Cacabey Camii ve Gökbilim Medresesi

Cacabey Camii ve Medresesi, Kırşehir’in merkezinde, Ankara Bulvarı üzerinde, pazar yerinin yanında ve Kayseri Caddesi ile Tabaklık Sokağı arasındadır. Medrese’nin giriş taç kapısının en üst kornişine gömülmüş büyük harflerle kabartma Selçuki sülüs iki satırlık kitabesinden anlaşıldığına göre; Kılıçarslanoğlu Keyhüsrev zamanında Nurettin Cibril İbn-i Caca tarafından H.671(M. 1271-1272) tarihinde medrese olarak yapıldığı bilinmektedir.

Medrese’nin bani kitabesi taç kapı kemerinin üst tarafında yer almaktadır. Selçuklu sülüs harfleriyle yazılmıştır ve kabartma şeklindedir. Bu kitabe şöyledir:

Bismillahirrahmannirrahim,

Bu mübarek medresenin yapılmasını büyük sultan, ulu şahinşah, ümmetin koruyucusu, Arap ve Acem sultanlarının efendisi, karanın ve denizlerin sultanı, İslam’ın ve Müslümanların yardımcısı, sultanların ve meliklerin efendisi, fetihler babası, Gıyaseddin Keyhüsrev Bin Kılıçarslan zamanında Allah’ın rahmetine ve mağfiretine muhtaç Cebrail Bin Caca, Allah’a yaklaşmak ve onun rızasını kazanmak için 671 senesi aylarında emretti.

Eser sonradan camiye çevrilmiştir. Birkaç kez onarılmış olup minaresindeki mavi çiniler nedeniyle halk arasında “Cıncıklı Camii” adı ile anılmaktadır. Medrese kesme taştan yapılmış olup kare planlıdır. İki eyvanlı kapalı avlulu medreseler gurubuna girmektedir. Döneminde Astronomi Yüksek Okulu olarak hizmet vermiştir. Devrin fakültesi gözüyle bakılan bu binada eğitim, Türkçe olarak veriliyordu. Ayrıca İslam hukuku ile felsefe ve tasavvuf derslerinin yanısıra, matematik, fizik, kimya gibi dersler de öğretiliyordu. Kubbesi açık ve altında bir kuyunun bulunduğu Cacabey Medresesi’nde kuyuya yansıyan yıldızlar incelenir, bunlar üzerinde araştırmalar yapılırdı.

Eşsiz mimarisinin yanısıra, özellikle güneş sistemindeki gezegenleri sembolize eden iç sütünceleri, yapının dış cephesinde yer alan ve rokete benzeyen dış sütunceleri, rasat kuyusu, gözlem kulesi ve öğrenci odalarıyla dikkat çeken Cacabey Gökbilim Medresesi, 13. yüzyılda Türk kültürünün ulaştığı seviyeyi göstermesi açısından da çok önemli bir merkezdir. Anadolu Selçuklu dönemi kapalı avlulu medreseler grubu içerisinde bulunan Cacabey Gökbilim Medresesi, kare planlı ve dört eymandan oluşmaktadır. Medresenin giriş bölümü iki katlıdır. Yapının kuzeydoğusunda medreseye bitişik olarak yapılmış, Cacabey’ in kümbeti (türbe) ve yapının güneybatısında ise, gözlem kulesi (minare) yer almaktadır.

Medresenin taç kapısı, Anadolu Selçuklu süsleme sanatının en güzel örneklerinden biridir. Taç kapının üzerinde yapının rasathane olarak kullanıldığına dair bazı ipuçları vardır ki, bunlardan ilki, alınlığın hemen altında, sağ ve sol taraflarda bulunan dairesel şekillerdir. Bu şekillerin ekvator çizgisini ve eksen eğikliğini gösterdiğine dair halk arasında yaygın bir inanç mevcuttur. Taç kapının girişindeki sütuncelerin başlıklarından sarkıtılan, ortaları düğümlenmiş ve başlıklarında palmet ve rumi motiflerle süslü kümeler ayı ve güneşi sembolize etmektedir.

Giriş kemeri üstünde yer alan tek satırlık kitabede besmele ve Nahl suresinin 90. ayetinin baş kısmı bulunmaktadır. Bu kitabenin altında olan ve uçları iki yana dönen diğer kitabede ise Al-i İmran suresinin 18. ve 19. Ayetleri yazılıdır. Bu kitabenin altında daha küçük harflerle yazılmış olan Selçuki nesih kabartma Farsça, 4 satırlık ikinci kitabesi daha vardır. Bu kitabe ise İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han zamanında eklenmiştir. Yine aynı kitabede vergi ilanından bahsedilmektedir. O tarihlerde halktan şahna, tabkur, küçe, ketene, sabun ve aşbaşlık gibi vergiler alınmaktaydı. Kitabede bundan böyle keten ziraatçılığı yapanlardan vergi alınmayacağı belirtilmektedir.

Yapıdan ayrı olarak inşa edilen ve 21 metre yüksekliğinde, günümüzde minare olarak kullanılan ve büyük bölümü firuze renkli çinilerle süslü bir gözlem kulesi bulunmaktadır.

Kubbesi açık olan medresenin, ana avlusunun ortasında bir kuyu yer almaktadır. Bu kuyunun bir rasat kuyusu olduğu, kubbenin açık olan bölümünden kuyudaki suya yansıyan gök cisimleri üzerinde incelemeler yapıldığı yaygın kanaattır.

Medresenin, kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde ve batı cephesinin tam ortasında birer adet olmak üzere toplam 3adet füzeye benzeyen sütünceler bulunmaktadır. Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk sanatında başka bir örneği bulunmamaktadır. Bu sütunceler, ilginç olmalarının ötesinde, bu yapıda, bir zamanlar gök bilimleri çalışmalarının yapıldığına şahitlik eder gibidirler. Alt süslemeleri farklı olan sütuncelerin, füzenin ateşleme ve fırlatma halini gösterdiğine inanılmaktadır.

Medresede, öğrenciler tarafından kullanılan odalar mevcuttur. Ayrıca ana eyvanın her iki yanında, koni ve kürelerin üst üste bindirilmesiyle yapılmış sütunceler vardır. Bu sütuncelerin eğiklik, büyüklük ve uzaklıkları esas alınarak güneşe göre gezegenlerin durumunu ifade ettiği, bilim adamlarınca açıklanmıştır.

Cacabey Kimdir?

Ceceli aşiretinin beyi olan Emir Bahaddin Caca’nın oğlu olan Cacaoğlu Nureddin Cebrail, 1240’ta Kırşehir’de doğdu. Kırşehir’e büyük hizmetlerde bulunmuş, büyük ve tarihi şahsiyettir. Adı edebileşmiş bu devlet adamı “ Cacabey” adıyla ün kazanmıştır.

Selçukluların son yıllarında düzen bozulduğu için iller valiler ile yönetiliyordu. Eskişehir Emiri olarak görülen Caca Bey, bir süre Tokat’ta kaldıktan sonra Kırşehir’e bey olmuştur.

Kırşehir Beyi iken, Emirhor olan Eseddedin İsyanı’nı bastırdı. Elbistan Savaşı’na katıldı. Orada Mısır Memlük Sultanı Baybars’a esir düştü. Baybars bütün esirleri serbest bırakınca Caca Bey Şam’dan Kırşehir’e döndü. Bir hükümdar gibi Kırşehir’de hüküm süren Caca Bey’in ünü, kısa sürede her tarafa yayıldı.

Genç yaşında zekasını göstererek üstün hizmetlerde bulunan Caca Bey, kısa zamanda büyükler arasına karıştı. Mevlana, yazdığı mektupta onu övmüş, başarısını tescil etmiştir. Aralarındaki birçok görüşmede de bu konuyu dile getirmiştir. Türkçe konuşan, emirleri ve devlet yazışmalarında Türkçe yazan Caca Bey, kendi idaresinde olan Hacı Bektaş ile de ilgilenmiş, onu himaye etmiştir.

Anadolu’da bir çok hayır kurumu yaptırmıştır. Bu arada Eskişehir’de bir cami ve bir han yaptırmış, 17 cami ve zaviyeyi de onarıma almıştır. Kırşehir’de bugün bir mimari anıt olarak yükselen Cacabey Medresesi’ni de yaptırmıştır.

Caca Bey, 1301 yılında Rum tekvurları ile savaşırken şehit düştü. Naaşı Kırşehir’e getirilerek 1272’de yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedildi.

Derleyen: Nurgül ÇELİK

Kaynaklar:

www.kirsehir.gov.tr

Tarihçinin Yeri

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Go to Top