Amerika’da Ergoterapist Bir Türk Genci- Selin Engeç

Selin Engeç, ailesiyle bebek yaşta Amerika’ya gelmiş, eğitimini burada tamamlamış ve şimdi okullarda özel ilgiye ihtiyaç duyan çocuklarla çalışan genç bir kardeşimiz. Onunla yaptığımız söyleşiyi istifadenize sunuyoruz:

Merhaba Selin, kısaca kendin ve mesleğin hakkında bilgi verebilir misin bize?

Merhaba. 25 yaşındayım. 23 senedir Amerika’da yaşıyorum. Annem babam ve 2 tane erkek kardeşimle birlikte Amerika’nın “Güney Carolina” eyaletinde yaşıyoruz. Aslen Manisalıyız.

Amerika’da büyümeme rağmen Türk kültürünü çok seven ve bağlı olan biri olduğumu düşünüyorum. Elhamdülillah Rabbim her sene Türkiye’ye gidebilmemizi nasip ediyor, bunun da tabi çok büyük etkisi oluyor.

2016 yüksek lisansımı bitirdim. “Occupational Therapy” bölümünde 2 senelik master yaptım. Türkiye’de Mesleğim “Ergoterapi” olarak geçiyor. Türkiye’de çok yeni bir meslek ismi duyulmamış olabilir ama Allah’ın izniyle iyi yerlere geleceğini inanıyorum çünkü çok özel ve ihtiyaç olan bir meslek.

Bir Ergoterapist ne yapar?

Biz ergoterapistler olarak herhangi bir sağlık problemi nedeniyle günlük hayatlarını sürdürmeye yönelik anlamlı ve amaçlı aktiviteleri yapamayan insanlarla çalışıyoruz ve onların tekrar o aktiviteleri bağımsız bir şekilde yapabilmelerini sağlıyoruz.

Her yaş grubu ile çalışıyoruz. Hastanelerde, kliniklerde, rehabilitasyon merkezlerinde, toplum sağlık merkezlerinde, bakım evlerinde veya okullarda çalışabiliyoruz. Nörolojik, psikiyatrik ve motor fonksiyon bozukluklarında, kas hastalıkları, gelişimsel gecikme, ortopedik yaralanma ve doğuştan zihinsel ve fiziksel engelli hastalarla çalışıyoruz.

Hayatın her aşamasında ihtiyaç sahibi insanlara yardımcı oluyoruz ve onların fiziksel, psikolojik ve bilişsel açıdan iyi olmalarını hedefliyoruz. Giyinme gibi temel ihtiyaçlarını tek başına yapabilmelerine, kalem tutup yazı yazabilmelerine, çatal kaşık tutup tekrar tek başına yemek yiyebilmelerine yardımcı oluyoruz. Hatta işyerlerinde ergonomik düzenlemeler veya düşme çarpma gibi risklere karşı ergonomik ev düzenlemeleri yapıyoruz.

Mesleğin çok özveri isteyen ve gerçekten sevilmeden yapılamayacak bir meslek. Zorlandığın yerler oluyor mu? Ve bu zamanlarda nasıl bir çıkış yolu buluyorsun?

Evet gerçekten de sabır isteyen bir meslek. Ama o sabrı ve sevgiyi Allah veriyor çok şükür. Ben işimi çok severek yapıyorum. Elbette zorlandığım zamanlar oluyor.

Evvela, öğrencilerimle kurduğum bağa çok önem veriyorum. Onlara her zaman koşulsuz, kuralsız sevgi ve saygı göstermeye, onları anlamaya, nelere önem verdiklerini, nelerden hoşlanıp en iyi nasıl öğrendiklerini keşfetmeye çalışıyorum. Sonra terapi seanslarını ona göre değerlendiriyorum.

Bir çocukla pozitif bir bağ kurabilirseniz Allah’ın izniyle onun karşılığını görürsünüz, çünkü o size güvenir. O güvendikçe, siz de ona karşı daha verimli faydalı bir şekilde katkıda bulunabilirsiniz. Bu benim mesleğimin bana öğrettiği bir şey. Ama aynı zamanda Peygamber Efendimizin (as) sünnetinde de var. O (as) çocuk veya yetişkin, kim olursa olsun, insan ilişkisine önem verirdi.

O yüzden her zaman bunu uygulamaya çalışıyorum ve faydasını da kesinlikle görüyorum.

Okulda veya çalışma ortamında namaz ve diğer ibadetleri uygulama konusunda sıkıntı yaşıyor musun?

Türkiye’deki kadar kolay olmuyor bizim burda abdest alacak, namaz kılacak yer bulmamız. Türkiye’de her sokakta bir cami var, çok güzel abdest alma yerleri var. İş yerlerinde, okullarda, restoranlarda hatta alışveriş merkezlerin de bile mescidler var. Ben her zaman derim Türkiye’dekiler bunun kıymetini bilin çünkü çok büyük bir nimet bu. Elhamdülillah, Allah bozmasın.

Ama herkesin bildiği ve benim de çok sevdiğim bir söz var o da “iman varsa imkan da vardır”. Burada biraz zor şartlarda da olsa abdest alıp da namaz kılmanın tadı da ayrı bir güzel. Veya etrafındaki hiç kimse oruç tutmuyorken senin sabredip Allah için oruç tutmanın verdiği tat da ayrı bir güzel.

Yani ibadetlerimizi yerine getirmek konusunda hiç bir engel yoktur.

Amerikan kültürüne “salata kasesi” benzetmesini yaparlar. Kimsenin kendisinden bir şey kaybetmeden birlikte olduğu ideal bir toplum dense de, “melting pot” olduğunu yani, aslını yitirip birlikte bambaşka bir kültür oluşturduğunu söyleyenler de çoktur. Sence Müslümanlar bunlardan hangisine dahil olurlar?

Kişiden kişiye değişir bu bence. Ben her ikisini de görüyorum Müslümanlar arasında. Bu biraz da o kişinin kendi kültürününe ve dinine verdiği öneme ve değere bağlı. Mesela camiyle bağı olursa veya Müslümanlarla olan ilişkisini güçlü tutarsa o zaman aslını yitirmez.
Ama o bağa önem vermez, ihmal ederse aslını yitirip bambaşka bir kültüre dahil olabilir.

Kıyafetinden dolayı çalışma arkadaşlarının veya çalıştığın çocukların sana yaklaşımında herhangi bir olağanüstülükle karşılaşıyor musun?

Ben küçük yaşta kapandım. 9 yaşındaydım. Ve o çocuk halimle çok tedirgin olurdum; biri birşey diyecek, ters davranacak diye. Dinimden utandığım için değil ama kavga tartışma çıksın istemediğim için. Bu yüzden çok dua ederdim; “Allah’ım beni hayırlı insanlarla karşılaştır” diye ve çok şükür hiç bir zorluk çekmedim.

Tabi bazen “Niye böyle giyiniyorsun?”, “Sıcak değil mi?”, “Bizim gibi rahat giyinmenizi istiyoruz” gibi şeyler söyleyenler oluyor ama çoğunlukla saygıyla karşılıyorlar. Sadece merak edip öğrenmek istiyorlar.

Ben okuduğum dönemde İslam karşıtlığının artığı bir dönemdi. Bizim bölümün başkanı bana geldi ve dedi ki;
“Selin bu olayların seni etkilemesine asla izin verme. Dinine her zamankinden daha çok bağlan. Başını dik tut ve bil ki biz her zaman arkandayız.”

Aynı sevgiyi, saygıyı sınıf arkadaşlarımdan, iş arkadaşlarımdan da gördüm hep. Allah hepsine hidayet nasip etsin. Hiç çekinmeden ibadetlerimi yerine getirdim ve getiriyorum da.

Çalıştığım çocuklardan da belki bir iki tanesi, merak ettikleri için “Niye kapalısın?” diye sormuştur. Daha önce okuduğum dönemde çalıştığım çocuklardan bir tanesi görme engelliydi. Yaz dönemi birkaç gün birlikteydik ve hep dışardaydık. O da dışarıda yürürken benim kolumdan tutunurdu ve benim uzun kollu giydiğimi fark etti ve bana “Dışarısı çok sıcak, niye hep uzun kollu giyiniyorsun?” dedi. Ben de ona dinimden dolayı olduğunu anlattım. Ertesi gün yine birlikteydik ve içerde birşey yapıyorduk, ben de kollarımı sıvamıştım. Sonra dışarıya çıkacaktık ve o kolumdan tuttu ve kollarımı sıvadığımı fark etti. Hemen indirdi “Dışarıya çıkıyoruz kolun görünmemesi lazım.” dedi bana.

Yani onlar hiç ama hiç yadırgamıyor.

Maşallah, burda yetişmiş bir genç olarak kendini Türkçe ifade etmede zorlanmıyorsun. Bunu neye borçlusun?

Teşekkür ederim. Ben lisedeyken biriyle Türkçe konuşurken çok zorlandığımı fark ettim ve bu beni çok üzdü. Kendi kendime “Selin sen bir Türk’sün. Türkçenin iyi olması lazım.” dedim.

Sonra Türkçemi geliştirmek için çok çalıştım. Türkçe kitaplar okumaya başladım, Türk filmleri izledim. Evde sadece Türkçe konuştuk. Anneme ve babama benimle sadece Türkçe konuşun dedim.

Türkiye’deki kuzenlerimle internetten görüştüm. Onlarla mesajlaşırken sürekli anneme ve babama “Şu nasıl yazılıyor, bu nasıl yazılıyor?” diye soruyordum. Ve sağolsunlar onlar da hiç bıkmadan söylüyorlardı.
Her sene Türkiye’ye gidiyorum 1-2 ay kalıyorum. Bu şekilde geliştirdim çok şükür.

Son zamanlarda daha çok Türkçe kitap okuyorum ve sesli okuyorum bunun da çok faydası oldu.

Peki sence anadilin Türkçe mi? İngilizce mi?

Ben hiç Türkçe eğitim almadım. İngilizcem daha iyi Türkçeme göre. Kendimi İngilizce’de daha iyi ifade edebiliyorum. Türkçe’de takıldığım oluyor. Ama kalbim her zaman Türkiye’ye daha çok yöneldiği için bu sorunun cevabına Türkçe demek istiyorum 🙂

Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Röportaj: Nurgül Çelik

Alakalı Yazılar

3 Yorum / Comments

  1. Anse Kaplan 29/04/2019 at 23:06 - Cevapla / Reply

    Masallah, Rabbim yolunu bahtini acik etsin , hayirli iyi insanlarla karsilastirsin, Serlilerin serinden korusun. Selin kizimiz gibi burada yetismis, Islami degerlerine sahip genclerin sayisi cogalsin insallah..

  2. Melek Yazici-Ucar 29/04/2019 at 19:30 - Cevapla / Reply

    Masallah Selincim. Tebrik ediyorum. Rabbim hayirli muvaffakiyetler versin.

  3. Belgizar Özbek 18/06/2018 at 22:56 - Cevapla / Reply

    Maşallah . Selin gibi gençler geleceğe güvenimi artırıyor . Yolun , bahtın açık olsun kızım

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Instagram

Facebook

2 months ago

Akwa Website
Aşure 🍱.Aşure tarifimizin sevdiklerinizle tatlı bir huzura vesile olmasını dileriz.Tarif: Rabia Yener @rabia.m.yener .Malzemeler.2 su bardağı aşurelik buğday1 su bardağı nohut1 su bardağı beyaz kuru fasulye1 çay bardağı pirinç5 bardak şekerBol su (20-25 bardak)1 çay bardağı kuş üzümü veya kuru üzüm4 adet incir1/2 bardak kuru kayısı.Yapılışı: .Aşure için bir gün önceden hazırlık yapmanız gerekiyor. Ben aşurelik buğdayı, fasulyeyi, nohutu ve pirinci akşamdan ayrı ayrı kaplarda bol suya koydum. Gece yatmadan önce de, yine ayrı kaplarda, on-on beş dakika kaynatıp, ateşten aldım, kapaklarını kapalı tuttum, sabaha kadar beklettim. Böyle yapınca, ertesi gün hem pişmesi kolay oluyor hem de yumuşak oluyor. Aynı şekilde üzüm, kuru kayısı, incir ve cevizi de akşamdan suya koydum..Sabahleyin, buğdayı ve pirinci yıkadım, beraberce bol su ile ateşe koydum. Onlar kaynaya dursunlar, bu arada aksamdan yumusattığım fasulye ve nohutun kabuklarını soydum, böyle yapınca, renkleri parlak oluyor, yumuşak oluyor ve mide ve bağırsakları rahatsız etmiyor. Kabuklarını soyduğum fasulye ve nohutu, yine ayrı ayrı olmak üzere, bol su ile kaynamaya koydum..Nohutun pişme süresi biraz daha fazla olduğu için onu biraz daha fazla kaynattım. Buğday ve pirinç bir kaç saat birlikte pistikten sonra, iyice yumuşayan nohut ve fasulyeyi (aşağı yukarı 1-1,5 saat sonra) buğdayın içine kattım. Bütün malzemeler birlikte bir saat daha piştiler. Bu arada su ilave etmek gerekirse, ocağın üzerinde bulundurduğum, sıcak sudan ilave ettim ve altına tutmaması için arada bir tahta kaşıkla karıştırdım..Bu arada, yine akşamdan ıslattığım, kuru kayısı,üzüm ve inciri süzdüm, küçük parçalar halinde kestim ve yine ayrı ayrı olmak üzere suda haşladım. Haşladığım kuru meyveleri, kaynayan aşure malzemesine kattım..Birlikte 10-15 dakika daha kaynattıktan ve 5 bardak şekeri de ilave ettikten sonra, tekrar bir 10-15 dakika daha kaynatıp ateşten aldım, kaselere doldurdum..Akşamdan ıslattığım cevizin önce kabuklarını soydum, sonra irice dövdüm ve aşurenin üzerine serptim. (Cevizin kabuklarını soyunca, aşurenin rengini karartmıyor.).Afiyet Olsun! ... See MoreSee Less
View on Facebook

2 months ago

Akwa Website
Hicri 1445 yılınızı tebrik ederiz. 🌙#Hicri1445 #hicriyeniyıl ... See MoreSee Less
View on Facebook

3 months ago

Akwa Website
Kurban Bayramınız Mübarek Olsun 🌹 ... See MoreSee Less
View on Facebook

3 months ago

Akwa Website
Gayri Müslim Ülkede Kurban Kesimi İle İlgili Bilgiler .Yurtdışında yaşayan Müslümanların kurban kesim işi denetim, İslami açıdan kesim ve dağıtım yönüyle kimi zaman zorluklar içerir. .Kurban bayramının yaklaştığı şu günlerde, yurtdışında yaşayan çoğu Müslümanın aklında olabileceğini düşündüğümüz sorulara, Yusuf Ziya Kavakçı Bey’in verdiği cevapları istifadenize sunuyoruz..Link 👉🏻 profilimizdedir ... See MoreSee Less
View on Facebook

3 months ago

Akwa Website
Helal Et Mevzuu- DİB Din İşleri Yüksek Kurulundan Açıklamalar 📻.Kurban Bayramı yaklaşırken, Gayrimüslim bir ülkede İslamî usullere uygun hayvan kesimiyle ilgili soruları yönelttiğimiz röportajı tekrar istifadenize sunuyoruz.Röportaj:Nurgül ÇelikNurgül Çelik.Röportajımıza profildeki linkten ulaşabilirsiniz. ... See MoreSee Less
View on Facebook
Go to Top