Çin’de yaşamak, daha önce batı ülkelerinde bulunmuş bir insana epey farklı bir tecrübe kazandırıyor elhamdülillah. İki doğunun ve iki batının Rabbi olan Allah’a şükürler olsun [1] ve gezip gördüğümüz yerler, kainata ve mahlukata ibret nazarıyla bakıp O (c.c.)’nun sıfatlarına yakinimizin artmasına vesile olsun.
Yazının diğer kısımlarına geçmeden önce şunu ifade etmekte fayda var; bu yazı henüz bir kaç ayını Çin’in Guangzhou şehrinde geçirmiş biri tarafından kaleme alındı. İlerleyen zamanlarda bazı gözlem ve fikirler haliyle değişiklik arz edebilir.
Şehir Hakkında Genel Bilgi Ve “Bir Lisan Bir İnsan”
Guangzhou şehri Çin’in güney bölgesinde Guangdong eyaletinde; Hong Kong özerk şehrinin 120km kuzey batısında yer alıyor. Dünya nüfusunun altıda biri bu ülkede yaşıyor [2]. Guangzhou metropolü ise 25 milyon nüfusuyla dünya üzerinde nüfus yoğunluğu en yüksek şehirlerden biri.
Şehrin eski adı Kanton. Bu isim dünyanın en yüksek üçüncü kulesi (595.7m) olduğu ifade edilen ve şehrin sembollerinden biri olan Kanton Kulesi’ne de verilmiş. Nufüs yoğunluğu bu denli fazla olan ve ticari bir merkez niteliğinde olan bu şehirde gökdelenler kule ile adeta yarış halinde. Bu yarışan binaların mimarileri de birbirinden çok farklı ve bir yapay görsel şölen oluşturuyor. Bilhassa akşam saatlerinde, güneş batımından gece 11’e kadar her bina farklı şekillerde LED lambalarla aydınlatılıyor ve caddeler bir ışık şölenine dönüşüyor.
Yüz küsür katlı işyerleri ve onlarca katlı evlere insanları ulaştırmak için birkaç katlı en az dört şeritli anayollar ve binalarda farklı katlara hizmet veren asansörler mevcut. Mesela bir işyerinde 65. kata gitmek için önce direk 45. kata giden asansörlere daha sonra 45. kattan sonraki tek sayılı katlara giden başka bir asansöre binmelisiniz. Hiç telaşa kapılmayın, sizi yönlendirmek için istihdam edilmiş bir asansör memuru da mutlaka olacaktır. Bunca insan ne iş yapıyor diye düşünenler için istihdam alanlarına bir ikinci örnek de pek çok ülkede bulunan bilboardlar yerine yol kenarlarında saatlik ücret karşılığı tabela taşıyıp reklam yapan insanlar olabilir.
Guangzhou şehri güney bölgede yer aldığı için yerel lehçe olan Kantonca ve Çin’in kabul gören lehçesi olan Mandarin bu şehirde yaygın olarak kullanılmakta [3]. Çin’de karşılaşabileceğiniz en büyük sorunlardan biri, dil sorunu. Çin halkından kazanabileceğiniz en büyük kabiliyet de belki, Çince konuşmak olsa gerek. Atalarımız boşuna mı “Bir lisan bir insan” demiş. Bu dil dünyanın en kalabalık ülkesinin vatandaşlarının dili. Üniversite mezunları arasında bile İngilizce konuşabilen ya da anlayabilen insan sayısı çok az. Bu yüzden Çin’e giden birinin Çince öğrenmesi ya da Çince bilen bir rehberinin bulunması şart. Uluslararası pazarda bu kadar yer tutmuş bir ülkenin ticari açıdan önemli bir şehri olan, hele de Çin İthalat ve İhracat Fuarı (Kanton fuarı)’nın merkezi [4] olan Guangzhou’da yurt dışına toptan satış yapan mağazalarda bile Çince iletişim kurmak zorundasınız. Ama iki lehçeyi (Kantonca ya da Mandarin lehçesi) konuşan ve aynı alfabeyi kullanan insanların birbiriyle iletişim kurmakta sıkıntı çektiklerini gördükçe İngilizce konuşabilmek de şükür vesilesi haline gelebilir. Okuma-yazma becerisi ezber yöntemiyle öğrenilen ve -harf yerine- sayısı dahi bilinmeyen hecelerinin kullanıldığı bir dil Çince. Bu yüzden onlarca yılını bu ülkede geçirmesine rağmen pek çok kişi konuşma becerisiyle iktifa ediyor. Bu durum ümitsizliğe kapılıp burada geçireceğimiz vaktin aleyhimize işlemesine sebep olmamalı. Merhum Mahmud Es’ad Coşan Hocamız ne güzel ifade etmiş:
“Her ilmin kıymeti var ve herkes birtakım şeyleri en iyi tarzda yapmayı öğrenmeli! Müslümana yakışan, yaptığı işi güzel yapmaktır, tekniğine uygun yapmaktır, en mükemmel yapmaktır. O bakımdan, dinî bir heyecanla, ilim ve tekniğe çok büyük önem vermeliyiz… İslâm ilme çok büyük önem veriyor, alime çok büyük önem veriyor. Ama nasıl? “Bana bir harf öğretenin, ben kölesi olurum![5]” buyuracak kadar ilim sevgisi veriyor İslâm, mü’minlerin kalbine… Yani, mâneviyatı öğretmek, asıl mürşid olmak vs. değil… Harf öğretenin bile kölesi olurum diye bir şey. “Çin’de bile olsa, alın![6]” diyor. Hikmet, mâneviyat Mekke’de, Hicaz’da… Çin’de bile olsa ilmi alın ne demek? Gayr-i dînî olan ilimler de lâzım, hepsi lâzım ve bir ilimde müslümanlardan hiçbir temsilci ve hiçbir araştırıcı olmazsa, bütün müslümanlar vebal alırlar. Çünkü oraya bir elemanlarını ayırmamışlar, göndermemişler.” [7]
Müslümanların Merkezi
Bu şehirde herbiri tarihe şahitlik etmiş dört tane cami bulunuyor[8]
1. Çin’in hayatta kalan ilk camisi olan, 36m yüksekliğinde Arap usulü minaresiyle (nam-ı diğer Xuanli kulesi ya da Guangta) ilk müstakil minareli cami olan ve Sa’d bin Ebi Vakkas hz tarafından 600’lü yıllarda inşa edildiği rivayet edilen Huaisheng Camii (广州怀圣清真寺);
2. Avlusunda aşere-i mübeşşereden sahabi Sa’d ibn Ebi Vakkas hazretlerinin türbesinin bulunduğu, 1300’lü yılların mimarisini yansıtan, iki katlı yapısı ve meyve bahçeleriyle donanmış geniş avlusuyla aynı anda 3000 kişinin namaz kılabildiği Sahabi Ebi Waqqas Camii (nam-ı diğer XianXian: 广州先贤清真寺);
3. 1400’lü yıllarda güney bahçe mimarisiyle inşa edilmiş Haopan Camii (广州濠畔清真寺);
4. Çin sarayı mimarisiyle dikkat çeken, yapımı 1400’lü yıllara dayanan, cenaze defin işlemleri de dahil olmak üzere tarihte pek çok misyon üstlenmiş olan, içinde ufak bir müze de bulunan Xiaodongying Camii (广州小东营清真寺).

Camiler bizim için müslümanların toplandığı, sosyal ve içtimai ihtiyaçlarını giderdiği, çoluk cocuk herkesin neşe içinde bulunduğu ve herkesin kendine hitap eden bir faaliyet bulabildiği mekanlardır. Bu ideal olanı tabii, bir de fiiliyatı var. Çin’de Rusya, Malezya, Arabistan, İran, Yemen, Katar, Türkiye ve daha pek çok farklı ülkeden gelip yerleşmiş sayısız müslüman bulunuyor olmasına rağmen camilerde imamlar sadece Çinli müslümanlardan oluşmak üzere devlete bağlı bir kurum tarafından tayin ediliyor. Bir imamda bulunması gereken vasıflar yönünden düşündüğünüzde daha ehil insanların devlete tabiiyet yönünden imamlığa tercih edilmediğini görmek işten değil maalesef. Dini faaliyetler, komünist rejimle yönetilen bu ülkede yasak olduğu için birine dini bir konuda tebliğde bulunduğunuz anlaşılırsa tutuklanma ihtimaliniz olduğu söyleniyor, bunun gibi başka söylentiler de mevcut tabi. Ama bu söylentilerin aksini ispat edemeseniz de önyargılarınızdan kurtulmak için sokakta gördüğünüz bütün Çinli müslümanlarla tanışmanız, yılmadan iletişim kurmaya devam etmeniz gerektiğini bizzat tecrübe ettik. Müslümanların kendi içlerinde yaptıkları faaliyetlerden kimsenin haberi olmuyor. Tevafuk eseri içlerinden biriyle tanışırsanız ve sizi güvenilir bulup bildigi faaliyetleri söylerse işte o zaman çok nasiplisiniz demektir. İletişim kurmak için çeviri kabiliyeti olan telefon programlarından faydalanabilirsiniz, ama bu bilgi aktarımı da cami bünyesinde değil başka mekanlarda olabilir.Camilerin avlusu kalın ve yüksek duvarlarla çevrilmiş. Dışardan bir mabed olduğunu anlamak bir hayli zor. Bazılarının avlusu başka bir diyara geldiğinizi düşündürecek kadar geniş ve ferah. Sadece kuş sesleri ve meyve ağaçları çevreliyor sizi. Ramazan ayında teravihte buna çocuk cıvıltılarını da eklemek lazım. Diğer yandan bazı camilerin avlusu yalnız birkaç kişinin ayakta durabileceği kadar küçük. Ama yine de cami havası teneffüs etmek, insanı başka alemlere götürüyor. Camiler bir ilim merkezi olmak için çok zayıf kalmış ya da bırakılmışlar. Yalnızca bazı camilerde temel ilmihal bilgileri ve Kur’an tilaveti yeni ihtida etmiş yetişkin cami ahalisine öğretiliyor. Bu camilerde Ehli Suffe’nin mirasçılarını ve çocuk cıvıltılarını mumla arıyorsunuz adeta. 1500’lü yıllardan sonra yeni bir cami inşa edilmemiş olması da dikkat çeken başka bir unsur. Tüm olumsuzluklara rağmen; aynı lisanı konuşmadığınız ve birbirine yabancı iki ayrı kültürden gelip hidayet üzere buluştuğunuz bu insanlara Allah’ın selamını getirdiğinizde aynıyla mukabele edip sizi şükre sevk ediyorlar.
Ne Yenir Ne İçilir

Çin’e gelmek söz konusu olduğunda pek çok kişinin aklına ilk gelen “Orda ne yenir?” sorusudur. Bu konuyu dil ve mescit kavramından sonra gündeme getirmemizden anlaşılacağı üzere helal gıda temini zannedildiği kadar büyük sorun teşkil etmiyor elhamdulillah. Her mahallede hemen hemen birkaç helal Müslüman makarnacısı (nam-ı diğer: lanco lağmiyancı) bulabileceğiniz bir şehir Guangzhou. Çin’in üç Müslüman eyaletinden biri olan Lanco’dan adını almıştır. Bunun haricinde Muslim Restaurant diye meşhur olmuş Uygur lokantaları da mevcut, çalışanlarıyla kısmen Türkçe konuşup iletişim kurmanız mümkün.”
Çin’de tüm aile fertlerinin çalıştığı bir düzen hakim olduğu ve evde yemek yapma kültürü pek bulunmadığından mutfaklar genellikle çok küçüktür ve eviniz ne kadar geniş olursa olsun ocak sayısı ikiyi nadiren geçer, ayrıca bulaşık makinası da bulunmaz.
Amerika gibi Yahudilerin gıda sektörüne hakim olduğu yerlerin aksine Çin’de koşerli (kosher) bir ürün bulmak zordur. Helal damgası almış ürünleri tercih edebilirsiniz, ancak bu sertifikalandırmaya da dikkat etmek gerekir. Genellikle ürünlerin üstünde Çince helal anlamına gelen simge bulunur (清真; çincin diye telaffuz edilir), ki, bu da ilk öğrenilmesi gereken unsurlardan biridir. Guangzhou’da helal pazarı gittikçe yaygınlığını artırmaktadır; öyle ki, bazı marketlerde un, süt ve yumurtaların bile üstünde helal simgesi görebilmek mümkündür.
Helal gıda temini bu açıdan kolay amma velakin sağlıklı ürün bulma konusunda aynı şeyi söylemek biraz zor. Hazır gıda ürünlerinde (etli makarna, kraker vs) helal damgasının haricinde içindekiler kısmına göz attığınızda pek çok zararlı kimyasal maddeyle karşılaşıyorsunuz, en yaygın olanı da Türkiye’de Çin tuzu olarak bilinen monosodyum glutomat (味精, Çince okunuşu “veicin”). Ayrıca sarımsak ve maydanoz gibi kendine has kokusuyla tarım ilacına muhtaç olmadan büyüyen sebzeler haricinde tüm sebze ve meyveler yoğun nüfusun talebini karşılayabilmek için erkenden toplanıp hormonlarla ve bir kısmı da GDO’lu olarak yetiştirilerek halka arz ediliyor. Diğer şehirlerin durumunu öngörmek zor ama Guangzhou şehrinde fabrikalarla meyve sebze bahçeleri iç içe olduğu için hormonlu olmasının yanında kimyasal madde maruzatından dolayı da antiallerjen bitkiler dahi beklenen faydayı gösteremiyor ve belki de bu yüzden, gribal enfeksiyon gibi hastalıklara sık rastlanıyor.
Çocuklar
Herkesin malumu olduğu üzere, Çin nüfusu kalabalık ve ülke komünist rejimle yönetildiği için pek çok konuda kurallar ve denetimlerle karşı karşıya kalmanız mümkün. Her ailede bir ya da iki çocuk var, kırsal bölgede bu sayı üçe kadar çıkabiliyor ya da çok zengin bir ailenin iki ya da üç çocuğu olduğuna şahit olabiliyorsunuz. Bir iki sene öncesine kadar Çin vatandaşları ikinci çocukları doğduğunda yüklü bir para cezasına muhataptılar, şimdi aynı kural üçüncü çocuk için geçerli. Hal böyleyken Türkiye’deki gibi her sokak başında bir park bulamıyorsunuz ama her mahallede bir park belki bulabilirsiniz. Çocuklarınızla metro vasıtasıyla bir yere gitmek istiyorsanız pek çok kurala dikkat etmelisiniz. Mesela tehlikeli olabileceği için, çocuğun elinde oyuncak bulundurması yasaktır. Eğer iki çocukla birlikte seyahat eden bir yetişkin varsa, ikinci çocuk için de bilet talep edilecektir.
Ulaşım ve iletişim araçları
Guangzhou, ulaşım konusunda çok gelişmiş bir şehir. Metro çıkışlarında asansör olmaması bebek arabalıları ve engellileri zorlasa da, şehri saran metro ağı sayesinde hemen her mahalleye gidilebilir.
Haftasonları ve iş saatlerinde metro hatlarında muazzam bir kalabalık olduğu için yine her yerde yaygın ve fiyatları da makul olan taksileri tercih edebilir, eğer vakit sıkıntınız yoksa metro kartlarının geçerli olduğu otobüslere de binebilirsiniz.
Eğer kendi ülkenizde geçerli ehliyetiniz varsa ve İngilizce biliyorsanız internet üzerinden bir sınavla Çin ehliyetine sahip olabilir, diğer ulaşım seçeneklerine göre biraz pahalı olsa da uzak mesafeler için araba kiralamayı tercih edebilirsiniz. Yalnız merkezi yerlerdeki park sıkıntısı sizi ve fiyatları bütçenizi yorabilir.
Çin’de dünya genelinde yaygın olan bazı internet sürücüleri, web siteleri ve sosyal medya programları ve telefon uygulamaları sansürlü. Sansürlü olan herşeyin yerel bir alternatifi var. Tüm dünyada bir program kullanılırken Çin genelinde başka bir taklit program kullanılabiliyor. Bir sosyal medya programı, telefon numarasından bile daha yaygın bir iletişim aracı olabiliyor. İş görüşmeleri, adres tarifleri, reklamlar ve hatta taksi çağırmak için bile bu ve benzeri programlar kullanılmakta. Üstelik bu program aynı dili konuşmayan kişiler arasında yazılı iletişimi kolay kılan çeviri özelliğine de sahip. Ayrıca sesli, fotoğraflı, yazılı çeviri seçenekleri bulunan bir sözlük programı sayesinde içindekileri merak ettiğiniz bir gıda etiketini taratabilir ya da otobüs güzergahı hakkında fikir edinebilirsiniz. Yine fotoğrafını çekerek kaydettiğiniz bir ürünü bir online alışveriş sitesinin özelliği sayesinde internetten araştırıp temin edebilirsiniz. Bu gibi gelişmiş bilgisayar ve telefon programlarından mıdır bilinmez teknoloji ve bilhassa telefon bağımlılığı oldukça yaygın; metro vagonunda istisnasız herkesin telefonla meşgul olduğu bir kare, hiç de şaşırtıcı değil.
Çin genelinde lojistik muazzam derecede gelişmiş bir sektör. Zannedildiği gibi sadece yurt dışına değil iç pazara da hizmet eden bir sektör bu. Öyle ki, sadece kargo taşıyan ic hat uçaklar söz konusu. Domates- salatalık ve hatta dondurma gibi taşınması için özel şartlar gerektiren gıda ürünleri bile internet üzerinden kısa bir süre zarfında kolaylıkla temin edilebiliyor. Fiyatı 1rmb’yi (yaklaşık 45 kuruşu) geçmeyen bir ürün bile ücretsiz kargo seçeneğiyle internetten temin edilebiliyor. Üstelik müşteri memnuniyetsizliği halinde, geri bildirim ve iade mümkün. Bu kadar kolaylık sağladıpı için bağımlılık yapan bu teknoloji, herkes tarafindan yaygın ve etkin kullanılıyor mu bilemesek de vakit ve emek tasarrufu sağlayan yönünü de inkar edemeyiz sanırım.
Hayat pahalılığı
Tahmin edilenin aksine, Çin’de hayat pahalı. Yurt dışına üretilip gönderilen ürünlerde vergi muafiyeti bulunduğu için maliyetler daha uygun olmasına rağmen Çin vatandaşları için durum pek de iç açıcı değil. Guangzhou şehri bir metropol olduğu için vergileri çok yüksek, şehirden kentsel yerleşim bölgelerine doğru hareket ettikçe daha makul fiyatlar görebiliyorsunuz. Metropol bazında devam edecek olursak gıda ürünü satın alırken halk pazarındaki yerel meyve sebzeler için bile Türkiye’dekinin 4-5 katı fiyat ödemeniz gerekmekte.
Hal böyle olunca Çin ailelerinde tüm fertler çalışıyor, genç nüfus şehirde akranlarıyla bir arada yaşıyor, çalışıp birikim yapıyor, ebeveynler kırsal bölgede nisbeten uygun bütçeyle hayatını devam ettiriyor. Şehir hayatında çocuklar bakıcıların ya da eğer emekliyse anneanne ya da babaannenin yanında büyüyor.
Eğitim maliyeti
Eğitim maliyeti de diğer alanlarda olduğu gibi oldukça yüksek. Amerika’da yüksek okullara ya da Türkiye’de vakıf üniversitelerine ayrılan bütçe göz önünde bulundurulduğunda Çin’de yüksek eğitim maliyeti çok yüksek değil. Ama bu ülkelerin aksine Çin’de eğitim maliyeti anaokulundan itibaren başlıyor. Çocuğunuzu Amerika’da iyi bir üniversiteye burssuz gönderir gibi Çin’de anaokuluna gönderebilir misiniz? Teşbihte hata olmazsa mali açıdan durum bu. Çin devlet okullarına annesi ya da babası Çinli olmayan çocukların alınması katiyyen yasak. Özel eğitim, yetenek ve aktivite kursları oldukça yaygın olmasına ragmen düşük eğitim kalitesi ve fahiş fiyatlardan dolayı yabancılar tarafından pek talep görmüyor. Uluslararası okulların fiyatları ise birden fazla çocuğu olanlar için aile bütçesini sarsacak mahiyette. Bu yüzden çocuklarını daha ilkokuldan itibaren kendi ülkelerindeki yatılı okullara gönderen pek çok yabancı aile var.
Hangi ürünler makul
Fiyatların Türkiye ile kıyaslandığında nisbeten uygun olduğu belki tek özgün sektör plastik eşya ve ahşap mobilya sektörü. Bambudan ya da doğal ahşaptan geleneksel ve estetik, oldukça zarif eşyalar bulunabiliyor çarşılarda. Genel temayülü küçük evlerde hızlı yaşamak olan halk için polikarbondan pratik ev eşyaları kolaylıkla bulunabiliyor.
Çin’den parlayan bir diğer sektörse LED aydınlatmalar olabilir. Türkiye’den bu işi yürütmek üzere gelen pek çok aile mevcut. Bu lambaların maliyeti yerleşik halk için de uygun sayılır. Hatta caddelerde hava karardığında yüksek binaların, köprü ve ağaçların birbirinden renki ve farklı tasarımda ışıklarla aydınlatıldığını, adeta bir ışık şöleni sergilendiğini gözlemliyorsunuz.
Bunun haricinde, herkesin malumu olduğu üzere, Çin, taklit imalat konusunda dünyada birinci sırada. Kendi ülkelerine ait 120’den fazla araba markası var ve her birini meşhur başka bir arabaya benzetmek mümkün. Bu hemen her teknolojik üründe böyle. Guangzhou şehri de elektronik eşya, saat, çanta, oyuncak, çocuk kıyafeti, kumaş ve şal gibi saymakla bitmez pek çok ürünün toptan satışının yapıldığı bir merkez niteliğinde. Bu ürünlerin çok kalitelilerini de uygun fiyata bulmanız mümkün. Yüksek kaliteli ürünler için bazılarının taklit değil sadece seri üretim fazlası ya da fason olduğu söyleniyor hatta. Alışverişte verilen fiyatlarda pazarlık payı mutlaka oluyor, pazarlık edecek kadar Çince bilmeniz ya da yanınızda dil bilen bir rehberiniz olması şart, yoksa turist muamelesi görüp bir mala, ederinin 4-5 katını ödemek zorunda kalabilirsiniz.
Şehrin ve ülkenin bazı genel geçer özelliklerine bu yazıda yer vermiş olduk, Çin insanının öne çıkan bazı özelliklerine de bir diğer yazımızda değineceğiz inşAllah.
H.Saadiyye Eryılmaz
Yorum Bırakın / Leave a Comment