Modern dünyamızda, hayatımızı kolaylaştıran her türlü alet ve edevatın, elektronik eşyaların, uçakların hatta keyifle yudumladığımız kahvelerimizin, nedense hep batıdan geldiğini düşünmüş, kaynağını ve çıkış noktalarını batıya maletmişiz. Böylece batının üstünlüğünü çoktan kabul etmeye razı olmuş, kendi geçmiş köklü medeniyetimizi unutmuş veya unutulmasına hazır bir kıvama getirilmişiz.
Bugün günlük koşuşturmalarımız arasında soluklanmak için yudumladığımız kahvenin İtalya`dan doğduğunu ve oradan dünyaya yayıldığını düşünenler, yanılıyorlar. Yapılan araştırmalar sonucunda kahvenin Yemenden geldiği ispat edilmiş durumda. Ee biz ne diyorduk şarkılarımızda… ”Kahve Yemen`den gelir” diye…
Sadece kahve değil elbette, yanlış bilinen veya İslam medeniyetini kasıtlı olarak görmezden gelmiş olan modern dünya, şimdilerde, otomobilden, dış fırçasına, modern optikten, cebire kadar bugünkü hayatımıza şekil veren pek çok icadın, müslüman bilim adamları ve en önemlisi onların yetişmesine fırsat ve imkan tanıyan, müslüman medeniyetinden doğduğunu kabul etmek zorunda kalıyorlar..
Bu gerçekleri gözler önüne seren bir de kitap yayınlandı son yıllarda; ”1001 Inventions: The Enduring Legacy of Müslim Civilization”.
Kitapta, bin yıllık islami mirasın tarihi vesilesiyle, müslümanlar tarafından yapılan 1001 icada modern dünyanın dikkatleri çekilmeye çalışılıyor. Ayrıca batılıların karanlık çağ olarak adlandırdığı, aslında bizce malum olan İslam medeniyetininin damgasını vurduğu “Altın çağ” da, böylece açıklığa kavuşmuş yani yeniden parlamış oluyor.
Kitabın yazarı, Salim El-Hassani, İslam medeniyetinin İspanya`dan, Portekiz`e, ltalya`dan Çin`e, Ortadoğu`dan Afrika`ya kadar uzanan geniş bir yelpazede şu anki batı toplumunun oluşumuna ve medeniyetine büyük katkıları olduğunu savunuyor.
Londra`da açılan Müslüman bilim adamları tarafından gerçekleştirilmiş 1001 icad sergisi de, Londra bilim müzesinde halka gösteriliyor. Bunlardan en çarpıcı ve dikkat çekici olanları şöyle;
1. İlk Ameliyat;
Batının Abulcasis olarak bildiği ünlü doktor Al-Zahrawi Miladi 1000 yılları civarında, 1500 sayfalık ameliyat ansiklopedisi yayınlamış ve bu kitap, tam 500 yıl Avrupa da tıbbi referans kitabı olarak kabul edilmiştir.
Önceden ameliyattan sonra dikişlerin alınması için ikinci bir ameliyat gerekirken, Zahrawi vücutta çözülebilen yara telini bulmuştur. İlk sezeryan ameliyatını da gerçekleştirdiği ve ameliyatlarda kullanılan forsep`i de onun icat ettiği söylenir.
Al-Zahrawi Kimdir?
Asıl adı, Abu Qasım Khalaf İbn-i Al Zahrawi`dir. Ailesi bugünkü Suudi Arabistan topraklarından Endülüs`e göç etmiş ensar ailesindendir. Zahrawi 906 senesinde, Kurtuba`ya yakın küçük bir şehir olan Zahra `da doğar. Kurtuba`da tıp tahsili alır ve ömrünü, ameliyat konusunda tekniklerini geliştirmekle geçirir. Ameliyatla ilgili buluş, teknik, tedavi ve ilaçları anlattığı kitabının adı; Kitab al-Tasrıf`dir.
2. Bir fincan kahvenin bin yıllık mazisi vardır;
Kahvenin ilk harmanlandığı yer Yemen`dir. İlk yıllarda kahve, sofiler arasında gece ibadetleri boyunca ayakta uyanık tutmaya yarayan bir içecek olarak kullanılır. Daha sonraları bir gurup öğrenci tarafından Kahire`ye getirilir. 13. yy dan itibaren Türkiye`ye ulaşır. 16 yy da venedikli bir tacir tarafından kahvenin dördüncü mekanı olan İtalya`ya getirilir.
3. İlk uçuş;
Abbas ibni Firnas uçuş aletini yapmayı başaran ve uçmaya ilk teşebbüs eden kişidir. 9. yy bir kuş kostümünü andıran kanatlı bir aparat tasarlar. İlk meşhur denemesini Kurtuba`da gerçekleştirir. Yüksekçe bir tepeye çıkar ve herkesin şaşkın bakışları arasında kendini oradan aşağı bırakır. Yere düşmeden önce bir kaç dakika havada uçar. Fakat yere inişi kötü olur ve belini kırar. Bu olaydan 12 yıl sonra hayata gözlerini yumar.
Onun tasarımı hiç şüphesiz yüz yıllar sonra italyan artist ve mucit Leonarda da Winci ve Wright kardeşlere de ilham kaynağı olmuştur. Fakat bugün batılılar çocuklarına Wright kardeşleri anlatıp, çocuklar onların hikayelerini dinleyerek büyürken, müslüman ülkeler maalesef kendi mucitlerini unutmuş görünüyor.. Son yıllarda hatırlanmaları için küçük kıpırdanmalar yaşandıysa da bizce çok da önemli gelişmeler gibi görünmüyorlar.
Mesela; Tunus, Firnas`ın onuruna bir hatıra pul bastırmış, Irak`ta onuruna bir heykel yapılmış, yine Bağdat`ta bir havaalanına ismi verilmiş. Ayda ise onuruna, ismi bir cratere verilmiştir.
Abbas ibni Firnas kimdir?
Endülüs İslam Devleti`nin başkenti Kurtuba`da yaşamış bir bilim adamı, astronomdur. Endülüs sultanlarından 2. Abdurrahman tahta geçince, başarılı, kabiliyetli bilim adamlarını ve gençleri biraraya getirmeye başlar. Firnas`ı da böylece keşfeder.
Fırnas, kimya, fizik ve astronomi eğitimi almış, şiir yazmış ve su saatini icad etmiştir. 875`de, kendi icadı olan planörle ilk uçuş denemesini gerçekleştiren müslüman bilim adamıdır.
4. İlk üniversite bir müslüman kadın`dan;
859`da Fars prenseslerinden Fatma al-Firhi Fas`ın başkenti Fas`ta bir vakıf üniversitesi kurar. Önceleri cami olarak açılan bina zamanla Al-Qarawiyyin üniversitesi ve camii haline dönüşür.1200 yıldır hala çalışmakta olan bu kompleks insanlara öğrenmenin, öğretmenin, kısaca ilmin ne kadar önemli olduğunu, yüzyıllar öncesinden önemini anlayanlar tarafından ilan edilmiştir.
Fatima Al-Firhi kimdir?
Fatima ve ailesi, Fas kralı 2. İdris zamanında Tunus`dan Fas`a göç eden bir ailedir. Kocası ve erkek kardeşleri ölünce, kızkardeşi Meryem ile birlikte kendilerine büyük bir miras kalır. İki kardeş de miraslarını Allah`ın rızasını kazanacakları sadaka-i cariyeler yaparak ve halka hizmet etmek yolunda kullanmayı düşünürler.
Fatima Qarawiyyin camisini inşa ettirirken, kızkardeşi de Al-Andulus camisini inşa eder. Qarawiyyin cami zamanla büyütülerek 10 ve 12 yy. da dünyanın en önemli ilim merkezi ve en saygın üniversitesi haline gelir. Onların davranışı bugünün müslüman genç kadınlarına güzel bir örnek teşkil etsin umarız.
5. Cebir;
Cebir kelimesi kabaca tercüme edildiğinde akıl ve denge kitabı denen, meşhur matematikçi Harezmi`nin 9. yy da yazdığı tez kitabı Kitabul cebir wel mukabele`den gelir. Bu kitap aynı zamanda doğu ve batının ilk müstakil cebir kitabı olarak kabul edilir. Matematik alanındaki çalışmaları cebirin temelini oluşturmuştur.
Harezmi, ilk defa, birinci ve ikinci dereceden denklemleri analitik metotla; bir bilinmeyenli denklemleri de cebirsel ve geometrik metotlarla çözmenin kural ve yöntemlerini tespit eder. Matematikte ilk kez sıfır rakamını kullanan Harezmi, cebir bilimini metodik ve sistematik olarak ortaya koyar. Kendisinden önceki cebire ait konuları, yine ilk kez ‘cebir’ adı altında sistemleştirir.
Ebu Abdullah Muhammed bin El-Harezmi kimdir?
780 yılında Özbekistan’ın Harezm kentinde dünyaya gelmiştir. Horasan bölgesinde bulunan Harezm’ de temel eğitimini alan Harezmi, gençliğinin ilk yıllarında Bağdat’taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir. İlmî konulara doyumsuz denilebilecek seviyedeki bir aşkla bağlı olan Harezmi ilmi konularda çalışma idealini gerçekleştirmek için Bağdat ‘a gelir ve yerleşir. Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan Abbası halifesi Mem’un, Harezmi’deki ilim kabiliyetinden haberdar olunca onu Eski Mısır, Mezopotamya Yunan ve Eski Hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesi’nin idaresinde görevlendirir.
6. Optikler;
Miladi 1000 yılları civarında yaşamış ibni Haytham batı`da Alhazen olarak bilinir. Işık gözün kendisinden yayılır teorisini yıkmış, insanın objeleri ışığın üzerlerine yansımasından ve göze girmesinden dolayı gördüğünü kanıtlamıştır. Büyük müslüman fizikçi aynı zamanda fotoğraf makinesi karanlık odasını da keşfetmiştir ki, bu görme sinirleri ve beyin arasında bağlantı nedeniyle gözlerin direkt imajları nasıl gördüğünü açıklar.
AlHazen İbn-i Haytham kimdir?
Bugünkü Irak Basra`da doğar, Mısır`da ölür. Önce Nil Nehri`nin sularını kontrol altına almak, bir baraj yapmak için çalışmalar yapar, fakat bunun imkansızlığını görerek vazgeçer. Başarısız girişiminden dolayı, Fatimilerin halifesi Al hakim tarafından evinde göz hapsine alınır. Bu olaydan sonra kendini bilimsel çalışmalara verir.
7. Müzik;
Müslüman muzisyenlerin Avrupa`da derin etkileri olmuştur. Avrupalı müzisyenlerin Bağdat ve Kurtuba müziği ile yarışmaya çalıştıkları ve modern müzik ölçeklerinin (gam) arap alfabesinden türediği de söylenmektedir.
8. Diş Fırçası;
Bugün modern dünyada diş temizliği büyük önem arzetmektedir. Hatta bir çok hastalığın, dişlerin iyice temizlenmemesinden kaynaklandığı ispatlanmıştır.
Bu denli dikkate değer konu olan dış temizliğine 1400 yıl önceden önem veren ve dış temizliğini Dünya`ya öğreten Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav) olmuştur. Resulullah (sav) Misvak ağacından bir dal kullanarak dişlerini temizlemiş, nefesini ferahlatmıştır. Sahabesine de beş vakit namazda, dişlerini abdestten önce misvaklamayı tavsiye etmiştir. Misvak sadece diş ve ağız sağlığı için değil aynı zamanda göz sağlığı için de gereklidir.
Misvakın ana maddesi bugün modern dünyanın dış macunlarında mükemmel bir dış temizliği malzemesi olarak kullanılagelmektedir.
9. Manivela, Kaldıraç;
Modern otomatik sistemlerinin pek çoğunun ana şekli ilk defa müslüman dünyasında kullanılmıştır. Dönme hareketini doğrusal harekete dönüştüren kaldıraç, ağır objeleri kolaylıkla kaldırmaya imkan sağlar. Bu teknoloji Al Jazari tarafından 12.yy da keşfedilmiştir. Bu icad Dünya çapında bir patlama yaratmış ve bisikletten içten yanmalı motora kadar hemen herşeyin keşfedilmesine öncülük etmiştir.
Al-Jazari kimdir?
Kendisi hakkında çok az bilgi olmasına rağmen şu kadarını söyleyebiliriz ki; Islam`ın altın çağında yaşamıştır. Bugün Türkiye sınırları içinde olan Mardin Cizre`de zamanının Salahadın Eyyubi emrindeki bölgelerde doğmuştur.
Kimya ve mühendislik eğitimi almış bir mucittir. Bugün modern dünyanın el kitabı olan, “kendi kendine yap” in bir benzeri olan kitap yazmıştır; “Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices”
10. İlk Hastane;
Bugün koğuşları, öğretim merkezleri, ameliyatları, modern cihazlarıyla hastaneler 9.yy`da Mısır`dan Dünya`ya yayılmıştır. Dünya`nın İlk tıbbi merkezi 872`de Mısır`da kurulan Ahmed ibni Tulun hastanesidir. Tulun hastanesi ihtiyacı olan herkese ücretsiz bakım sağlamasıyla bugünkü modern hastanelerin oluşumuna temel teşkil etmiştir. Bu hareket tarzı, hasta olan herkese bakma ve tedavi etme geleneği üzerine kurulmuştur. Kahire`den bu çeşit hastaneler bütün müslüman dünyasına sonra da diğer ülkelere yayılmıştır.
Ahmed İbn-i Tulun Kimdir?
Tulun`un kendisi Buharalı bir Türktür. Halife Meymun`a verilmiş bir köledir. Zekası ve çalışkanlığıyla kısa sürede Halife Meymun`un gözüne girer. Tulun`un oğlu Ahmed ise askeri ve islami İlimler eğitimi alır. Bizanslarla savaşta gösterdiği askeri başarısı sonucu, halife tarafından ödüllendirilir ve Mısır`a vali olarak atanır. Ahmed, 15 Eylül 868’de Fuslat’a gider ve Tulunoğulları devletini kurar.
Hazırlayan; Rabia Yener
Ağustos/2012
Yorum Bırakın / Leave a Comment