1830 ve 1930 arasında en az 27 kez kolera salgını olmuştur.

Bunun dışında hac pek çok kereler pek çok ülkede siyasi çekişmeler, kıtlık, açlık, kuraklık nedenleri ile engellenmiş veya gidilmesi mümkün olmamıştır.

2020 Hac Mevsimi ve Covid-19

Bu yıl Covid-19 salgını yüzünden kutsal topraklara gidilemiyor olması, Müslümanların gönlünde derin bir üzüntüye yol açmış, sorumlu ve dertli her Müslümanı, bu gidişattan bir şekilde kendisinin de payı olup olmadığı konusunda sorgulamaya itmiştir. Bu süreçte insanın manevi yolculuğunun, helal ve temiz gıdanın, el ve beden temizliğinin, hastalık gelmeden önce tedbir almanın ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Zira bütün salgın hastalıkların yayılma sebebi hijyene dikkat edilmemesidir.

Yine hayretle görülmüştür ki bugün salgın hastalıklarda uygulanan modern yöntemler her neyse, Peygamberimiz (sas) döneminde uygulanan yöntemler de onlardır. Peygamberimiz (sas) salgın hastalıklardan insanların hayatlarını korumak amacıyla her ne uyguladıysa, bugün modern tıbbın da uyguladığı yöntemler hemen hemen aynılarıdır.

Birkaç hadis-i şerifle örnek verecek olursak;

“Bir yerde veba olduğunu işitirseniz, oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde veba vukua gelirse, oradan ayrılmayınız.”

Buhari, Tıb 30; Müslim, Selam 92, 93, 94, 98, 100

“Cüzzamlı ile aranızda bir mızrak boyu mesafe olduğu halde konuşunuz.” (Bir mızrak 1 veya 2 metre boyundadır)

Ramuz el-Ehadis 2/471

“Yiyecek ve içeceklerinizin kaplarının ağzını açık bırakmayınız.”

Müslim, Eşribe 96, 98; Ebu Davud, Eşribe 22; Tirmizi Et’ime 15

“Hastayı üç gün geçmeden yoklamayınız.”

Ramuz El-Ehadis 2/489

“Yemeğin bereketi yemekten önce elleri, yemekten sonra da elleri ve ağzı yıkamaktır.”

Tirmizî, Et’ime 39; Ahmed b. Hanbel, İ, 441

“Sizden biriniz hapşıracağı zaman, iki avucunu yüzüne koysun ve (hapşırırken) sesini kıssın (kısmaya çalışsın).”

Müstedrek, Hakim-i Nisaburi, Edeb, 6, no: 7684

Covid’e Bir Kurban Yeter

Belki bu yıl hac olmadan bir Kurban Bayramı geçireceğiz ama değil mi ki, her şeyin başı sağlıktır, öyleyse sağlıklı olduğumuz için hamdetmeli ve kişisel temizliğimize dikkat etmeli, kalabalık ortamlara gitmemeli, maske takarak tedbirimizi almalıyız. Dileriz Covid başka kurbanlar almadan tek bir hac ile yetinir ve dünyamızdan çekilip gider.

Herkese sevdiklerinizle geçireceğiniz sağlıklı ve afiyetli bir Kurban Bayramı dileriz.

Rabia Yener

Zilhicce 1441- Temmuz 2020

Kaynaklar: