Ayşe Sınmazışık, Amerika`da uzun yıllar kalmış olmasının yanında, mekanların değil, gönüllerin geniş olması gerektiğini yaşayarak ispatlamış biri. Amerika`da oldugu müddetçe, 5 çocuğuna kanat geren bir anne, Türkiye`den evlenerek gelenlere bir kız kardeş, öğrenci olarak gelenlere şevkatli bir abla olan, bayramlarda, ziyaretçilerine, hem evinin, hem kalbinin kapısını ardına kadar açık bırakan engin misafirperverliğiyle Ayşe hanımı tanıyalım…
Sizi tanımak isteyenlere kendiniz hakkında neler söylemek istersiniz?
A. SINMAZIŞIK: 1968 Eskişehir doğumluyum. 16 yaşında evlenip Amerika`ya yerleştim. 1984 yılından beri yaklaşık 26 yıldır Amerika` dayım. 5 çocuk annesiyim. Sırasıyla 24, 20, 18 yaşlarında üç kızım, 8 yaşlarında biri erkek, biri kız ikiz çocuklarım var. New York Brooklyn’ de yaşıyorum… Crossing Guard (öğrencileri karşıdan karşıya geçirmekle görevli refakatçı) olarak çalışıyorum.
26 sene insan hayatında cok uzun bir süre. Zaman zaman Türkiye`de olsam dediğiniz oluyor mu, bunca yıl Amerika`da kalacağınızı bilseydiniz yine de gelmek ister miydiniz?
Yine gelirdim herhalde. Zorlu ama tecrübelerle dolu bir hayatım oldu. Çok şeyler öğrendim. Büyük tecrübeler edindim. Dünyanın en kalabalık şehrinde, çok yalnız bir hayat sürdüm. Amerika şimdiki gibi aradığın her şeyi bulabildiğin bir yer değildi. Tabiri caizse, siyah beyazlı günlerimiz oldu. Türk radyosu, televizyonu, Türk marketleri olmadığı gibi, sokalarda ne Türk, ne de Müslüman görebilirdiniz. Başörtülü bir kadın bulmanız mümkün değildi. Böyle olunca, insan kendini tanıyor, kendi hakkında çok şey öğreniyor. Şimdi eskiye nazaran New York`ta yaşamak daha kolay. Camiler, marketler, aradığınız her şey var. İlk arkadaşım bir Filistinli’ydi. Sonra da Hintli bir müslüman. Onlar benim dilimi, ben onlarınkini bilmiyordum, mecburen ingilizce konuşurduk, böylece hem ingilizcemi geliştirdim, hem onlardan çok şey öğrendim.
Türkiye`ye dönmeyi ve yaşamayı çok isterdim. Özellikle İstanbul`da, Eyüp semtinde denize yakın küçük bir apartmanda oturmayı, 5 vakit ezan sesi ile, 5 vakit cemaatle namaz kılmayı, koşuşturmadan uzak sakin bir hayat sürmek isterdim.
Dünyanın medeniyet başkenti olarak bilinen New York şehrinde yaşamak nasıl bir duygu, bize biraz bahseder misiniz?
Aslında New York`ta yaşamayı seviyorum. Çok çeşitli, çok renkli insan mozayiği hoşuma gidiyor. Bir çok müslümanla, bir çok milletten insanla arkadaş olabiliyorsunuz. Çok farklı kesimlerle ilişkiniz oluyor. Amerika`da yaşam, size kendi ailenizle bütünleşmeyi, kendi örf ve adetlerinizi devam ettirip yaşatmayı, kendi adetlerinizi öne çıkarmayı öğretiyor. İnsana kendin olma ve kendin olarak ayakta kalma bilincini veriyor. Belki Türkiye`de yaşayanlar bunun bu kadar bilincinde olmayabilir. Burada bir anımı paylaşmak isterim sizinle;
Büyük kızım Amine 5 yaşlarındaydı, beraber Türkiye`ye gitmiştik. Öncesinde ona Türkiye`den bahsetmiştik, benim anlattıklarıma göre kafasında bir çok şey hayal etmiş. Uçaktan iner inmez, etrafına bakındı ve hayal kırıklığına uğramış gibi, bana döndü ve” Hani sen Türkiye`de herkes müslüman demiştin” dedi. Sanırım bu da bizim yaşadıklarımızı anlatmaya yeter bir örnek olsa gerek…
Bildigimiz kadarıyla, New York`ta, Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden birinde yaşıyorsunuz. Bu cümleden olarak, Yahudilerin sizlerle ve kendi aralarında ilişkileri nasıldır ve sizce en karakteristik özellikleri nelerdir?
Yahudilerin en dikkat çekici yönleri; çok çalışkan olmaları, hem dünya için hem de ibadet olarak çok gayretliler. Çok erken kalkıyorlar, önce Havraya uğrayıp, sonra işlerine gidiyorlar. Herhalde şeytan onlarla uğraşmıyor o sebeple bu kadar ibadetlerine düşkünler diye düşünüyorum ben. Hepsi iki işte çalışıyorlar. Sağlıklı besleniyorlar. Sebze ve meyve ağırlıklı yiyecekleri tercih ediyorlar. Birbirleri ile dayanışma içindeler. Çocuklarını çok güzel eğitiyorlar ve çok çocuk doğuruyorlar.Yabancı bir yerden alışveriş yapmıyorlar, birbirlerini kalkındırıyorlar ve zengin oluyorlar.
Bir süre önce bir sebzecide çalışıyordum. Yahudi bir kadın, alışverişten sonra çantasını tezgahın yanında unutmuş gitmiş. Ben de çantayı gördüm, içinde, paralar, mücevherler, çok değerli takılar vardı. Sakladım, nasıl olsa birisi aramaya gelir, diye. Bir kaç saat sonra bir kadın geldi, çantayı sordu. Ben de kendisine iade ettim. Çok memnun oldu. Ertesi gün geldi ve ” Bizim Haham vaazda senden bahsetti” dedi. “Ne diye?” dedim. “Biz böyle bir şeyi bir Müslümandan beklemezdik, çok şaşırdık” demiş. Ben de “Niye şaşırdınız ki; bir Müslüman kendine ait olmayan hiç bir şeyi almaz” dedim…
Konu yahudilerden açılmışken, bir sohbetimizde kosherli ürünlerden, nasıl U damgası aldıklarından bahsetmiştiniz. Helal ve kosher aynı şeyler midir? Balda, tuzda ve suda bile kosher damgası var. Böyle olunca insan kosher damgasının ciddiyeti hakkında biraz düşünüyor, neler söylersiniz?
Bir ürünün üzerinde U veya UK veya Kosher damgası olması ille de helal olduğu anlamına gelmiyor. Yahudilerin bir malı helal saymaları için, Haham tarafından okunup üflenmesi gerekiyor. Haham ürün yapılan yere geliyor ve ürünlere toptan okuyor, üflüyor ve böylece kosher damgası vuruluyor. Bu işlem Yahudiler için gerekli, müslümanlar için hiç bir şey ifade etmiyor. Fakat şu var ki; yahudiler de domuz eti ve ürünleri yemedikleri için, kosher damgalı bazı yiyeceklerden alıp yiyebiliriz. Bal, tuz ve su gibi ürünlerde kosher damgası hiç bir anlama gelmiyor tabi. Sadece yahudiler için önem arzeden bir şey, bizimle bir ilgisi yok..
Gelelim Ramazan`a ve Bayramlara. Gurbette hüzünlü olur bayramlar biliriz. Ama siz uzun süre burda olunca artık gurbet gibi hissetmiyorsunuzdur. Bize New York`ta Ramazan ve bayramlar nasıl geçer biraz anlatabilir misiniz? Türkiye`deki Ramazanları özlüyor musunuz?
Türkiye`deki Ramazanlara dair hatırladığım ve özlediğim şey, iftar saatinde fırına giderdik, sıcacık pide alırdık, sonra herkes evlerine çekilirdi, sokaklar tenhalaşır, bir sessizlik çökerdi, işte o sessizliği özlüyorum.
Amerika`da ise, kalabalık iftarlar veriliyor, hep birlikte iftar ediliyor, cemaatle terevih kılınıyor, çok güzel oluyor. Sonra biz ailece deniz kenarına kahve içmeye gidiyoruz, bunlar bizim rutin ramazan gecelerimiz. Ramazan`da mescit ortamında iftar etmek çok hoş oluyor. Hurma ile oruç açılıp, namazlar kılınıyor. Sonra asıl yemek yeniyor. Herkes birbirine yardım ediyor. Çocukların da mescit ortamında, islam bilinciyle, islami toplum içinde bulunmaları, islami öğrenmeleri açısından çok faydalı oluyor…
Ben Amerika`daki bayramları da seviyorum. Çocuklarım küçüklüklerinden beri Christmas`ı (noel) takip etmediler hamdolsun. Bayramlar onlar için hediye ve oyuncak günleri oldu. Babaları onları oyuncakçıya götürüp, bugün bayram, istediğiniz oyuncağı alabilirsiniz der ve onlar da alırlar. Gurbette aileden uzakta, bir çok şeye hasret kalıyorsunuz ama rızkınız burda deyip, kaderinize razı geliyorsunuz. Kaderde burda ailenizle inancınızı yaşamak varsa, yaşayacaksınız, başka çaresi yok…
11 Eylülden sonra yıkılan ikiz kulelerin hemen yanına, Manhattan`da yapılması planlanan cami hakkında çok şey söylendi. Kimi aşırı tepki ile, kimi de hoşgörü ile karşılıyor. Orada yaşayan biri olarak sizce gerçekte Newyorklular ne düşünüyorlar, bu konudaki gözlemlerinizi alabilir miyiz?
Birlikte çalıştığım İtalyan, İspanyol veya Amerikalı arkadaşlarım, caminin yapılmasında ve orada olmasında hiç bir sakınca görmediklerini söylüyorlar. Onlar ibadet yapan insandan kötülük gelmeyeceğini düşünüyorlar. Bunu tamamen medyanın abartısı ve kışkırtması olarak düşünüyorum. Ben kimseden negatif bir şey duymadım. Zaten müslümanlarla çalışanlar, müslümanları, bütün müslümanların terorist olmadığını biliyorlar ve islama karşı da saygılılar. İslamı bilmeyen, tanımayan kişiler yanlış düşünebiliyor.
Özellikle 11 Eylül olaylarından sonra Amerika`da bir çok Müslüman sıkıntı yaşadı, sözlü veya davranış olarak bir çok kötü muamele ile karşılaştılar siz veya aileniz böyle bir durumla karşılaştınız mı? O günlerle ilgili anılarınızı anlatabilir misiniz?
Bir kaç kötü muamele ile karşılaştım. Mescitten dönerken arabanın içindeki 4-5 genç bana cam şişe attılar ve küfrettiler. Eğer kafamı eğmeseydim, şişe kafamı parçalayabilirdi. Böyle bir kaç olay oldu ve bir çok Müslüman zarar gördü fakat medyaya yansımadığı için kimsenin haberi olmadı.
O günlerde yine sebzecide çalışıyordum. Her sabah mutlaka 50-60 yahudi müşterimiz olur, bizden çeşitli meyve, yoğurt, ne gerekirse alır öyle trene binerlerdi. Bir çoğu da ikiz kulelerde çalışıyordu. 11 Eylül sabahı hiç kimsenin gelmemesi dikkatimi çekti. Sonra uçakların kuleleri yıktığını öğrendik. Öğleye doğru yahudi bir hanım geldi. Nedir bu hal, bugün kimse yok deyince ” Bugün yahudilerin yılbaşısıydı, sabah bizim Haham vaazi bir saat uzattı. Biz cok şanslı insanlarız, herkes bir saat geç gitti, böylece hayatları kurtuldu…” dedi. O zaman anladim ki, bunların olaydan haberleri vardı ve o gün işe o yüzden gitmediler.
Amerika`da olunca, insan her dil, her irk ve renkten insanlarla karşılaşıyor, dostluk ve arkadaşlık kuruyor. Bir bakıma, bu tür farklılıklar ortadan kalkıyor. Tek ümmet olma şuuruna varılıyor. Çocuklarınız eğer farklı milletten biri ile evlenmek isterse nasıl karşılarsınız?
Biz çocuklarımıza Allah’ tan korkan insanlar olmalarını ve kriterlerimizin de önce iyi bir müslüman ve iyi ahlak olduğunu öğretmeye çalıştık. Hiç bir zaman milliyetçi olmamaya çalıştık.Yabancı ve farklı bir milletten olsa da, Müslüman olmak kaydıyla olabilir tabi, kendi tercihleridir derim. Zaten burada doğup büyüyen çocuklar, hangi milletten olurlarsa olsunlar sonuçta Amerikalı oluyorlar. Kendi kültürlerini de devam ettiriyorlar..
New York`ta neredeyse Amerika`ya gelip sizin evinize uğramayan yok. Üstelik Rahmetli Mahmud Es ad Coşan Hocaefendimizle ailece güzel anılar yaşadığınızı biliyoruz. Hocamız Amerika`ya geldiğinde evinize konuk olmuş, birlikte seyahatleriniz olmuş. Bizimle bir kaç anınızı paylaşmak ister misiniz? Hocamızı tanımanızın hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Bu konu aslında başlı başına bir ropörtaj konusu olabilir. Ama kısaca bahsetmek gerekirse; Merhum Prof. Dr. Mahmud Es`ad Coşan hocaefendimizle tanışmam hayatımı tamamen değiştirdi diyebilirim. Hayatımın eksik taşlarının yerine oturduğunu hissettim. Hocaefendimizle tanıştığım, evimde kaldığı ve birlikte seyahat ettiğimiz için, kendimi çok şanslı ve özel hissediyorum…
Onunla tanışmamız, aile hayatımıza da çok özel ve farklı bir boyut kazandırdı, onlarla gezdik, oturduk, yedik içtik, aile hayatımızla ilgili pratik yaptık, gördük, yaşadık ve uyguladık.
Muhterem annemiz ve Hocamız, hayatımda şimdiye kadar gördüğüm, birbirine en şefkatli en nazik, en muhabbetli çiftdi. Birbirine bu kadar güzel hitap eden başka bir çift görmedim.
Onlarla birlikteyken mekanların genişlediğine şahid olurduk. Bir keresinde bize ziyarete gelmişlerdi, oturma odamız ancak 15-20 kişi sığacak kadar büyüklükte, Hocaefendimizi görmeye ise 70-80 kişi gelmişti, sohbet edildi, yemeğimiz en çok 20 kişiye yetecek kadardı, seksen kişi yediler doydular. Aynı yemekten ertesi gün, öğlen yemeğine yetecek kadar yemeğimiz kalmıştı .
Ben kendisine hiç soru sormadım. Aklımdan geçen herşeyin cevabını kendiliğinden verirdi zaten.
Kendisi bize geldiğinde, arkadaşlar da yardıma gelir, birlikte sevdiği yemekleri yapardık. Karpuzların çekirdeklerini tek tek çıkarır, incecik dilimlerdik ve bu işleri aşkla, şevkle yapardık.
Hocaefendimizi sadece Türkler değil, bütün Amerika`dan müslümanlar görmeye gelirlerdi. Arnavut, Boşnak, Ürdünlü, Amerikalı müslümanlar ona soru sormaya veya yardım talep etmeye gelirlerdi. Onu tanıdığım için çok mutluyum…
Ayşe hanım çok teşekkür ederiz bu güzel sohbet için.
Ropörtaj: Tuba Yıldırım
Şahika 20 Şubat 2020, 14:25
Evet şehirler kalabalık insanlar yalnız. bende okudum leyla şahin kitaplarından birkaçını yalnızlığı en güzel anlatan yazardır..
Evet katılıyorum. Hazar Denizi Kıyılarında Sahile Vuran Bİr Sevda… ALEYNA asıl bu romanında anlatıyor hayatın şarkısı eşliğinde insanların yalnızlıkla ahenkli dansını… yalnızlığın bizlere tılsımlı hükmünü…
ayşe hanım gibi güçlü olmak isterdim.
Evet şehirler kalabalık insanlar yalnız. bende okudum leyla şahin kitaplarından birkaçını yalnızlığı en güzel anlatan yazardır..
ıssız bölgede vukuat var ve ZİRVEDE ÜŞÜYENLER romanıyla leyla şahin çk güzel anlatmış yalmızlığı MÜTHİŞ BİR YORUM. OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM.
Benim de Newyorka geldigimde ilk aradığım kisiydin Ayse ablacım, zira Turkiyede iken tel.numaralarını vermislerdi bile.. Kapilarını herkese oldugu kadar bana da ardına kadar actın. Allah razı olsun. Bu guzel sohbetten de cok istifade ettim..Akwaya da tesekkurlerimi sunuyorum.