“Muhammad in the Bible” Kitap Tanıtımı

Bazı kitaplar vardır, bir çırpıda, bir nefeste okunup bitirilir. Bazı kitaplar vardır, elinizin altında, başucu kitabınızdır, ihtiyacınız oldukça göz atarsınız. Bazı kitaplar vardır, üzerinde düşüne düşüne, sindire sindire, altını çize çize okursunuz. “Muhammad in the Bible”, belki hepsinden biraz; hem zevkle okunan, hem sık sık bakmanız, hem de sindire sindire okumanız gereken bir kitap desek yanılmış olmayız.

Kitabı tanımadan önce, yazarı tanımak lazım ki, kitap daha verimli okunup, maksadı daha iyi anlaşılabilsin. Çünkü kitabın ne anlattığı kadar, kimin anlattığı da önemlidir. Okuyunca göreceksiniz ki, kitap bütünüyle konusunda uzman, salahiyet sahibi bir ilim erbabı tarafından kaleme alınmıştır.

1866′ da İran’ın Urumiye şehrinde doğan Abdul-Ahad Dawud, (David Benjamin Keldani) Asuri mezhebine üye bir Hristiyan’dı. 19. asırda Urumiye`yi misyonerlik merkezi haline getiren Hristiyanların açtığı okullarda eğitim gördü. Okul yöneticilerinin ondaki istidadı keşfetmesi üzerine, Roma`ya Propaganda Fide College`a papazlık ve misyonerlik eğitimi için gönderildi. Katolik papazı olarak mezun olduktan sonra kendi halkına tebliğ yapmak için İran`a, Urumiye`ye geri döndü.

Sonraki yıllarda İngiltere`ye gitti ve Üniteryan mezhebine girdi. 1904 de Üniteryan cemaatinin, onu İran`a göndermesi üzerine, yol üstünde İstanbul`a uğradı. O zamanlar 2. Abdülhamid`in hüküm sürdüğü Osmanlı İmparatorluğunun en önemli şahsiyetlerinden Cemaleddin Efendi ile tanıştı ve bir kaç görüşmeden sonra Müslüman olmaya karar verip, şehadet getirdi. Akşam gazetesinde ve Sırat-ı Müstakim dergisinde Osmanlıca makaleleri yayınladı. 1930′ da Amerika`ya gitti. 1950`de vefat etti ve New York`un Yonkers şehrinde Oakland Mezarlığı’na defnedildi.
…..
Hristiyanlığı çok iyi bilen bir kişinin Müslüman olması ve Peygamber Efendimiz (SAS)`i, papazlıktan gelen birinin anlatması, çalışmaya ayrı bir değer katıyor. Prof. Dr. M. Es`ad Coşan Hocaefendi’nin, İbrahim Müteferrika`nın İslamiyet’i kabul edişi üzerine dile getirdiği “ Mesele bir papazın Müslüman olması değildir, mesele bir papazın İncil`de İslamiyet’e ait malzemeyi bulup öyle Müslüman olmasıdır.” şeklindeki ifadesi, bizim örneğimize de tıpatıp uymaktadır. Zira bir konudaki en önemli söz hakkı salahiyet sahiplerine ait olandır ki, İslam medeniyeti ilme ve alime verdiği bu ehemmiyetten dolayı yükselmiştir.

Kitap baştan sona İncil`in Eski ve Yeni Ahid metinlerinin; Peygamberimize veya İslam`ın müjdesine dair ifadelerin kelime kelime deşifre edilerek, Hz İsa`nın ana dili Aramice başta olmak üzere, Latince, İbranice, Asurca, Arapça, İngilizce ve yer yer Türkçe taramaları yapılarak tesbitler yapılması, delillerle ispat edilmesi temeline dayandırılmıştır. Hem Müslümanların, hem Yahudilerin ve hem de Hristiyanların okuması gereken bu muazzam kaynak eserde, hiç bir kelime, hiç bir ibare gözden kaçırılmadan mercek altına alınarak değerlendirilmeye çalışılmıştır. Kasıtlı ya da daha insaflı bir ifade ile kasıtsız ve ya iyi niyetli, istenmeden, belki de cehaletle yapılmış yanlışlıklar, yanlış tercümeler ve yönlendirmeler de ele alınarak okuyucunun istifadesine sunulmuştur.

Kitabın bizce anlatılmaya değer önemli diğer bir yönü; bunca akademik çalışmayı, terimleri, bilimsel ifadeleri içermesine rağmen son derece akıcı bir uslüple yazılmış olmasıdır. Okuyucu adeta bir bilmeceyi çözercesine veya bir yapbozun parçalarını birleştirircesine ifadeleri yerli yerine koyarken, okuyucuyu tadına doyulmaz bir ilim yolculuğuna çıkarmakla kalmıyor, okumayı da son derece zevkli bir hale dönüştürüyor.

Kitapta geçen bir kaç önemli noktaya vurgu yapılmak istenirse;

Prof. Dawud günümüzde İslam korkusu veya on yargılarının, Hristiyan ve Yahudilerin Tanrı inancı ve düşünce temelinde yaşanan yanlışlıklardan kaynaklandığını düşünür. Yahudi ve Hristiyanların, Hz Musa`nın ve Hz İsa`nın, Hz Muhammed (SAS)`in aynı İlaha inanıp ibadet ettiklerini kabul etmedikçe bu yanlışlardan kurtulamayacaklarını ve bu kafayla İslam’ı anlamalarının mümkün olmadığını savunur. Adem As.`dan bu yana bütün peygamberler ve bütün dinler tek bir Peygamberi ve tek bir dini işaret etmişler, sadece birini gerçek inanç kabul ederek insanlığa tebliğ etmişlerdir; O da İslamiyet’tir. “Hz İsa, Allah`ın saltanatının İslam yoluyla dünyaya hakim olacağını ilan etmek üzere gönderilmiştir.”

Hristiyanlar ve Museviler dinlerini peygamberlerinin adıyla çağırmış, aynı şeyi İslamiyet için de yapmayı düşünerek, İslam dinine Muhammedanizm, Müslümanlara da Muhammedan demişlerdir. Ancak yanıldıkları bir şey vardır; İslam dini Peygamberimizden önceki peygamberlerin de dinidir; “Muhammedanizm İslam’ın açılımı değildir, onu tarife yetmez. Hz. Muhammed (sas)`ın kendisinden evvel gelen bütün peygamberler, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Davud… hepsi Müslümandır, Muhammedan değildir. Esasen ne Yahudilik, ne Hristiyanlık bu dinlerin gerçek isimleridir. Zira her biri İslamiyet’tir ve yine her biri İslam`ı ve Peygamberimizin geleceğini müjdelemiştir.”

Kitapta altı çizilerek anlatılmaya çalışılan diğer önemli konu şudur; Hz İsa`nın ana dili Aramicedir. İncil ise Latince yazılmıştır ve pek çok şifahi anlatımı içermektedir. Bu durum, İncil tercümelerinde pek çok karışıklığa ve yanlışlığa sebep olmuştur;

Kitapta geçen bazı kelimeler ve karşılıkları;

  • Kingdom of peace>shallom>salam= İslam
  • Desire>Himda or Hemida> Ahmad=Muhammed
  • Illustrious, glorious, praised>Paracletos or Periclytos= Ahmed, Muhammed
  • Son of Man>Bar Nasha> Beni Adem
  • The elected One> Mosaphi, Mustaphi> Mustapha=Mustafa
  • Massenger>Shiloh, Shaluah Elohim=Resul Allah

Prof. Dawud`un bu eserini; yüksek ilim seviyesi, pek çok önemli dile hakimiyeti, Hristiyanlık ve İslami alt yapısı ve neticede aşk ile yaptığı görevin kaçınılmaz sonucu olarak değerlendirmek gerekir.
Son yıllardaki araştırma verilerine göre Ateizmin gittikçe yaygınlaştığını görünce, bu tür kitaplara ihtiyacın her zamankinden daha fazla olduğunu anlıyorsunuz. Kendilerine anlamsız geldiği için dinini terkedip hiç bir dine inanmamayı tercih eden milyonlarca Hristiyan ve Yahudi’ye, eğer Kuran`la ulaşılamıyorsa, İncil`deki ve Tevrat’taki bilinmeyenlerle ulaşılabilseydi, tarihin akışı nasıl değişirdi acaba?

Kitabı dilimizin döndüğü ölçüde anlatmaya çalıştık. Okuyucularımızın kitaptan ilimleri, anlayışları ve kavrayışları seviyesinde çok daha fazla istifade edeceklerine kuşkumuz yoktur.
İyi okumalar.

Rabia Yener
Şaban 1440/Nisan 2019

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Go to Top