“…Tabii bir de bu aşûre gününde, bizim örfümüzde bir şey daha var; buğday, üzüm, fındık, fıstık, çeşitli böyle kuru yiyecekler, tatlı incir, kayısı vs. parçaları katılarak, hoş kokulu, gül kokulu bir güzel tatlı yapılıyor. Üzerine nar, fındık vs. konuluyor, ceviz döğülüyor; güzel bir tatlı oluyor. Buna da aşûre tatlısı diyoruz, kısaca aşûre diyoruz.
Bu, evlerde gelenek olarak, töre, adet olarak yapılıyor. Konu komşuya da dağıtılıyor. Bir hayır olsun, sevap kazanılsın diye aşure günü tatlı dağıtılıyor komşulara… Bu da güzel bir şey. Hem dedelerimizin güzel adetini devam ettirmiş oluruz, hem de bazı kimseleri sevindirmiş oluruz. Onun için, inşaallah böyle güzel güzel aşure tatlısını da yaparsınız; kaselere, tabaklara koyup konu komşuya hediye edersiniz. Çünkü hediyeleşmek muhabbetin artmasına sebep olur.
İslâm da muhabbete çok önem veriyor. Yâni müslümanlar arasında muhabbet olması, insanlar arasında, komşular arasında geçim olması; ailenin fertleri arasında sevgi, saygı olması; milletin fertleri arasında böyle uyum ve sevgi, bağlılık, muhabbet olması çok önemli…”
Buyuruyor Merhum Prof. Dr.Mahmud Es’ad Coşan Hocamız 14.04.2000 tarihli Cuma sohbetlerinde. (Sohbetin tamamını okumak veya dinlemek için; www.iskenderpasa.com
Gerçi Hocamız tarifi vermiş zaten ama, biz de hem bu tavsiyeye uymak, hem de Nuh As’ın sünneti olması hasebiyle de bu güzel adeti devam ettirmek adına kendi aşure tarifimizi paylaşmayı uygun gördük sizinle. Şimdiden Allah kabul etsin ve kolay gelsin.
Malzemeler;
- 2 su bardağı aşurelik buğday
- 1 su bardağı nohut
- 1 su bardağı beyaz kuru fasulye
- 1 çay bardağı pirinç
- 5 bardak şeker
- Bol su (20-25 bardak kadar)
- 1 çay bardağı kuş üzümü veya kuru üzüm
- 4 adet incir
- 1/2 bardak kuru kayısı
Süslemek için;
- Ceviz veya kavrulmuş fındık
- Arzuya göre nar
Biliyorum, malzemeler size çok gibi görünüyor ama aşure komşulara dağıtılacağı için adedi fazla tutmakta fayda var.
Yapılışı;
Aşure için bir gün önceden hazırlık yapmanız gerekiyor. Ben aşurelik buğdayı, fasulyeyi, nohutu ve pirinci akşamdan ayrı ayrı kaplarda bol suya koydum. Gece yatmadan önce de, yine ayrı kaplarda, on-on beş dakika kaynatıp, ateşten aldım, kapaklarını kapalı tuttum, sabaha kadar beklettim. Böyle yapınca, ertesi gün hem pişmesi kolay oluyor hem de yumuşak oluyor. (Annem öyle dedi)
Aynı şekilde üzüm, kuru kayısı, incir ve cevizi de akşamdan suya koydum.
Sabahleyin, buğdayı ve pirinci yıkadım, beraberce bol su ile ateşe koydum. Onlar kaynaya dursunlar, bu arada aksamdan yumusattığım fasulye ve nohutun kabuklarını soydum, böyle yapınca, renkleri parlak oluyor, yumuşak oluyor ve mide ve bağırsakları rahatsız etmiyor. Kabuklarını soyduğum fasulye ve nohutu, yine ayrı ayrı olmak üzere, bol su ile kaynamaya koydum. Nohutun pişme süresi biraz daha fazla olduğu için onu biraz daha fazla kaynattım. Buğday ve pirinç bir kaç saat birlikte pistikten sonra, iyice yumuşayan nohut ve fasulyeyi (aşağı yukarı 1-1,5 saat sonra) buğdayın içine kattım. Bütün malzemeler birlikte bir saat daha piştiler. Bu arada su ilave etmek gerekirse, ocağın üzerinde bulundurduğum, sıcak sudan ilave ettim ve altına tutmaması için arada bir tahta kaşıkla karıştırdım.
Bu arada, yine akşamdan ıslattığım, kuru kayısı,üzüm ve inciri süzdüm, küçük parçalar halinde kestim ve yine ayrı ayrı olmak üzere suda haşladım. Haşladığım kuru meyveleri, kaynayan aşure malzemesine kattım.
Birlikte 10-15 dakika daha kaynattıktan ve 5 bardak şekeri de ilave ettikten sonra, tekrar bir 10-15 dakika daha kaynatıp ateşten aldım, kaselere doldurdum.
Akşamdan ıslattığım cevizin önce kabuklarını soydum, sonra irice dövdüm ve aşurenin üzerine serptim. (Cevizin kabuklarını soyunca, aşurenin rengini karartmıyor.)
Not: Osmanlı zamanında aşurelik buğdayı sulandırmak için su yerine süt katılırmış ve aşure böyle daha nefis olurmuş… Bazı yörelerimizde ise, pişme esnasında aşureye bir bardak süt katılırmış.
Afiyet olsun efendim…
Rabia YENER
Yorum Bırakın / Leave a Comment