İnsanoğlu için uzun ve mutlu yaşamak hep cazip olmuştur. Bunun sırrına erebilmek için gayret eder. Son yılların uluslararası en çok satan kitapları arasında yer alan İkigai adlı kitap, Japonların bu sırrı nasıl çözdüğünü anlatıyor. Sözün başında kitabı okumanızı tavsiye ederek, bizde yaptığı çağrışımları kendi sahip olduğumuz değerlerle mukayese etmek istedik. 

Ikigai, insanlara amaç olarak çalışmayı, kendisine ve etrafındakilere faydalı olmayı öğütlüyor. Bunun sonucunda insanın eline geçmesi umulan şey ise mutlu, huzurlu ve olabildiğince uzun bir ömür. Hal böyle iken ümmetine bir hadis-i şeriflerinde insanlara faydalı olanların, bir diğer hadis-i şeriflerinde ise yine uzun ömürlü olup en güzel amele sahip olanların insanların en hayırlıları olduğu müjdesini veren bir Peygamberi düşünelim. İnsanlara sıla-i rahim yaparak ömürlerini uzatmaları nasihatinde bulunan Yüce Peygamberimizin (sas) takipçileri olmak düşüncesi inşallah bizleri hayırlı ve uzun bir ömür geçirmenin yollarını aramaya yönlendirir.

Moai ismi verilen, insanlara dayanışmayı salık veren topluluğu ele alalım ve bu uygulamaların aslında daha güzelinin Anadolu’da yüzyıllardır “imece” ismiyle uygulandığını hatırlayalım. Bunun yanında ihtiyaç halinde Moai birikimlerinden avans çekme davranışı size de bir Kur’an tabiri olan Karz-ı Hasen uygulamasını anımsatmadı mı? Karz-ı Hasen, yani “hiçbir maddi çıkar gözetmeksizin sırf Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak ve din kardeşinin sıkıntısını gidermek amacıyla borç vermek; güzel borç”… Biz Müslümanların bir türlü bir araya gelip hakkıyla yerine oturtamadığımız faizsiz kredi uygulaması… Düşündürücü değil mi?

Bu da yetmezmiş gibi midesinin sadece yüzde 80’ini dolduran Okinawalılara nispet edermişçesine sevgili Peygamberimizin (sas) iyice acıkmadan sofraya oturmamamız, tam doymadan da kalkmamız tavsiyesini ve “Çok yemeyin! İlle yiyecekseniz midenizin üçte birini yemekle, üçte birini suyla doldurun, üçte birini de boş bırakın” şeklindeki yönlendirmelerini düşünelim. Ölmeyecek kadar yemeyi: “Biraz daha yesek ölecektik?!” naifliğiyle ele alan çağımız insanı için daha önemlisi herhalde Pazartesi-Perşembe oruçlarını miras bırakan Efendimizin (sas) her sünnetinin pırlantalardan daha değerli olduğunu anlaması olsa gerektir.

Benzeri kıyaslamalar o veya bu şekilde Ikigai’nin İslam’ın insanlara sunduğu hayat biçimiyle ortak noktalarına dikkat çekiyor. Belli ki Okinawalıların mizacı İslam’a yakın. Allah onlara hidayet versin. Fakat bu kıssadan bizim için alınacak bir hisse varsa o da; yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’e uyup sevgili Peygamberimiz’in (sas) sünnetine ittiba etmek suretiyle, olması gerektiği gibi yaşayabilirsek, bize takdir edilen kader çerçevesinde sağlıklı bir ömür geçirebileceğimizdir.

Uzun ömür, biz Müslümanlar için elbette bir amaç değil. Ölümsüzlük ise bu dünyada muhâl. Mühim olan nasıl yaşayıp, hangi iş üzere öldüğümüzdür. Fakat bedenimize iyi bakmak, her şeyden evvel emanet sahibine gösterilecek vefanın bir göstergesi olduğu gibi İslam’a daha iyi hizmet edebilmek için hem zihnen hem de bedenen kuvvetli ve dinç olmanın da anahtarı mesabesindedir.

Okinawalılara “Ne yaparsan yap emekli olma!” bilincini hediye eden Ikigai geleneklerine olan sıkı sıkıya bağlılıkları hayrete şayan. Çünkü biz Müslümanların elinde daha değerlisi mevcut: Kur’ân ve Sünnet. Yazılış amacı bambaşka olsa bile bizlere hayat yolunda ibretlik köşe taşları bırakan ve bu yolla biraz olsun İslamın güzelliklerini tefekkür ettiren bir kitap Ikigai.

O halde (bir iş ve ibadeti bitirip) boş kaldığın zaman hemen (başka bir işe/ibadete) koyul.”

İnşirah Suresi/7. Ayet

Yazı bittiğine göre muhterem okur ne yapacağımızı çok iyi biliyor:

Gayrete geleceğiz, emeklilik kabirde!

Şeyda Toprak/İstanbul