Suriye Gezisi

Bizim kokumuzu duyacağımız yerlere gittiğimizi hissediyorum. Her ne kadar bazen İstanbul’u bile bizden hissetmesem de Suriye’nin geçmişteki sahip olduğu değerleri ile bize benzeyebileceğini düşünüyorum. Bu duygularla, Peygamberimizin (sas) geldiği, sahabe-i kiramın gelip yaşadığı, şimdi de bazılarının kabirlerinin bulunduğu yerleri görecek olmanın verdiği heyecanla yola çıkıyoruz.

Birkaç yıldır büyük istekle görmek istememize rağmen birtakım engellerle gidememiştik. Bu son ayda ise tüm engelleri iterek yola çıkıyoruz. Zeytin ve fıstık ağaçlarının arasından giden yolda devam ederek Kilis’te Efendimizin (sas) vahiy katibi Şurah Bil Bin Hasen (r.anh) hazretlerini ziyaretten sonra eşimin halasına uğruyoruz. Eşim Kilisli. Halamızı 80 yaşın üzerinde olmasına rağmen içli köfte yaparken yakalıyoruz. Hayır duasını alıp yola koyuluyoruz.

Sınırda sistem kapalı olduğu için biraz bekleme, Cuma namazının kılınması için biraz dinlenme, kanunsuz istenen geçiş parası vermediğimiz için 4 saat kadar oyalanmanın ardından Şam’a (Dımaşk) doğru yola çıkıyoruz. Geceyi Şam’da geçirdikten sonra sabah namazını Emeviyye Camii’nde kılıyoruz.

Yahya (as)’ın kabrini ve caminin avlusunda Hz. Hüseyin Efendimizin (r.anh) makamını, Hz. İsa’nın (as) tekrar yeryüzüne ineceği minareyi görüyoruz. İmamı Gazali, İhyasını Emeviyye Camii’nde yazmış.  Sonra caminin bitişiğinde ilk Türk pilot şehitlerini, ayrıca Selahaddin Eyyubi’nin kabrini ziyaret ediyoruz. Selahaddin Eyyubi “Kudüs feth oluncaya kadar gülmeyeceğim” diye yemin etmiş. Ben biraz buruklukla yaklaşıyorum türbesine. Kudüs ve daha elimizden çıkan birçok yerler olmasına rağmen rahatımızdan hiçbir ödün vermediğimiz için.

Oradan silsilemizin 29. zinciri Halid-i Bağdadi’nin, Kasiyon Dağı eteklerindeki kabrine uğruyoruz. Torunlarından Zekeriya Vanlıoğlu beyin ikram ettiği çayı içiyoruz. Bu aile Van’dan gelmiş. Ama ne Türkçeyi ne de Kürtçeyi bilmiyorlar. Halid-i Bağdadi’nin (ks) huzurlu mekanında türbedarlık yapıyor. Türbenin manevi havası bizi derinden etkiliyor.

Oradan ezanla ismi çağrıştırılan Bilali Habeşi’nin (r.anh) türbesine uğruyoruz. O Bilal ki, Efendimizin (sas) vefatından sonra Medine ona dar geldiği için buralara gelmiş.

Küçük bir çocukken Peygamberimizin (sas) benim senden başka kimim var diyerek amcasının arkasına düştüğü Busra’dayız şimdi.

Rahip Bahira’nın manastırını, Efendimizin (sas) konakladığı ağacın yerine yapılan mescidi, antik Roma tiyatrosunu ve birçok Roma-Yunan kalıntılarını, Hz Ömer’in (r.anh) halifeliği günlerinde Suriye’deki İslami fetihlerin gerçekleştirilmesi sonrasında Müslümanların yaptığı ilk mescit olan Hz Ömer Camii’ni, hacıların su ihtiyaçlarını karşılamak için yapılmış hac göletini görüp Filistinli Aişe’nin “tafaddali” çağrısına uyarak evine (kulübesine) girip melisa çayı ikramını alıyoruz.

Neva şehrine doğru yola çıkıp orada Riyaz-us Salihin’in yazarı İmamı Nevevi hazretlerinin kabrini ziyaret ediyoruz. Çok bakımsız olması içimi burkuyor. Kabrinin üzerinde 500 yıllık bir ağaç büyümüş.

Dönüşte Şam’ın ünlü kapalı çarşısı Hamidiye Çarşısı’na uğruyoruz. Kasiyon Dağı’ndan Şam’ı izlerken 1500 tane olduğu söylenilen camilerin yeşil ışıkları ile şehre ayrı bir güzellik kattığını fark ediyorum. Ertesi sabah Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin kabrine gidiyoruz. Camide sabah namazından sonra ilim tahsil eden çocukların ders çalışmalarını görünce, Suriye’de camilerde dersler yapılıyor olması dikkatimi çekiyor. Camiler burada asli görevlerini bizimkinden daha farklı yapıyorlar. Ziyaretten sonra yola revan olup yolumuzun üzerinde Humus’ta Efendimiz’in (sas) Seyfullah (Allahın kılıcı) dediği Halid Bin Velid’e (r.anh) Fatihalarımızı gönderiyoruz. Yolda kahvaltı için durduğumuz yerde “zahter” denen ve birkaç yıl önce keşfedip sevdiğimiz, kahvaltılarda zeytinyağı ile ya da yoğurtla karıştırılarak yenen baharatlı tozdan bulup alıyoruz.

Halep’te Zekeriya (as)’ın türbesini ziyaret ettikten sonra hemen yanı başındaki Halep Kalesi ve Halep Kapalı Çarşısı’nı görüyoruz. Buradaki renk renk şekerlemelerden çocuklar için alıp Kilis Öncüpınar Kapısı’na doğru yola çıkıyoruz. Burada adım başı bir Türkle karşılaşıyoruz. Son zamanlarda Suriye turlarına büyük rağbet varmış.

Dönüşte sınırdan su gibi geçip gezimizi tamamlıyoruz.

Dr. Havva AĞARGÜN

Kasım 2010

İslam Ülkeleri

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Go to Top