Tasavvuf, İslam’ ın zahir ve batın hükümleri çerçevesinde yaşanan manevi ve deruni bir hayat tarzıdır. Bu genel tanımlamanın yanında tasavvufla ilgili bine yakın tarif yapılmıştır. Bunların büyük çoğunluğu tanımı yapan kimsenin manevi hâli ve mertebesiyle alakalı olsa da bir kısmı tasavvufun özellikleri, Kur’an ve Sünnet’le irtibatı, kalp temizliği, nefis terbiyesi ve güzel ahlakla ilgilidir.

Batı’da tasavvuf “kainat sırlarını, kanunlarını ve  bunlar üzerinde tasarruf etme yollarını öğreten akım” anlamında “theosophy” veya herhangi bir dînin deruni, ruhani yönünü belirten “mistisizm” şeklinde algılanarak “islam mistisizmi” diye ifade edilmiş, ancak zamanla tasavvufla mistisizm arasında belirgin farklar olduğu anlaşılarak “sufizm” kelimesi kullanılmaya başlanmıştır.

Mistisizmin “insanın görünen nesneler ardındaki gerçeklik, sonsuzluk ve birliğe ulaşma yönündeki ruhi tecrübesi ve bu tecrübeyi ifade eden bir doktrin” olarak tanımlanması hesaba katıldığında ilk bakışta tasavvuf, mistisizme yakın görülebilir. Hint  mistisizmi, Yeni Eflatuncu mistisizm, veya Yahudi ve Hristiyan mistisizmi ilk bakışta, Tasavvufta yer alan bir çok hususu içerirmiş gibi görünür, dikkatle incelendiğinde ise temelindeki ve sistematiğindeki bariz farklar anlaşılır. Nitekim batı literatüründe de artık tasavvuf kavramı tercih edilir olmuştur.

Asılda semavi bir din olması hasebiyle olsa gerek kimi zaman Hristiyan mistisizmi ile tasavvuf arasında benzerlikler kurulmaya çalışılmış; “Tasavvuf İslam  felsefesidir, İslam’ın mistik tecrübesidir” gibi yorumlar da yapılmıştır. Oysa ruhbanlık, Hristiyan mistisizmiyle tasavvufun ayrıldığı noktaların tek kelimeyle ifadesi gibidir.

Ruhbanlığın aslı, Allah’a ulaşmak için hayattan ve insanlardan kopmaktır. Tasavvuf ise bilhassa halkın içine karışmayı, gerekirse onlardan gelecek eziyetlere sabredip bu şekilde nefsini terbiye etmeyi öngörür. Halvet ve uzlet ise hayatın bütününe yayılmaz, geçici bir devreyi kapsar.

Tasavvuftaki “fena” mefhumu yanlış tefsir edilerek Hint mistisizmindeki “Nirvana” ya benzetilmiştir. Nirvana’da erimek, yok olmak Hint mistisizminin gayesidir. Tasavvuftaki “fena”  ise çok başka bir mana taşır. Sufi, fena fillah olmakla işini bitirmiş değil, bilakis en büyük vazifesine adım atmış olur, seyr u sülukunu tamamlayarak halkın arasına karışır.

Tasavvuf düşüncesi Allah sevgisi (muhabbetullah) ve Allah korkusu (mehafetullah) temeline dayanmakta, Allah korkusu aynı zamanda  Allah’ı sevmekten kaynaklanan bir çekinme olduğu için bu iki kavram birbirini tamamlamaktadır.

İslam’a göre kullarla Allah (cc ) arasında karşılıklı sevgi vardır; kullar Allah’ı sevdiği gibi Allah( cc) da kullarını sever.

Allah’ın kullarını sevmesini sağlayan tevbe, temizlik, sabır, takva, ihsan, adalet, tevekkül gibi özellikler tasavvuf ehli tarafından bir kamil mürşid eşliğinde seyr -ü süluk denilen eğitim sürecinde gerçekleştirilmeye çalışılır.

Gaye Allah u Teala Hazretleri’ ni gereği gibi tanıma, bilme yani “marifetullah” dır.

İslam tasavvufu ve batı mistisizmi arasındaki farklar genel olarak şöylece özetlenmiştir:

  1. Mistisizmin iki karakteri vardır: Pasiflik ve metotsuzluk. Tasavvufta başlangıç ve kemale ulaşma ile bu yolculuk esnasında metod çok önemlidir, usul olmadan vusul olmaz denilir. Mistisizmde çalışma ve gayrete ihtiyaç yoktur, kişinin yaratılışının müsait oluşu yeterlidir. İslam’da ve tasavvufta çalışma ve gayret etme asıldır, “insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” hükmü benimsenir, “tevfik” Allah’tan beklenir.
  2. Mistisizmde bir şeyhe intisap etme esası yoktur. Tasavvufta ise manevi yolculuk, seyr u süluk bir mürşidin huzurunda başlar.
  3. Mistisizmde bir silsile yoktur. Tasavvufta silsile vardır. Bu silsilenin Hz. Peygamber (s.a.s) yoluyla Cebrail (a.s)’ a ulaşması bunun  insanüstü  oluşuna işaret eder.
  4. Mistisizmde teknik kaidelere rastlanmaz. Tasavvufta ise Adab-ı Erkan denilen özel usuller vardır, kişi bunlardan yaratılışına en uygun olanını tercih eder ve o yola girer.
  5. Mistisizmde evrad ve ezkar yoktur. Mistiğin yaptığı sıradan herkesin yaptığı hareketlerdir/ ibadetlerdir. Bazı çeşitlerinde aç kalma, yalnız kalma, hırpani kılıkla dolaşma ya da meditasyon yoga vs uygulamalar bulunur. Tasavvufta ise Müslüman olan herkesin yapması gereken farz ibadetler dışında, mürşidin tavsiyesine göre müridin zikir ve tesbihi vardır, manevi gelişmeyi sağlayan nafile ibadetler vardır.
  6. Mistikler netice itibariyle ilmel yakin derecesine yükselebilirler. Sufiler ise aynel yakini geçerek hakkal yakine, kamil insan olma noktasına ulaşırlar.
  7. Mistik hallerde bir extase/ kendinden geçiş söz konusudur. Salik için derunilik esastır
  8. Mistisizmde hiyerarşi yoktur. Tasavvufta ise piramide benzer bir yapı vardır.
  9. Mistisizmde ızdırap esastır. Tasavvufi eğitimde ise bu usule zaman zaman başvurulur, özel bir yeri yoktur.
  10. Mistiklerin kavuşmadan kastettikleri farklı farklı şeylerdir; Yahudilikte Kabala, Hintlerde Nirvana, bazen cennet vs. Sufiler için son gaye ise kurtuluştur, Hakk’a vuslattır, Hakk’la Hak olmaktır.

Hakka vuslat yolcularına selam olsun…

Hülya Yılmaz