Moleküler Biyoloji ve Genetik Doktora Öğrencisi Betül Yaşar’la Söyleşi

Merhabalar, bize kendinizden, çalıştığınız alandan ve üniversitenizden kısaca bahseder misiniz?

İsmim Betül. Küçüklükten beri doğayı, hayvanları ve şimdi de bilimi büyük bir merak ile seviyorum. Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü mezunuyum. Şu an Amerika’da, Teksas Üniversitesi ve MD Anderson Kanser Merkezi’nin ortak açmış olduğu doktora programında kanser biyolojisi üzerine doktora yapıyorum. Üçüncü sınıftayım.

Bizim doktora eğitimlerimiz ortalama 5-6 yıl sürüyor. Çocukluk çağı merkezi sinir sistemi kanserleri ve genel olarak da merkezi sinir sisteminde kritik görevleri olan proteinleri çalışıyorum. Çalıştığım kampüs, dünyanın en büyük hastane kompleksi, pek çok enstitünün birlikte çalıştığı kocaman bir merkez. MD Anderson, kanser üzerine üst üste yıllardır Amerika’nın en iyi tedavi merkezi olarak seçilmiş, bir yandan da bilimsel çalışmaların yürütüldüğü köklü bir enstitü.

Şu anda alanınızda en revaçta olan çalışmalar nelerdir? Bu alanda uzmanlık yapanlar ileride ne gibi işlerle uğraşabilirler?

MD Anderson’ da bizim de dersimize girmiş olan Dr. James Allison’ ın geçtiğimiz yıl Nobel almasıyla kat kat artan, ama uzun yıllardır ilgi çeken çalışmalar, kanseri kendi vücudumuzun bağışıklık sistemini uyandırıp/ güçlendirip ya da eğitip harekete geçirerek tedavi etmek üzerine. “Immunotherapy” denilen bu alan şu an çok revaçta.

Benim alanımdakilere moleküler biyolog dersek, aslında alan oldukça geniş. Akademik enstitülerde kalınıp araştırmacı ve eğitimci olabildiği gibi, biyolojinin tüm uygulama alanlarında da çalışılabilir. Genetik tanı merkezleri, tüp bebek merkezleri, akademik olmayan ar-ge kuruluşları, ilaç şirketleri, hep muhtemel iş alanları. Ben bu mesleği seçmeye karar verdiğimde ortaokuldaydım ve biyoloji/genetik için geleceğin mesleği deniliyordu. O gelecek artık geldi diye düşünüyorum. 🙂

Bugün bulunduğunuz noktaya gelene kadar Müslüman bir hanımefendi olarak çalışma hayatında karşılaştığınız zorluklar nelerdir, üstesinden nasıl geldiniz?

Burada Müslüman bir hanım/bilim insanı olarak, akademide ülkemde asla görmediğim saygıyı görürken tabi zorlandığım noktalar da oluyor. Karma ortamda bulunmak zorunda olmak, sürekli İslam’ı, diğer Müslümanları temsil ettiğini düşünerek tedirgin olmak, bazı İslamî kuralları uygulamak isterken buranın kültürüne, yaşam şekline ters durumlarda açıklamak ya da reddetmek zorunda kalmak gibi örnekler verebilirim.

Küçük bir örnek verecek olursam, Amerika’da ilk çalıştığım laboratuvar, Yunanlı, Hıristiyan bir hocanındı. Laborauvara önemli bir dostunu getireceğini, benimle tanıştırmak istediğini, doktora başvurularım için bunun bana yardımcı olacağını söyledi. Avrupalı olduğunu tahmin ettiğim hoca gelince el sıkma isteğini kibarca geri çevirdim. Kendisi anlamazdan gelip ısrar edince, bir çok defa özür dileyerek inancımdan dolayı el sıkmadığımı söylemeye çalıştım, mahcup ve ürkmüş bir şekilde. Beyefendi görünür şekilde bozuldu, ben ise hocamı zor durumda bıraktığım için çok çok üzüldüm. Arkadaşı gidince hocam kızgın bir şekilde yanıma geldi ve bana “Hayatta asla kırmızı çizgilerin için özür dileme, sana saygı gösteremiyorsa bu onun problemi, arkadaşıma çok kızgınım.” dedi. Rabbimin inayeti ile o hocanın içinde bulunduğu doktora programından yine de kabul aldım. Böyle olaylardan kendime çıkardığım ders ise büyük oldu. Amerika’da özellikle insanların tercihleri konusundaki kesin fakat kibar tavırlarını ben de uygulamaya çalışıyorum. Allah cümlemizi muvaffak etsin.

Müslüman kimliğinizin çalışma hayatında size artı sağlayan, diğer arkadaşlarınızdan farklı kılan yönleri nelerdir?

Dua. 🙂 Gecesini gündüzünü laboratuvarda geçiren, ev ile, aile ile ilgili hiçbir sorumluluk taşımayan öğrenci arkadaşlarımla aynı programı ben; eşim ve doktorama tam başlarken Rabbimin nasip ettiği minik oğlum ile ailemden çok çok uzakta tamamlamaya çalışıyorum. Çoğu zaman hevesim kırılıyor, çoğu zaman diğerleri kadar vakit ayıramıyorum, çoğu zaman çok yoruluyorum ve başarısız hissediyorum. Ama her zaman dua alıyorum, her zaman bir işim kolaylastığında birisinin duasını hatırlıyorum, her zaman üç kişilik ailemizle annenin doktorası için dua ediyoruz. Sizlerden de dua bekleriz. 🙂

Doktora çok zorlu, çok inişli çıkışlı ve eni sonu ucu bucağı belirsiz bir yolculuk. Adı üzerinde deney yapıyoruz, deniyoruz olmuyor, bir sürü bir sürü defa tekrar deniyoruz. Benim umutsuz anımda aklıma gelen şey kendimi doktora ya da mesleğim ile tanımlamıyor olmak. İslam bana pek çok başka rol yüklüyor, üstelik hepsinin mükafatı var. Kul olmak, evlat olmak, eş olmak, anne olmak… Diğer rollerimi düşünmeye, onlarla da Betül olduğumu hatırlamaya çalışıyorum galiba.

Burada gayrimüslim arkadaşlarımla konuşurken onlara da söylediğim bir şey var, ben kariyer yapmak ya da daha çok para/ mevki kazanmak zorunda değilim, İslam beni özgürleştiriyor bu noktada. Elhamdulillah. Çok çok çok merak ettiğim, Allah’ım nasıl yarattın, ne tatlı, ne mükemmel bir mekanizma bu demeyi çok sevdiğim için, öğrenmeyi, bu bilgiyle olur da birilerinin hayatı kolaylaşır, bize de sadaka-ı cariye olur duasında olduğum için devam etme gayretini buluyorum diye düşünüyorum. Hatta, doktoram, bilimim benim ikinci evladım diyorum. Evlattan duamız da sadaka olmaları, bizden sonra bize dua göndermeleri değil mi? 🙂

Türkiye’de ve Amerika’da bilimle uğraşan bir Müslüman hanımefendi olmanın ne gibi farkları vardır?

Türkiye ve Amerika’da fark eden şeylerde aklıma en önce gelen, hiyerarşi. Burada da akademide hiyerarşi var, yok değil, ama o kadar gizli ki. Yani ben koskoca bölümün olduğu bir toplantıda benden yaşça/seviye olarak çok büyük bir hocanın konuşması esnasında durdurup, bu kısım böyle değil, ben şöyle düşünüyorum, böyle yapmayı denediniz mi diye fikrimi belirtebiliyorum. Kimseden korkmak/çekinmek/ ya da bana kızacak, beni ciddiye almayacak gibi bir dert yok öğrenciler için. Benim kendi projemde dahi, profesörümle aynı düşünmediğimiz noktalar oluyor ve kibarca ama kesin bir şekilde yapmak istediğimi açıklayabildiğim sürece, proje benim insiyatifimde. Fikirlerim dinleniyor ve beyin fırtınası bu şekilde çok çok verimli oluyor.

Bir diğer önemli konu ise maddiyat. Burada bilime verilen değer ve saygı bağışlar, vergiler ile de destekli. Çok paralar harcanıyor, ihtiyaç duyulan malzemeler çok hızlı geliyor, her işin özel uzmanı var ve kimse kendi iş tanımının dışında bir şey yapmak zorunda bırakılmıyor. İşini ehli olanlar yapıyor, bilimi gerçekten sevenler yapıyor. Bence tüm bunlar bilimi hızla ilerletiyor. Kılık kıyafete, inanca, kişisel ihtiras ve egoya bağlı bir eleme, dışlama Türkiye’ye göre neredeyse yok diye gözlemledim ben akademide.

Sizin gibi bu meslekte kariyer yapma misyonuna sahip genç arkadaşlarımıza neler tavsiye edersiniz?

Ben 12 yaşımda genetik okuyacağım diye tutturduğumda, kimseyi bulamamıştım istediğim yerde/bölümde olan. İnternet yeniydi, o zamanlar Amerika’da doktora yapan bir öğrencinin blogu vardı, hevesle ona bir email atıp bölümü sormuştum. Kendisi sağolsun bana uzun uzun cevap yazmıştı. O günü, o mutluluğumu unutamam.

Şu an aramak, ulaşmak, insanları bulmak çok çok daha kolay. Tavsiyem, bu bölümü seçmeden önce bu bölümde olup bölümünü seven, isteyerek okuyan insanlarla iletişime geçip sorularını sorsunlar. Bir bölümdeki çoğu insan şunu yapıyor diye onu yapmaları gerekmez, bilim kişisel gelişime çok açık bir bölüm, kendi yollarını bulabilir, kendi tecrübelerini çeşitlendirebilirler. Pek çok meslek için bu geçerli ancak temel bilimler için ayrıca önemli, çok çok çok sevip heyecan duyan insanların yeri laboratuvar. Belirsizlikler, yoğun saatler, sürekli ve rutin başarısızlıklar, arada bir ise “İşte buldum!” anları ile dolu bir yer. Merak ile, motivasyon ile ve en çok da gayret ile insanlar muvaffak oluyorlar.

Nobel ödülü almış hocamız bize bir derse geldiğinde, bundan yirmi yıl önce laboratuvarda bir buluş yaptığı anı anlatırken, o buluşun devamı ile yıllar önce kanserden kurtulmuş o ilk hastayı nasıl her yıl gidip ziyaret ettiğini anlatırken, şu ilerlemiş yaşında hala her gün heyecanla laboratuvara gittiğini anlatırken içim kıpır kıpır etmişti. Rabbim Müslümanlara da nasip etsin böyle güzel sonuçlar. Amin.

Teşekkür ediyor ve çalışmalarınızda muvaffakiyetler diliyoruz.

Roportaj: Kübra Ankaralı

2 Yorum / Comments

  1. Seniha 10/09/2019 at 08:02 - Cevapla / Reply

    Gurbetteki kardeşlerime salam olsun allahın rızası arzın her yerinde kazanılabilir ama bana göre çok zir rabbim yar ‘e yardımcınız olsun turkiye den sizlere kucak dolusu salam ‘e muhabbetle

    • Akwa Website 12/09/2019 at 10:36 - Cevapla / Reply

      Allah razı olsun. Dualarınızı eksik etmeyiniz. Rabbimiz sizlere de sağlık, huzur, afiyet versin. Amin

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Instagram

Facebook

2 months ago

Akwa Website
Aşure 🍱.Aşure tarifimizin sevdiklerinizle tatlı bir huzura vesile olmasını dileriz.Tarif: Rabia Yener @rabia.m.yener .Malzemeler.2 su bardağı aşurelik buğday1 su bardağı nohut1 su bardağı beyaz kuru fasulye1 çay bardağı pirinç5 bardak şekerBol su (20-25 bardak)1 çay bardağı kuş üzümü veya kuru üzüm4 adet incir1/2 bardak kuru kayısı.Yapılışı: .Aşure için bir gün önceden hazırlık yapmanız gerekiyor. Ben aşurelik buğdayı, fasulyeyi, nohutu ve pirinci akşamdan ayrı ayrı kaplarda bol suya koydum. Gece yatmadan önce de, yine ayrı kaplarda, on-on beş dakika kaynatıp, ateşten aldım, kapaklarını kapalı tuttum, sabaha kadar beklettim. Böyle yapınca, ertesi gün hem pişmesi kolay oluyor hem de yumuşak oluyor. Aynı şekilde üzüm, kuru kayısı, incir ve cevizi de akşamdan suya koydum..Sabahleyin, buğdayı ve pirinci yıkadım, beraberce bol su ile ateşe koydum. Onlar kaynaya dursunlar, bu arada aksamdan yumusattığım fasulye ve nohutun kabuklarını soydum, böyle yapınca, renkleri parlak oluyor, yumuşak oluyor ve mide ve bağırsakları rahatsız etmiyor. Kabuklarını soyduğum fasulye ve nohutu, yine ayrı ayrı olmak üzere, bol su ile kaynamaya koydum..Nohutun pişme süresi biraz daha fazla olduğu için onu biraz daha fazla kaynattım. Buğday ve pirinç bir kaç saat birlikte pistikten sonra, iyice yumuşayan nohut ve fasulyeyi (aşağı yukarı 1-1,5 saat sonra) buğdayın içine kattım. Bütün malzemeler birlikte bir saat daha piştiler. Bu arada su ilave etmek gerekirse, ocağın üzerinde bulundurduğum, sıcak sudan ilave ettim ve altına tutmaması için arada bir tahta kaşıkla karıştırdım..Bu arada, yine akşamdan ıslattığım, kuru kayısı,üzüm ve inciri süzdüm, küçük parçalar halinde kestim ve yine ayrı ayrı olmak üzere suda haşladım. Haşladığım kuru meyveleri, kaynayan aşure malzemesine kattım..Birlikte 10-15 dakika daha kaynattıktan ve 5 bardak şekeri de ilave ettikten sonra, tekrar bir 10-15 dakika daha kaynatıp ateşten aldım, kaselere doldurdum..Akşamdan ıslattığım cevizin önce kabuklarını soydum, sonra irice dövdüm ve aşurenin üzerine serptim. (Cevizin kabuklarını soyunca, aşurenin rengini karartmıyor.).Afiyet Olsun! ... See MoreSee Less
View on Facebook

2 months ago

Akwa Website
Hicri 1445 yılınızı tebrik ederiz. 🌙#Hicri1445 #hicriyeniyıl ... See MoreSee Less
View on Facebook

3 months ago

Akwa Website
Kurban Bayramınız Mübarek Olsun 🌹 ... See MoreSee Less
View on Facebook

3 months ago

Akwa Website
Gayri Müslim Ülkede Kurban Kesimi İle İlgili Bilgiler .Yurtdışında yaşayan Müslümanların kurban kesim işi denetim, İslami açıdan kesim ve dağıtım yönüyle kimi zaman zorluklar içerir. .Kurban bayramının yaklaştığı şu günlerde, yurtdışında yaşayan çoğu Müslümanın aklında olabileceğini düşündüğümüz sorulara, Yusuf Ziya Kavakçı Bey’in verdiği cevapları istifadenize sunuyoruz..Link 👉🏻 profilimizdedir ... See MoreSee Less
View on Facebook

3 months ago

Akwa Website
Helal Et Mevzuu- DİB Din İşleri Yüksek Kurulundan Açıklamalar 📻.Kurban Bayramı yaklaşırken, Gayrimüslim bir ülkede İslamî usullere uygun hayvan kesimiyle ilgili soruları yönelttiğimiz röportajı tekrar istifadenize sunuyoruz.Röportaj:Nurgül ÇelikNurgül Çelik.Röportajımıza profildeki linkten ulaşabilirsiniz. ... See MoreSee Less
View on Facebook
Go to Top