“Avret”, insan vücudunda –kadın olsun erkek olsun– örtülmesi gereken, başkaları tarafından görünmesi haram olan yer demektir. Avret; Fıkıh ilmine ait bir tabirdir ve dört çeşit avret vardır:

1. Erkeğin erkeğe karşı avreti
2. Kadının kadına karşı avreti
3. Erkeğin kadına göre avreti
4. Kadının erkeğe göre avreti

İslam’da kadının mahremi olmayan erkeğe karşı avreti; el ve yüzü dışında kalan bütün vücudu, erkeğin avreti ise diz ile göbek arasıdır. Kadının ayaklarının avret olup olmaması durumu ise mezhepler arasında ihtilaf konusudur.

Kadının erkeğe nisbetle durumu ise, Şâfiî ve Hanbelî’ye göre, “yüz ve el dahil bütün vücut avrettir, namazda ve namazın dışında yabancıların yanında örtmeye mecburdur”. Hanefî ve Malikî mezheblerine göre, “yüz ve el müstesna bütün vücut avrettir”. Avret olan yerlere bakmak haram olduğu gibi, dokunmak da haramdır. Bununla beraber, kadın namazın dışında, yalnız veya mahremlerinin yanında olduğu sırada bütün vücudunu örtmek zorunda değildir. Göbekle diz kapağı arasını örtmesi yeterlidir. Doğum ve tedavi gibi bir zaruret varsa ihtiyaç nisbetinde müsamaha edilir.

Kadının mahremi sayılan, yani başbaşa kalabileceği, birlikte oturup yolculuk yapabileceği ve ziynetlerini gösterebilecegi erkekler Nur suresi 31. ayette şöyle ifade edilir;

“ Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama istekle bakmaktan) sakınsınlar, mahrem yerlerini korusunlar. Ziynetlerini/ziynet sayılan yerlerini meydana çıkarmasınlar/göstermesinler. Ancak (kendiliğinden) görünen (el, yüz) bu emrin dışındadır. Başörtülerini, yakalarının üstüne kadar (boyunlarını örtecek şekilde) koysunlar. Ziynet (ve ziynet sayılan yer)lerini kendi kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya kendi oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin oğullarından veya kendi (mü’min) kadınlarından veya ellerinin altındaki sahip oldukları (cariyeleri)nden veya kadına ihtiyaç duymayan (tamamen şehvetsiz) erkek hizmetçilerinden veya kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayacak çocuklardan başkasına aç(ıp göster)mesinler. Gizledikleri ziynetlerinin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey mü’minler! Hepiniz Allah’a tevbe edin (ve emirlerini yerine getirin) ki kurtuluşa eresiniz.”

Bu ayetten anladığımız, kadının kocası, babası, oğulları, erkek kardeşleri, amcası, dayısı, kız ve erkek kardeşlerinin oğulları, kocasının babası, kocasının başka kadından olan oğulları da kadına mahremdir. Kadın bunlarla bir arada kalabilir, yanlarında başını, kollarını, boynunu açabilir. Fakat bunların yanında da tesettüre riayet etmesi uygun olur.

Bununla beraber Müslüman bir kadının, Müslüman kadınlara göstermesi haram olan yerleri, erkeğin erkeğe olan durumu gibidir ki, bu da diz kapağı ile göbek arasıdır. Yani Müslüman kadınların birbirlerinin diz kapağı ile göbek arasındaki kısma bakmaları haramdır. Bu nihaî sınırdır. Kadının kadına karşı avret sayılan yerleri, erkeğin erkeğe olan avreti gibidir. Bundan dolayı Müslüman kadınlar birbirlerini göbeği ile diz kapakları arasındaki mahalden başka yerlerine bakabilirler. Fakat bir gayr-i Müslim kadın, Müslüman bir kadının yalnız yüz ve ellerine bakabilir. Vücudunun başka yerlerine bakması uygun olmaz. Kaldi ki Müslüman ve tesettüre riayet eden bir kadın, Müslüman olduğu halde, namaz kılmayan, oruç tutmayan ve içki içen bir kadınla da ona tebliğde bulunma maksadı dışında birarada olmamalıdır. Alimlerce bu gibi arkadaslar iyi arkadas olarak tarif edilmemislerdir. “İyi olmayan arkadaştan da uzak kalmak lazımdır”.

Müslüman olduğu halde amelde eksiği bulunan Müslüman bir kadınla birarada bulunma hususunda bu kadar hassas olan dinimizin gayri Müslim bir kadınla birarada bulunmakla ile ilgili, ayrica özel hallerimize şahit kılmakla ilgili hükmünü tahmin etmek zor olmasa gerektir.

Alimler; Müslüman bir kadının avret yerlerini, gayr-i müslim kadınların yanında açması caiz değildir demislerdir.

Nitekim ikinci Halîfe Hz. Ömer’in (R.A.), Ebû Ubeyde b. Cerrah’a (R.A.) şöyle bir mektup yazdığı rivayet edilmiştir:
«Bana gelen haberlere göre, gayr-i Müslim vatandaş kadınlar, Müslüman kadınlarla be-raber hamamlara giriyorlarmış. Bunu derhal yasakla. Zira zimmîye (gayr-i müslim vatandaş kadınların, Müslüman kadının çıplak tenini görmesi caiz değildir.»
İbn Abbas, “Müslüman bir kadını, Yahudi ya da Hristiyan bir kadının görmesi helâl değildir, çünkü gider kocasına anlatır” demiştir.

Gayri Müslim kadınlar ve bir görüşe göre de kötü ahlâkı ile tanınan Müslüman kadınlar “yabancı kadınlardır”. Kadının onlara göre avreti, aynen yabancı erkeklere göre avreti gibidir. Yüzü, elleri ve ayakları dışında hiç bir yerini zorunluluk olmayınca onlara gösteremez.

Bu anlamda konuya yaklaştığımızda kadının gerek İslam ülkesi yahut halkı Müslüman olan ülke/yurdunda gerekse Müslüman olmayan ülkelerde, her durumda örtünmesinde dikkatli olması gerektiğini anlıyoruz.

Kadınların çalışması, okuması, yabancı arkadaşlarıyla oturup kalkması, spor yapması gibi pek çok konuyla karşılaştıkları muhakkaktır. O halde; Müslüman kadın bu durumda nasıl hareket etmesi gerekmektedir? Özellikle her bakımdan birbirine karışmış millet, inanç ve yaşam biçimine sahip insanlarla birarada yaşanan günümüz dünyasında şöyle bir soru ile de karşılaşmak mümkündür:

”Müslüman bir kadın, Müslüman olmayan kadınların yanında spor yapabilir, jimnastik salonlarına, zayıflama merkezlerine gidebilir mi?”

Sporun kadına kazandıracağı pek çok faydaları olabilir. Ancak, kadının mahremi olan ve olmayan erkeklere hatta kadınlara karşı gösteremeyeceği yerlerinin, elbise biçiminin, hatta yapamayacağı birtakım hareketlerin olduğunu da bilmek gerekir.

Bu konuda da tavsiye edebileceğimiz, hanımlarımızın, halka açık salonlar yerine ev spor aletleriyle evde egzersiz yapmalarıdır. Günümüzde bu konuda pek çok kolaylıklar bulunmaktadır.

Ayrıca dinimizin oruç gibi sağlıkla ilgili uygulamalarını, yolumuzun büyüklerinin, liderimizin de tavsiyeleri doğrultusunda sağlıklı bir yaşam ve dengeli/helal beslenme yollarını öğrenmeli, bu alanda harcayacağımız zaman ve maddi kazançlarımızı ibadet, hayır ve hizmetlere tahsis edebilmeliyiz.

Sabahat Aslan, İlahiyatçı

Kaynaklar

Feyzul Furkan Meali
Günümüz Meselelerine Fetvalar, Halit Gönenç, C.2; sf.156, 169