Var Olmak- Kitap Tanıtımı

Varlığı mutlak iradenin ‘Ol’ emrinin tecellisi olan insanoğlu, düşünebiliyor olmasını varlığına bir delil sayar.

Türk fikir dünyasında yakın tarihimizin örnek düşünürlerinden olan Nurettin Topçu, ‘Var Olmak’ kitabında eşya ile temasımız olan düşünmeyi olgunlaşmış, içselleşmiş hareket olarak tanımlar. Kendi ifadesiyle ‘İnsan niçin düşünür, nasıl hisseder, dimağ ve kalp birbirleriyle anlaşarak birlikte çalıştıkları zaman nasıl eser meydana geliyor’ sorularının tahlili için yazılmış olan kitapta ünlü düşünür varlığı, akıl, duygu, sezgi, aşk, ihtiras ve merhamet gibi çeşitli vasıtalarla nasıl tanımladığımızı açıklar.

‘Var Olmak’ eseri, Nurettin Topçu’nun özellikle 1940’li, 60’li ve 70’li yıllarda çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmış olan bazı makalelerinin, yazarın kendisi tarafından gerekli düzenlemelerin yapılıp, muhtevası itibariyle tasnif edilerek bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir kitap. Bu yazılar, Düşünceler ve Duyuşlar olmak üzere iki ana başlık altında tasnif edilmiş. Her makalenin sonunda, yazının yayınlandığı dergi ve ya gazetelerle beraber yayın tarihlerinden oluşan etiketi bulunmaktadır.

Kitabın sayfalarında seyrederken, köklerinden koparılmış ulu bir çınarın yıkılmış gövdesi yanında, derinlerdeki köklerine yol bulup filizlenmiş dalların umut ışığına olan hasretle beraber, ferdi olarak ve milletçe ulaşılacak saadet diyarına giden yolun işaretlerini görebiliyoruz.

Yazarın yetiştiği ve çalıştığı devirde yön arayışında olan Türk toplumunun buhranlı ve çalkantılı fikir dokusu göz önüne alındığında, yapılan tahlillerin ve varılan sonuçların ne kadar isabetli ve değerli olduğunu anlıyoruz.

Çocuklar başlıklı yazısında ‘Biz suçluyuz; iman aşkıyla dolup taşan masum kalpleri zehirledik… çocuklarımızın gözlerinde parlayan teslimiyet sevgisini öldürdük.’ cümleleriyle acı vakıayı dillendiren yazar, İnanmak Ve Sevmek başlıklı yazısında ‘Millet kültürünün ağacını dikecek ve millet ruhuna hayat getirecek nesiller, inanışla sevgi mabedinin mihrabında önce tevbe etmeli sonra da inanmayı ve sevmeyi öğrenmelidirler.’ vurgusu yapıyor.

Kendim Yaptım başlıklı yazısında ‘Neslimiz bir hidayete ve binlerce hidayet eline muhtaçtır.’ diyerek özlemini dillendirirken Cemiyeti

Yoğuracak Ruh başlıklı yazısında ‘Bizi kurtaracak ruh bize Hira dağında bırakılan mukaddes mirastır’ diyerek ‘Cemiyeti yoğuracak ruh,… Anadolu dervişinin ruhudur’ cümleleriyle şifa reçetesini sunuyor.

Eğer, kalbinize dokunan ifadelerin altını çizerek okumayı sevenlerdenseniz, okurken kaleminizi elinizden düşüremeyeceğiniz bu eserden, yazarın birkaç cümlesiyle yazımızı bitirelim:

‘Gerçek ve ebedi saadeti arayanlar, hesabın hileleri ve zekânın tuzaklarıyla eğrilmeyen, bilakis kalbin dosdoğru uzanan aydınlığında hakikat güneşine götüren yolu tutsunlar.’
‘İnsanlar içinde kendini bilenler şu üç kişidir: Rüzgârı bile incitmeyenler, kendi adlarını söylemekten utanalar, Allah emaneti olan insanlara katı katı gözlerle bakmayanlar.’
‘Üç şey saadetin sırrıdır: Tevazu, kanaat ve ölümün eşiğinde sık sık dinlenme zevki.’
‘Üç türlü insan Allah’ı göreceğinden müjdelenmiştir: Saf kalpler, gecenin karanlığında güneşi bulanlar, ölümü hayatta iken bütün hareketleriyle birleştirmiş olanlar.’
‘Gözyaşları sonsuzluğun temas ettiği gözlerden fışkıran ummandandır. Yaşsız görülür mü o âlem?’
‘Alem, üç şeyin mecmuundan ibarettir: Varlık, düşünce ve hareket’

Ayşe Bayrak
Ekim 2020 – Rebiülevvel 1442

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Go to Top